Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Körfez İşbirliği Konseyi için yeni bir form olarak Körfez İttifakı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Abu Dabi Strateji Konferansı oturumları sırasında, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi Genel Sekreteri Abdullah Bişara, konseyin bir sonraki aşamada izlemesi gereken yeni yaklaşıma değinirken, durgun gölet suyuna bir taş atmışçasına, konseyin bu haliyle bölge tehlikeleri ve risklerinin üstesinden gelmek için uygun olmadığını söyledi. Bence, eğer konseyin devam etmesini, bölge halkları ve hükümetleri için, faydalı kalmasını istersek bu düşünceyi ele alıp tartışmamız gerekmelidir. Zira, kimse bu konseyin, Arap Birliği’nde olduğu gibi, tatsız tuzsuz ve kokusuz devam etmesini istemez. Bilindiği üzere, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi, Katar krizi ve Doha’nın ortak körfez çalışmalarına verdiği yaradan dolayı benzersiz bir atalet durumuna düşmüştür. Ataletin bir diğer nedeni de tüm kararlarının oybirliği ile alınması gerekliği, bu da Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin, mütevazı araçları ve zayıf yeteneklerinin de etkisiyle, hantal olmasına ve büyük krizler karşısında korumasız kalmasına yol açmıştır.

Tüm olumsuzluklara ve eleştirilere rağmen Konseyin benzer tüm Arap girişimlerine kıyasla başarılı bir deneyim sunduğu söylenebilir. Konsey’in birleşik askeri liderliğinin kurulması,1982’de kurulan “Yarımada ortak kalkanı” güçleri, Körfez Mali Konseyinin kurulması, 2010 yılından itibaren Mali Birliğin ve Konseyin ana Tüzüğünün işleme konması ve benzeri projelerde başarılı olduğu belirtilmeli. Mart 1983 tarihinden itibaren Körfez ülkeleri arasında serbest bölgenin kurulması ülke ürünlerinin ülkeler arası gümrüksüz dolaşımını kolaylaştırdığını söylemekte de yarar var. Bununla birlikte, maalesef, konsey, 1981 yılında kuruluş gayesi olan İran’ın bölgedeki nüfuzunun sınırlandırılması hedefini gerçekleştiremedi.

Konsey ülkeleri, İran’ın saldırılarına karşı, ara sıra, geçici tepki gösterdiğinden İran projesine karşı ortak bir körfez projesi kuramadı. Zira, Körfez ülkelerinin tümü İran tehlikesinin varlığı hakkında hem fikir değildi. Sabahları şiddetli kınama beyanları açıklanırken, aynı günün akşamında bazı körfezli bakanların akşam yemeğini Tahran’da yemeleri tekrarlanmıştır. İran bu gerçeği çok iyi bildiğinden her ülke ile ilişkilerini kullanarak Körfez Konseyinin ana hedefi olan Tahran’ın nüfuzunu azaltma çalışmalarını sekteye uğratmıştır.

Körfezin iki yakası arasındaki ilişkilerin gergin olduğu 2007 yılında Doha’da toplanan Körfez Arap Ülkeleri zirvesine katılmıştım. İran’ın saldırganlığını durdurmak amacıyla toplanan zirveye katılanların tümü İran cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedi Nejad’ın açılış gününde zirvede hazır bulunmasına şaşırmıştı. Katar, herkesi şoke ederek, İranlı başkanı da davet etmişti. O gün körfez ülkelerinden bir bakan şahsıma ‘Körfez ülkelerinin Nejad’ın gelişinden ne denli tiksindiğini’ anlatmıştı. Zirve sonrası Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin dönemsel Genel Sekreteri Katarlı Abdurrahman El Atiyye, Nejad’ın davetinin ‘Körfez ülkelerinin ortak isteği’ üzerine olduğunu söylemiş, bunun yalan olduğu da sonradan anlaşılmıştı. Anlaşılan, El Atiyye İran’ın körfez konseyini nüfuzu altına almayı hedefleyen Katar’ın planını uyguladı. Planı uygulamada başarılı da oldu.

Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin kuruluş amacını gerçekleştirmekten aciz kalması, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’i yanına alarak Suudi Arabistan’ın İran’a karşı proje başlatması, bu projenin gerçekleşmesi önünde uzun süre engel duran Katar’ı dışlanması üzere, önümüzdeki zor dönemde geçerli olabilecek en iyi politika, ittifaklar politikasıdır. Körfez ülkeleri içinden veya dışından bu ittifak politikasına dahil olmak isteyenlere kapılar açıktır, tarafsız olduğunu iddia ederek seyirci kalanlar ise istediğini yapabilir, ama, kararının sonuçlarına da katlanır.