Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Kritik bir zamanda düzenlenen Mısır seçimleri | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Bu satırları kaleme alırken Mısır cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk aşaması yurt dışında başlamış olacak. Seçimlerin ikinci aşaması, yurtiçinde başlaması için ise birkaç gün sonra düğmeye basılacak. Aklımıza şu soru geliyor: Gerçekten cumhurbaşkanlığı seçimleri hayati bir öneme mi sahip?

Neydik? Ne olduk? Nereye gidiyoruz? Rotamızın istikameti ve akıbetimiz ne olduğu gibi soruları bilmeden bu soruyu cevaplamak doğru değildir.

Belki de Mısır, Ocak 2011-Haziran 2013 sürecindeki gibi tehlikeli bir kriz süreci yaşamadı. Buradaki tehlikeyi sadece dış odaklar temsil etmiyor. Aksine bu tehlikeyi Mısır’ın toplumsal yapısı üzerinde meydana gelen felaketler de temsil ediyor. Mısırlılar, sahnenin dehşetini fark etmeden ve kesin sondan nasıl kurtulacaklarını bilmeden önce neredeyse kendilerini iç savaşın içerisinde bulacaklardı.
Meşhur Ölüler Kitabı’nın aksine Mısırlıların geçirdiği zorlukların, geçen 4 yılı yaşamak isteyen ve feraha kavuşmaya kararlı olan halkın iradesini biçimlendirdiğini söylersek abartmış olmayız.

4 yıl boyunca gerçek yatırım, taştan önce insana yapıldı. Diğer bir ifadeyle Mısırların saflarını yeniden birleştirmek ve ideolojik, dogmatik ya da mezhepsel anlaşmazlıkların üstesinden gelmek için kararlı ve ciddi çalışmalar yapıldı. Bunun için asıl mesele ve gerçek çözüm insandır.
4 yıl önceki Mısır’ın durumunu hatırlayanlar, kötüye giden ekonomik durumun yanı sıra içteki bağların kopması, sorunlu dış ilişkiler, gece gündüz kendisini gözetleyen terör ve beşinci kol gibi Mısır’ın içinde bulunduğu dehşet ortamından kaygılanacaklardır. Kısaca önyargısız bir şekilde şovenizmsiz 7 bin yıllık bir ülkede benzeri görülmemiş tarihi bir tıkanıklık vardı.

Kader kararlı bir şekilde Mısırlıların bu sahneyi değiştirmesini istedi. Bugün her şey açık ve nettir. İşte Mısır, bölgesel rolünü yeniden kazanıyor. Arap kimliğine sahip güneş, Mısır’ın Nil Nehri’ne, gökyüzüne, halkının ve toprağının üzerine yeniden doğuyor. Mısır, “zehirli bahar” rüzgârlarının yıkmak üzere olduğu Arap çadırının ana sütunu ve temel dayanağı olmak için yeniden dönüyor.
Mısır, geçen 4 yıllık süreçte çağdaş ve rasyonel bir yönetimle çizgilerini yeniden belirlemeyi ve karar mekanizmasını sadece Mısırlıların kendisine bağlayarak, hakkın ve adaletin tarafını tutarak, hakkı yerine getirerek ve düşman dolu bir bölgede barışa çalışarak dış dünyayla ilişkilerini yeniden netleştirmeyi başardı.

Ekonomide evdeki hesabın çarşıyla uyduğunu görüyoruz. Birkaç yıl önce kalkınma ruhunun kendisini terk ettiği Mısır, adeta bir dağa hareket etme emrini vermek için yeniden uykusundan uyanıyor. Tabiat ve ilahi nimetler ise kaliteli ve boldur. Özellikle doğada çok miktarda petrol ve doğal gaz kaynakları bulunuyor. Güneyden kuzeye ve doğudan batıya kadar Mısır’ın doğal kaynaklarıyla ilgili çalışmalar sürüyor.

Bu, yeniden doğmak için Mısır’ı kaplayan bir Rönesans ruhu mudur?

Bu, büyük bir ihtimalle gerçekten bir Rönesans ruhudur. Bunun için Mısır cumhurbaşkanlığı seçimleri, iki seçenek arasında yer alan bir dönüm noktasıdır. Bu iki seçenek ise ya Mısır halkının mücadele hikâyesini tamamlamaya çalışmak ya da zayıfa merhamet gösterilmediği ve düşküne ikinci fırsatın verilmediği bir dönemde teslim olmaktır.

İçinde bulunduğumuz günler, 6 Gün Savaşları’nın meydana geldiği günler kadar önemli ve tehlikelidir. Bunun nedeni, 6 Gün Savaşları’nın yaşandığı dönemde düşmanın şekli ve hacmi belliydi. Bugün ise Mısır, gizli bir düşmanla ve yaş kuru demeden her şeyi yok etmek isteyen kör bir terörle mücadele etmektedir. Sina’daki olaylar, devletlerin ve orduların desteklediği karanlık gruplara karşı yürütülen şiddetli bir savaştan başka bir şey değildir. Ki bu devletler söz konusu karanlık gruplar için son derece mühendislik becerisine sahip sığınaklar inşa ediyor. Onları grad, kornet ve stinger füzeleri gibi silahlarla donatıyor.

Bu satırların yazıldığı esnada Amerikan “Washington Post” gazetesi, Mısır’a batıdan saldırmak için planlar yapan yeni bir terör cephesinin varlığından bahsediyordu. DEAŞ ve el-Kaide karışımından oluşan bu cephe, Mısırlıların hayatını endişe ve huzursuzluğa sevk etmek için Batı Sahra’yı aşmaya çalışıyor.

Mısır’ın kalkınma projeleri, insani ve maddi uyanış bağlamında söz konusu güçleri hoşnut etmeyen gelişmedir. Bu güçlerin bazıları Mısır’a yönelik tarihi bir kin besliyor. Diğerlerinin stratejik çıkarları ise Mısırlıların iradesiyle çakışıyor. Buradan hareketle insan, Mısır cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hayati önemini anlayabilir.

Mısırlılar sadece cumhurbaşkanını seçmek için oy sandıklarına gitmeye davet edilmiyorlar. Aksine Mısırlılar, Mısır’ın genç, parlak ve üretken bir devlet olarak bölgesel ve uluslararası düzlemde yaşamın çehresini değiştiren bir unsur olarak kalması için oy kullanmaya davet ediliyorlar. Bunun için seçimleri boykot etmeye yönelik yapılan çağrılar, Mısır’ın kendisine yapılan bir ihanettir.