Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Kültür çeteleri ve Bağdatlaşmaya saldırmak | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Niteliksiz şahsiyetlerin alakası olmayan konumlara gelip kamu yararına olan şeyleri özel çıkarları için kullanması, devlet makamlarında ve bakanlıklarda bulunan mezhepsel kota sisteminin kusurlarından birisidir.

Bu çıkarlar, herhangi bir grubu temsil etmek için partinin hatta bazen partilerin yararına kullanılıyor. Çünkü toplum, o partiye sadece mezhepçi perspektiften bakmaya başlıyor.

Aslında etnik hesaplarla sınanan ülkede Savunma, İçişleri, Maliye ve Dışişleri bazen de Enerji ve Petrol gibi her bir bakanlık önem derecesine göre egemen bir bakanlık olması gerekiyor.

Mesela Lübnan Hizbullahı’na bağlı birisinin Turizm Bakanlığı’nı ya da Irak’taki Asaib Ehli’l Hak – Asaib Ehli’l Hak’la karşılaştırıldığında Hizbullah, çevreci Yeşiller Partisi’ne benzer bir partidir- milislerine üye birinin Kültür Bakanlığı’nı devraldığı zaman yukarıdaki durum ortaya çıkıyor.

Iraklı yazar Ali el-Saray, Irak Al-Mada gazetesindeki makalesinde Adil Abdülmehdi liderliğinde Irak hükümetini kurma tartışmaları kapsamında bu gerçekten bahsettiği zaman üzücü bir duruma işaret etti. Iraklı yazar, Asaib Ehli’l Hak Hareketi’nden milletvekili olan Abdülemir Uteyban’ın geçen hafta yayınlanan şu sözünü aktardı; “Kültür Bakanlığı, bizim hakkımızdır. İnsanlara ve dünyaya kültürü, nasıl davranılacağını ve nasıl örnek olunacağını biz öğrettik.”

Iraklı yazar, acı bir ironinin farkına varıyor: “Konunun bağlamından çıkmamak için söz konusu milletvekili, Kültür Bakanlığı’nın silahlı bir gruba teslim edilmesine itiraz eden eski Musul valisi Etil el-Nuceyfi’ye öfkeli bir şekilde yanıt veriyordu.”

Bu durum, medeniyet ve kültür kentinde, Cahiz’in, Ebu Nuvas’ın, Tevhidi’nin ve Memun’un Bağdat’ında yaşanıyor. Özcülük yanlısı Iraklı araştırmacı Reşid el-Hayyun’un da kaleme aldığı gibi “Bağdatlaşmanın” gasp edilmesiyle karşı karşıyayız.

Reşid el-Hayyun, tarih boyunca Bağdatlaşmanın kaynaklarını ve sonuçlarını takip etti. Hicri 5. yüzyılda yaşamış filozof Ebu Hayyan et-Tevhidi, mühendis ve mütercim Ebu Vefa el-Bozcani’den bahsederken “Bağdatlı birisi, Horasanlaştığı zaman Horasanlıdan daha tatlı ve daha zarif oluyordu. Bağdatlaştığı zaman ise istediğiniz nitelendirmeyi yapabilirsiniz. Bu nitelendirmenin doğru olduğunu ve kabul edildiğini göreceksiniz.(Dostluk ve Dost)” dediği zaman söz konusu terime (Bağdatlaşma) işaret etmişti.

Modern çağda “Bağdatlaşma” övülen bir özellik haline geldi. Bu çerçevede Reşid, Iraklı Muhammed Mehdi el-Cevahiri’den örnek veriyor. El-Cevheri, meşhur kaside-i nuniyesinde şöyle der:

Ey Bağdat’ın zarif ve cilveli kızı
Bağdatlaşma, köylere kadar gitti

Lemia Abbas Ammara ise “Bağdat için söylüyorum” kasidesinde Bağdatlaşmanın refah ve büyüklük anlamını vurgulamak için aynı terimi kullandı:

Çünkü Irak, asalet anlamındadır.
Bağdatlaşma, şan ve şeref demektir.

İşte Irak, işte Bağdat. Kültür; fikir, sanat ve yaşamla savaşan bir grubun elindeki ganimete dönüşmesinin ardından işte bu da Bağdatlaşmanın kaderidir.