Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Kürdistan’da referandum kampanyası başladı Bağdat suskun | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Bağdat’taki çoğu siyasi partilerin 25 Eylül’de yapılması düşünülen Kürdistan Bağımsızlık Referandumu’nu reddetmesine rağmen, ne Bağdat yönetimi ne de başka herhangi bir siyasi taraf henüz herhangi bir somut adım atmadı.

Kanun Devleti Koalisyonu Üyesi Aliye Nasif, Bağdat’taki üç otoritenin (Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Parlamento) konuya sessiz kalmasını garipsiyor. Nasif, Bağdat yönetiminin, 2003 yılında Kürdistan içinde olmayan bazı bölgeleri kapsamasına rağmen referanduma karşı herhangi bir plana sahip olmadığına inanıyor.

Aliye Nasif, konuya dair Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda şunları söyledi;

“Bağdat’taki üç otoritenin, yasadışı özelliklere sahip bu referanduma karşı sağlam bir tavır takınması gerekir. Hükümet, en azından uluslararası topluma referanduma karşı olduğunu göstermek için bile olsa bu konuya meşruiyetine bir darbe olarak yaklaşmalı. Aynı zamanda, yasama organı da bu konuya dair açık bir tavır belirlemek için, toplantı gerçekleştirmeli. Kürdistan’da referanduma karşı çıkan, Değişim Hareketi gibi gruplar var. Hükümet bu grupları desteklemeli.”

Referanduma kısa bir süre kalmasına rağmen Arap siyasi oluşumlarının konuya ilgisiz kalmasının sebeplerine değinen Nasif, bu durumun arkasında çok sayıda sebep olduğuna inanıyor. Ona göre, “Arap siyasi oluşumlar Kürdistan Bölgesel Yönetimi Lideri Mesut Barzani’ye, önümüzdeki seçimler için müttefik gözüyle bakıyor. Barzani’yi Bağdat’taki siyasi dengelerde kullanılabilecek bir eksen olarak yaklaşıyorlar. Bu yüzden de Barzani’yi açıkça eleştirmekten çekiniyorlar.” Nasif, bazı siyasi tarafların, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin tutumuna dayanarak, referandumu başarısızlığa uğratmak istediğini, bazı siyasi tarafların da referandumun aslında sadece Erbil yönetiminin, Bağdat yönetiminden siyasi ve ekonomik kazanımlar elde etmek için kullandığı bir kart olduğuna inandığını ifade ediyor.

Referandumdan en fazla Arap Sünni grupların zarar göreceğini, fakat Sünni liderlerin, Erbil’de sığıntı olmaları nedeniyle bu referanduma karşı çıkamadığını savunan Nasif, Kanun Devleti Koalisyonu’ndaki bazı arkadaşlarının, Bağdat yönetiminin referanduma karşı sessiz kalmasından rahatsız olduklarını dile getirerek, “Referandum, hali hazırda Irak’ı yöneten topluluklar için kara bir leke olabilir, ama önümüzdeki dönemde Irak’ta Ulusal Koalisyon’dan yine de sağlam bir tavır beklemiyorum” şeklinde konuştu.

Şarku’l Avsat’a konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan bir başka Kanun Devleti Koalisyonu Üyesi olan Casim Muhammet Cafer, Bağdat hükümetinin Kürdistan’daki referandum karşısında sessiz kaldığını ve zayıf davrandığını kabul ediyor. Ama referandumun konusunun temsilciler meclisinde tartışmaya açılacağına dikkat çekiyor. Cafer, “Referandum temsilciler meclisine getirildiğinde biz, bu referanduma karşı çıkacağız ama bunun ne kadar etki edebileceğini de biliyorum” ifadelerini kullanıyor.

Kendisinin de üyesi olduğu Dava Partisi’nin lideri Başbakan Haydar el-İbadi’nin konuya ilişkin tavrına dair yorum yapan Cafer, “Hükümetin nasıl bir tavır belirleyeceğine dair bir fikrim yok” dese de, Başbakan İbadi’nin referanduma karşı çıkmasına rağmen bugünlerde sert bir tavır takınmaktan kaçındığını, çünkü Irak hükümeti için şu anda öncelikli olan konunun DEAŞ karşıtı mücadele olduğunu belirterek, İbadi’nin bu aşamada Kürtlerle bir sürtüşme istemediğinin altını çiziyor.

Cafer, Bağdat hükümetinin, şu aşamada Erbil’e karşı ticareti durdurma ya da Erbil’e karşı güç kullanma gibi yaptırımlara gideceğini tahmin etmediğini dile getirerek, şunları söyledi;

“Başbakan sayın İbadi, referandumun meşru olmadığını ve sonuçlarının da meşru olmayacağını defalarca dile getirmişti. Fakat Kürtler, referandumu gerçekleştirirse sayın İbadi’nin nasıl yaptırımlar uygulayacağına dair malumatım yok. Irak hükümeti, Kerkük petrollerini kontrol etme konusunda ciddi. Hükümet, Kerkük petrolleri üzerinde Sumo Petrol şirketi aracılığıyla tasarrufta bulunmak ve 2014 öncesi olduğu gibi Abar Petrol şirketinin Kerkük’e dönmesini istiyor.”