Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Küreselleşme ve dil | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Küreselleşmeyi kendi dilinden nasıl okuruz? Her şeyin alınıp satılabildiği mantığının hakim olduğu bir dünyada dillerin geleceği ne olacak? İngilizce dillerin efendisi olmaya devam edecek mi? Kültür ve güçler çatışmasının ortasında kalan Arapça ve diğer dillerin durumu nedir?

Fransız dilbilimci Louis-Jean Calvet, bu sorular ve daha pek çok hassas soruyu, kaleme aldığı, Dr. Jean Macid Cebur tarafından tercüme edilen ve geçtiğimiz günlerde Beyrut merkezli ‘Arap Düşünce Vakfı’ tarafından çıkarılan ilginç kitabı “Dillerin geleceği ne olacak? Küreselleşmenin dilsel etkileri” adlı eserinde yanıtlıyor.

Akademik ve bilimsel olmasına karşın somut ve pratik örnekler verilerek kolay anlaşılabilir bir şekilde kaleme alınan kitap, adeta bir borsa piyasasına dönen ve ‘en yüksek fiyatlı dil İngilizce’ mantığının hakim olduğu ancak diğer dilleri öğrenmenin de öğrenenler için ‘cazip bir koz’ olarak kullanıldığı ‘dil pazarını’ anlamamızı sağlıyor.

Bir seminer vermek ve kitabının Arapça çevirisini tanıtmak için Beyrut’ta gelen Calvet “Hiçbir şey sabit ya da kesin değildir. Ancak bu, İngilizcenin yerini yarın ya da yakın bir zamanda başka bir dilin alacağı anlamına gelmiyor. İnsanlar dünyanın en önemli dillerinin hangileri olduğunu düşündüklerinde, bunların en çok konuşan sayısı olan diller olduğu sanırlar. Bu standarda bakılırsa, milyonlarca insanın konuştuğu Çince ve Hintçeyi örnek olarak gösterebiliriz. Bu yüzden konuşan sayısı, en önemli dilleri belirlemek ve statülerini tayin etmek için yeterli değildir” ifadelerini kullandı.

36 ülkenin resmi dili Fransızca

Fransızca konuşanlarının sayısının az olduğuna dikkati çeken Fransız dilbilimci, 36 ülkenin resmi dilinin Fransızca olduğunu ifade etti. Anadili öncelik olarak göz önünde bulundurulduğunda Fransızcanın dünyadaki en çok konuşulan 14. dil olabileceğini söyledi. Yine aynı şekilde örnek olarak İspanyolcanın 21 ülkenin resmi dili olduğu ancak, milli gelir, çeviri sayısı ve ekonomiye ağırlık verildiğinde dillerin değerlendirildiği tablolara daha fazla kategori eklenmesi gerektiğini anladıklarına işaret etti.

Calvet kitabında, konuşan sayısı (ana dil veya ikinci dil olarak), dilin resmi veya ulusal olarak kabul edildiği ülke sayısı, tercüme edilen kitapların sayısı, bu dilleri konuşan halkların doğurganlığı, internette bu dillerdeki site sayısı ve diğer unsurlar gibi en önemli dillerin belirlenmesi için 12 ölçüm faktörü sunuyor. Arapça, coğrafi açıdan 21 ülkede konuşulan üçüncü resmi dildir. Ancak tüm dünya üniversitelerindeki fakülte sayısı baz alındığında Arapça kendisine dokuzuncu sırada yer bulmaktadır.

Brexit, İngilizcenin jeopolitik ağırlığından bir şey kaybettirir mi?

İngilizceyi bekleyen değişikliklerle ilgili sorumuza Calvet şu yanıt verdi; “Sadece İngilizceyi resmi bir dil olarak benimseyen tek ülke olan İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) çıkacağına dair önemli göstergeler var. Bu durumda yeni bir gerçekle karşı karşıyayız. İngilizcenin AB’den çıkışı, bu dilin jeopolitik ağırlığından bir şey kaybettirir mi kaybettirmez mi bunu bekleyip görmek zorundayız.”

Calvet, dilin, ‘dilsel bir patlama’ olarak tanımlanan olguya maruz kalması sebebiyle bir dilin yayılması için biri olumlu biri olumsuz olmak üzere iki yönün olduğuna işaret etti. Fransızcanın yayıldıkça yayıldığını söyleyen Dilbilimci Calvet, Fransa’da konuşulan Fransızcanın Kanada, Senegal, Kongo’da farklı olduğunu ifade etti. Bu durumun tıpkı, Arapçanın Lübnan, Fas ve Suudi Arabistan’da aynı konuşulmaması veya İngiltere, Nijerya ve Hindistan’da aynı İngilizcenin konuşulmaması gibi olduğunu belirtti. Calvet, bu yayılmanın, uzun vadede beklenmedik sonuçlara varabileceğini sözlerine ekledi.

Evde konuşulan dille okuldaki dil farklı

Senegalliler Fransızcalarına sahip çıkmaya ve Fransızca akademilerinin hayatlarında hiçbir dil otoritesi olmamasına karar verebilirler. Lübnanlılar bir gün okula giden çocuklarının Fasih Arapça ile değil, Lübnan lehçesiyle eğitim almasını istediklerine karar verebilir. Çünkü çocuğun evinde öğrendiği dil ile kitaplarda yazılı olan arasında büyük bir fark var.

Belki de Calvet’in teorilerinin en önemli noktalarından biri, Fasih Arapça ile Arap lehçeleri (Ammice) arasında büyük uçurumlar olduğunu düşünmesi ve Arap çocukları için en büyük sorunun, bilmedikleri bir dil ile eğitim almaları olmasının zor olduğuna inanması. İlköğretimde çok dilli eğitimle ilgili çalışmalar yapan Calvet, bununla ilgili deneyler ve sonuçları da takip ediyor.

Küçük yaşta yabancı dil öğrenmek, anadili öğrenmeyi zorlaştırıyor

Uzmanlar, çok küçük yaşta, anadilden önce yabancı bir dilin öğrenilmesinin çocukların ileriki yıllarda anadillerini öğrenememelerine sebep olacağını söylüyor ve herhangi bir dilden önce kendi anadillerine hakim olmaları gerektiğine dair görüş birliği yapıyorlar. Uzmanlarla aynı fikirde olan Calvet de, “Bu doğru ve yapılan testlerle kanıtlanmış” ifadelerini kullandı.

Bununla ilgili Afrika’daki Frankofon ülkelerinde bu konuyu test etmek üzere sınıfların açıldığını söylen Calvet, ilk yıl eğitime ülkenin ana dili ile başlandığını, ikinci yılda derslerin yüzde 30’unun Fransızca olduğunu ve program boyunca bu oranın yüzde 60’a çıkarıldığını, böylece birinci aşama sonunda, tüm deneklerin Fransızca öğrendiğini aktardı. Böylece ana dilden kademeli olarak Fransızcaya geçiş yapıldığını söyleyen Calvet, ardından tüm derslerin sadece Fransızca olarak işlendiğini kaydetti.

Yedi yılın sonunda, deneyin yapıldığı çocukların, birinci sınıftan itibaren Fransızca eğitim gören akranları ile karşılaştırıldığında, daha iyi sonuçlar elde edildiğini gösterdiğini belirtti. Çünkü onların konuştukları dilde okuma ve yazma öğrendiklerini söyleyen Calvet, “Tahtadaki rakamlar, harfler ve kelimeleri anlamadan yazmaya başlıyoruz. Bu onları dinlenmekten ziyade kafasını karıştıracaktır” şeklinde konuştu.

Dünyada izlenebilecek ve kullanılabilecek çok fazla dil öğrenme metodu olduğunu vurgulayan Fransız dilbilimci, “Şu kesin ki günümüzde, ana dile öncelik ve münhasırlık verilmesi, en etkili sonuçları verir” ifadelerini kullandı. Bunu, ‘Dilbilim ve Sömürgecilik’ ve ‘Dilimizin Denizi, Akdeniz’ isimli kitaplarında da vurguluyor.

Lüksemburg, 3 resmi dil kullanıyor

Lüksemburg gibi küçük bir ülkede, Almanca, Fransızca ve Lüksemburg’un yerel dili olmak üzere 3 resmi dilin kullanıldığını belirten Calvet, üç dilin de okulda birlikte öğretildiğini kaydetti. Bu yıl coğrafyanın Almanca, matematiğin Fransızca olarak anlatıldığını aktaran Fransız Dilbilimci, bu yöntemin iyi gittiğini, ülkenin lise eğitiminde başarılı olduğunu ve vatandaşların üç dili de konuştuğunu vurguladı.

Bir kişiyi dilinden uzaklaştırmak, şiddet olarak tabir edilebilir

Bir kişinin dilinden uzaklaştırılması, ona karşı sürdürülen bir saldırganlık ve şiddet olarak tabir edilebilir. Örneğin Cezayirliler, Fransa’nın onları Arapçadan kopardığını düşünüyorlar. Buna karşın başka bir görüşü olan Dilbilimci Louis-Jean Calvet, “Cezayirli edebiyatçı Katip Yasin, Fransızcayı bir savaş ganimeti olarak nitelendirir. Fransızca eserler yazarken bunu böyle düşünen Afrikalı yazarlar var. Kendi özel Fransızcalarını oluşturuyorlar. Bazen farklı bir dil ortaya çıkar. Bu Afrika Frankofon ülkelerindeki kitaplarda görülür. Yalnızca yerel halkın anlayabileceği sözcüklerin eklendiği metinler vardır. Oradaki dil artık pekte Fransızca değildir” ifadelerini kullandı.

– Bu bir çeşit intikam mı?

Ben bunu bir çeşit burgu olarak isimlendiriyorum. Evet, Fransız sömürgeciliği, Arapçayı bir kenara bıraktırdı. Fakat Cezayir’de, Fransızların onları Arapçadan koruduğunu düşünen Berberiler de var. Fransızcayı seviyorlar. Fakat Arap Cezayirliler başka bir bakış açısına sahipler. Haklı olarak sömürgeciliğin onları dillerinden mahrum ettiğini düşünüyorlar.

– Frankofonların gidişatı hakkında ne söylemek istersiniz? Ağırlıklarını kaybediyorlar mı? Ya da Fransa Cumhurbaşkanı Emmenuel Macron’un dediği gibi yeniden mi doğuyorlar?

Bugün 67 milyon Fransız olmasına rağmen dünyada Fransızca konuşan 150 milyondan fazla insan var. Ancak bu sayı yavaş yavaş azalıyor. Bazı Afrika ülkelerinde hükümetler Fransızcayı resmi bir dil olarak görmeye ve bunu okullarda uygulamaya devam ediyorlar. Frankofon ülkelerinden Kogo’nun nüfusu 40 yıl sonra Fransa’yı geçecek. Dil açısından Fransızca, diğer yerel diller yanında kullanıldığında başarılı olabilir. Siyasi anlamda, Afrikalılar Fransızca öğrenmeye ihtiyaç duymadılar. Fransızcayı kaybetmeyi iyi bir hayat sürmeye tercih ederim. Yani öğrenme büyümeyle ilgilidir. Dil bir araçtır. Gelişim Fransızcayla mı gelecek? Hayır, gelişim için bu gerekli değil. Mühendisler Fransızca öğrenebilir veya Fransa’da eğitim görebilir. Ancak doktorların ve hemşirelerin kendi ülkelerindeki yerel dilde eğitim alması, onları yetkinliklerinden uzaklaştırmaz. Aksine, bu onların hastalarla daha iyi iletişim kurmalarına ve sorunlarını anlamalarına izin verecektir. Dil öğretme sürecinde çok fazla pragmatik olmaya ihtiyacımız var. İnsanlar Fransızca konuşmadan yaşamayı tercih ediyor ve sadece “Açlıktan ölüyorum” demek için Fransızcayı kullanıyorlar. Temel olarak, dil politikalarını formüle etmemiz gerekiyor.

– Peki farklı dillerde konuşan Avrupa ülkeleri birlik olmayı başarırken, aynı dili konuşan Arap ülkeleri neden kanlı çatışmalar yaşıyor?

Bu durum, ortak dilin çatışmaları önlemediğinin en büyük kanıtıdır. Bu kitabın çevirisi, halklar arasındaki yakınlaşmanın mükemmel bir yolu olabilir. Kendi anadilinde konuşarak fikirlerini ifade ederken, çeviri, tam olarak ne söylemek istediğini iletmenin önemli bir şartıdır.

“Tercüme, bir dilin diğer dillere üstün gelmemesini sağlar”

Avrupa Birliği, resmi olarak onaylanmış, 24 farklı dili konuşan 28 ülkeden oluşuyor. Bu gerçekten ilginçtir. Birleşmiş Milletlere kayıtlı 194 devlet var ve sadece altı dil resmi (Arapça, Çince, İngilizce, Fransızca, Rusça ve İspanyolca) olarak kabul edilmiştir. Herkes, hassas bir konu hakkında ciddi bir tartışma yaşanırken, kendi dilini konuşmayı tercih eder. Bunun için çeviri kullanılır ve herkes diğerinin dilini anlar. Çünkü biz tam olarak ne istediğimizi söyleyeceğimizden bu şeklide emin oluruz. Çeviri ise, birlikte yaşamanın anahtarıdır. Tercüme, bir dilin diğer dillere üstün gelmemesini sağlar. Avrupa Birliği’nde, tüm diller eşittir ve bu devletler arası eşitliği destekler.

Bir dönem Çin’de çalışan Calvet, ‘Dil savaşı’ adlı kitabı için okuduğu Sun Tzu’nun ‘Savaş Sanatı’ adlı kitabından ilham almış. Yazar kitabında şöyle diyor; “Birisi doğrudan veya dolaylı olarak dilimi konuşmaya çalıştığında, korkunç bir utanç duyuyorum. Çünkü otomatikman bir tür üstünlük duygusuna kapılıyorum. Bunun felsefi teorisini İngilizce olarak tartışmamız gerekirse bende karşımdaki rakibim kadar bu dili biliyorum. Kesinlikle bana ağır basacaktır. Çünkü sahip olduğu araçlara sahip değilim.”