Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Kürt referandumu ve genel durum | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Irak Kürdistan bölgesinin bağımsızlığına ilişkin referandumun tamamlanacağı neredeyse kabullenildi. Kürtler siyasi, resmi ve toplumsal düzeylerde ilan edilen ve Kürtlerin bölgede uzun yıllardır üzerinde düşündükleri ve hayalini kurdukları kendilerine has siyasi yapıyı istediklerine işaret eden göstergelere göre bağımsızlığı teyit eden sözlerini söyleyecekler. Bu herhangi bir bahaneyle itiraz edilemeyecek bir haktır. Zira İran, Suriye, Türkiye ve Irak’taki Kürdistan bölgesini çevreleyen devletler gibi çeşitli etnik, dini, kültürel ve mezhepsel tayflardan oluşan devletler de dâhil olmak üzere bölgenin tüm devletleri “ulusal” kimliklere sahip.

Kürtler, geçtiğimiz asrın başlarında Ortadoğu haritasını şekillendiren ‘Sykes-Picot’ anlaşmasının sonuçları ile hüsrana uğradı. Zira bu harita ile bağımsız varlıklarını kaybettiler. Irkçı ve sömürgeci politikalar sebebiyle çok sıkıntı çektiler. Siyasi söylemlerde Kürtler, bölge devletlerinin çoğunda onlarca yıl süren savaşlar için hedef alındı. Bu, Kürt varlığının belirginleşmesi engellendiği için yaşandı. Hatta bu devletlerde sosyal ve kültürel planda bile Kürt kimliğinin yaşaması, engellerle karşılaştı. Tüm bunlar bağımsız bir yapılaşmaya gitmek içim Kürtleri teşvik edici şeylerdi. Ve bu hak, tartışmaya kapalıdır.

Sorun, Kürtlerin referandum yapma hakkı ve Kürt devleti kurmasında değil; referandumun yapıldığı genel ortamda. İçinde bulunulan durum, referanduma dair korkuları körüklüyor. Ve mevcut ve gelecek tasarıları için bölge halkları ve devletleri açısından muhalefeti artırıyor. Çünkü ortam, Kürtlerin kendi menfaatleri de dâhil herkesin çıkarlarına ters düşecek bir devletin doğacağına işaret ediyor.

Referandum ortamının en önemli özelliği, bölge devletlerinin kritik savaşlar için çatıştığı; devletlerin savrulup parçalanma tehlikesi halkların ise ölümler, sürgünler ve güçten düşme tehlikeleri ile karşı karşıya kaldığı bir zamanda yapılacak olmasıdır. Bu durum geleceği belirsizleştiriyor ve herhangi bir proje söz konusu olması halinde gerginliği ve korkuyu tırmandırıyor. Hele ki bu, yeni bir devletin doğuşu gibi bir projeyse. Aynı şekilde bu referandum, DEAŞ, Heyetu Tahriru’ş-Şam (Nusra) gibi örgütlerin yaptıklareı terör dalgası altında gerçekleşiyor. Buna bir de Suriye’de Esed rejimi ve İran’da mollalar rejiminin politika ve uygulamalarındaki devlet terörü de ekleniyor. Bölgesel ve uluslararası topluluklar da gerçekte bir karşılığı olmayan sözde “terörle mücadele” adı altında buna çanak tutuyor. Oysa bu, terörün sürmesine yardım etmekten başka işe yaramıyor.

Referandumun ortamının önemli bir diğer özelliği, bölge devletlerinde tahammülsüzlük ve ırkçılığın tırmanarak sebepli sebepsiz düşmanlığın yaygınlaşmasıdır. Özellikle de bir Kürt devleti kurma projesinin düşmanlığın kapısından geçtiğine ve İranlı, Arap ve Türk kardeş halkların düşmanlığına fırsat tanımayacaklarına inanan bazı Kürtlerin nazarında. Bu meselenin düşmanlıkla halledilemeyeceği gerçeğine aykırı ve buna gerek yok. Çünkü pl Kürtlerin hakkı ve kendilerine ait bir devlet kurmaları.

Referandum ortamının özelliklerinden biri de Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) ve ona bağlı örgütlerin özellikle Suriye’de faaliyetlerine devam etmesi. Aşırılıkçı bir siyaset güden (ve referanduma karşı çıkıp destekleyenlere saldıran) Demokratik Birlik Partisi (PYD), Suriye’deki Esed rejimi ve İran’daki mollalar rejimi ile yoğun ilişkiler yürütüyor. ABD’nin doğrudan desteği ve Rusya’nın bu siyasete verdiği destek de cabası. Sonuç olarak böyle bir ortam bölge halklarının ve devletlerinin korkularını artırıyor.

Referanduma yönelik bir eğilim ve Kürt devletinin kurulma kararı çevresinin değişmesini ya da ufak bir değişikliğin yapılmasını gerektiriyor. Bunun için Kürtlerin ve bölgedeki kardeş halkların omuz omuza yürümesi uygun düşer. Görüş birliğinin sağlanması, mevcut savaşları durdurma ve tansiyonu düşürme çabasını da içerir. Aynı zamanda ister örgüt ister devlet terörü olsun her tür aşırılığa karşı birlik olmayı ve gelecek adına dayanışma ve hoşgörü değerlerinin yayılmasını da gerektirir.

Kürtler, Araplar, İranlılar ve Türkler, barış, adalet ve eşitlik atmosferinde ortak menfaatlere sahip. Bir Kürt devleti girişiminin bu dengeye zarar vermemesi, aksine onu güçlendirmesi gerekir. Bir Kürt devleti projesi bu dengeye uyum sağladığı ve herkesi gelecek konusunda ikna ettiği ölçüde anlayışla karşılanır. Herkesin bu yolda ciddi ve karşılığı olan adımlar atması lazım gelir.