Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

“Kürtlerin dağlardan başka dostu yoktur” | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

DEAŞ’ın ortaya çıkışı tüm bölgenin başının belaya girdiği büyük bir felaketti. Fakat bu korkunç örgütün çöküşü bize acı bir gerçeği hatırlattı. Bölgedeki belalar DEAŞ ile başlamamıştı ki onun çöküşüyle sona ersin. DEAŞ’ın gerçekleştirdiği kanlı saldırılarının birçok kuvvetin Suriye sahasına sızma ya da oraya alenen müdahale etme isteklerini gizleyen bir duman perdesi oluşturduğunu söylemek abartı olmaz.

DEAŞ’ın yokluğu Suriye üzerinde emelleri olan kuvvetlere ister istemez açık bir soru yöneltti: “Suriye’de ne yapacaksınız? Ne zamana kadar orada mevzileneceksiniz? Gerçek planınız, derindeki arzularınız neler?” İran’ın DEAŞ ile mücadeleye girmediği bir sır değil. Rusya’nın da sadece DEAŞ tehlikesini uzaklaştırmak için müdahale etmediği de. ABD ve Suriye topraklarında mevzilenen tüm yabancı kuvvetler kafilesi için de aynı şeyin geçerli olduğunu söylemek mümkün.

Suriye’nin gizli veya değil, tüm hesaplara açık bir arena haline dönüşmesi hem Suriye hem de Araplar için acı verici bir durumdur. Aynı şekilde Suriye halkı ve topraklarının bölgesel ve uluslararası güçlerin ellerinde bulunan kartlar haline dönüşmesi de. Suriye trajedisi, dış oyunculara karşı bir adalet divanı görünümünde olan bu ülkenin zayıflığını ortaya koydu. Aynı şekilde Suriye’nin etrafındaki ülkelerin zayıflığını, ülke topraklarından bölgeler haczederek ve alternatif savaşlar başlatarak kendi korkularını yok etme çabalarını da gün yüzüne çıkardı.

Geçen ay Suriye’de meydana gelen gelişmelerin, Recep Tayyip Erdoğan’ın aralarında Beşşar Esed’in olmadığı bir Suriye hayalinin de bulunduğu eski rüyalarını boşa çıkardığı da açıktı. Vladimir Putin, Rus bombardıman uçağının bir Türk pilot tarafından düşürülmesini Türkiye’nin Suriye politikalarını yönlendirme konusunda fırsata dönüştürmeyi başardı. Böylece Türkiye, Rusya ve İran ile birlikte Cenevre’nin gidişatını yıkmayı hedefleyen Soçi sürecinin gözetiminde ortaklık kurabildi.

Erdoğan’ın eski hayallerinden biri de Kürtlerin ülkesinin sınırında elde ettikleri kazançları yok etmek. Geçtiğimiz aylarda diplomatlar Erdoğan’ın Rusya ve İran’ın hâkimiyeti altında, başında Esed’in bulunduğu bir Suriye ile bir arada yaşayabileceğini, fakat ülkesinin sınırında Suriye’ye ek bir Kürt bölgesiyle yaşamayacağını dile getirmekteydi.

Gerçi, son üç yılda meydana gelen gelişmeler Kürtleri bölgede hayal ve yanılgıyla harmanladı. Irak ve Suriye’de DEAŞ’a karşı verilen mücadelede oynadıkları büyük rolün – ki bu uğurda binlerce ölü ve yaralı verdiler- onlara haklarını elde etmek ve taleplerine saygı duyulması için verdikleri mücadelelerin sağlayamadığı bir meşruiyet kazandırdığına inandılar. Bu inançlarında belki de DEAŞ’a karşı verdikleri mücadelenin, ikinci sınıf vatandaş olarak görülmeleri nedeniyle her başkaldırdıklarında onlara uygulanan disipline alma politikalarına karşı bir tür dokunulmazlık kazandırdığına kadar ileri gittiler. DEAŞ’a karşı silahlandırılmalarının onları DEAŞ tehlikesinin sona erdiğini fakat Kürt tehlikesinin halen var olduğuna inanan orduların gazabına karşı bir koruyucu şemsiye sağladığını zannetmiş olabilirler.

Türk ordusu ve bölgedeki yerel müttefiklerinin Afrin’e girmesi, bana daha önce Suriye ve Iraklı Kürtlerden duyduğum ‘Kürtlerin dağlardan başka dostu yoktur’ cümlesini hatırlattı. Suriyeli Kürtlerin dün Rusya’dan sebep hayal kırıklığına uğraması, aklıma daha önce Iraklı Kürtlerin ABD’den sebep yaşadığı hayal kırıklığını da getirdi.

Geçtiğimiz yıl, 19 Haziran’da Şarku’l- Avsat, ABD’nin Suriye’de son Büyükelçisi Robert Ford ile arkadaşımız İbrahim Humeydi’nin gerçekleştirdiği bir röportajı yayınlamıştı. Sonraki günlerde Ford’un gazetemizin görüş bölümündeki değerlendirmeleri de arttı.

Ford, “Bence Kürtlere yaptığımız şey politik açıdan sadece aptalca değil, aynı zamanda ahlaksızca da” dedi. ABD’liler, Saddam Hüseyin yönetiminin sürdüğü uzun yıllar boyunca Kürtleri kullandılar. Dürüst olun. Gerçekten Amerikalıların Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve Halkı Koruma Birlikleri (YPG) ile Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın Irak Kürtlerine (onları yalnız bırakmıştı) davrandığından farklı bir şekilde muamele edeceğine inanıyor musunuz? ABD’li yetkililer bana ‘Suriyeli Kürtlerin ABD’ye güvenerek hayatlarının hatasını yaptıklarını’ söylediler. Washington’un ABD ordusunu Suriye’de Kürt bölgesini savunmak için kullanmayacağını vurguladılar.

Kürtler her oynadıkları bahiste hayal kırıklığına uğradılar. Birçok şey değişti fakat kaybedenler dairesindeki konumları değişmedi. Rejimin çökmesi ya da liderin gidip yerine başka birinin gelmesiyle değişmeyecek bazı sağlam coğrafi gerçeklikler var. İran Devrimi’nin zaferi sonrasında Kürtler Şah’ın yok oluşuna bayram ettiler. Merhum Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat, Devrim liderliğiyle iletişime geçerek bir randevu ayarlamaya cesaretlendirilmişti. Humeyni onu tebrik etmeye gelen üst düzey Kürt heyetini kabul etmişti. Tebrik ve kutlamalar sonrasında Kürt heyeti, İran Kürtlerinin zorluk içindeki durumuna değinmişti. Humeyni, Devrim’in İslami olduğunu, belirli bir ırka veya millete yönelik olmadığını söyleyerek değişim sonrasında herhangi bir sorun yaşanmayacağını söylemişti. Ama İran’daki Kürtlerin durumunun değişmediğine dair kanıt aramaya gerek yok.

Daha da ötesi bazı rejimler bazen sınırlarının ötesinde Kürtleri desteklemekte ve sınırları içindekilerin nefes alıp vermelerini engelleyen bir politika izlemekteydi. Suriye rejimi Türkiye’ye karşı Abdullah Öcalan’a destek verirken, sınırları içindeki Kürtlere yönelik politikasını değiştirmedi.

Birkaç yıl önce Erdoğan, Irak’taki Kürdistan’a yönelik olağanüstü bir bildiri yayınlamıştı ve “Kürtlerin haklarının göz ardı edildiği vakit geride kaldı” ifadelerini kullanmıştı. Bugün Türk kuvvetleri, Kürtleri sınırlarından uzak tutmak için Suriye topraklarında bir güvenlik kemeri kuruyor. Ankara, Kürtlere karşı bu türden bir zaferin koşullar değiştiğinde yeni çatışmaların ortaya çıkması dışında hiçbir işe yaramayacağını unutuyor.

Bir gün eski Irak Devlet Başkanı Celal Talabani, Saddam’ın Dışişleri Bakanı Tarık Aziz’i Kerkük’te Kürtlerin eski haklarının da dikkate alınması gerektiğine ikna etmeye çalışmıştı. Karşılığında “Araplar bin yıldır Endülüs’e ağlarken sizin de Kerkük’e ağlamaktan başka bir hakkınız yok” şeklinde bir cevap almıştı.

Afrin (Kürt dağ bölgesinin bir parçası) operasyonu aracılığıyla bölge Suriye savaşında yeni bir bölüme tanık oluyor. Savaşlar, çatışma nedenlerini ortadan kaldıracak veya haritaları yırtıp atacak çözümler ortaya koymaz. DEAŞ çöktü ve bölge kendini daha tehlikeli ve derin çatışmalarla karşı karşıya buldu. Aylarca Irak’taki Kürtleri disipline ettikten sonra Türkiye şimdi de Suriye Kürtlerini yola getiriyor. “Kürtlerin dağlardan başka dostu yoktur.”