Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Kuveyt, Katar’dan başka şey istiyor! | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Körfez Bölgesinde, dört Arap ülkesi ve Katar arasındaki krizi çözmeyi amaçlayan, arabuluculuk girişimleri canlanmaya başladı. Doğru yönde bir gelişme!

Bu aralar iki arabuluculuk girişimine şahit oluyoruz, ilki; Kuveyt Emiri Şeyh Sabah El Ahmet El Sabah’ın Kral Selman Bin Abdülaziz’le görüştüğü ve Riyad’la başlayan bölge ülkeleri ziyareti, ikincisi de; ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un Riyad’la başladığı, ardından Doha, Pakistan, Hindistan ve İsviçre’yle biten ziyaretleri.

Krizin başlangıcından itibaren paralel olarak gerçekleşen Kuveyt ve ABD’nin arabuluculuk çabalarının etkisinin sınırlı olduğu söylenebilir.

Amerikalı bakanın, ziyaret başlangıcı ve sonunda, kötümser sayılabilen iki açıklaması dikkatlerden kaçmadı. Tillerson, Riyad’a yapacağı yolculuk öncesinde Bloomberg ajansına krize yakın zamanda bir çözüm beklemediğini açıkladı. Bu açıklama ABD Başkanı Donal Trump’ın BM toplantısında yaptığı açıklamaya tersti, zira, Trump krizin yakında çözüleceğini söylemişti!

Riyad ziyareti sonunda Tillerson, krizin tarafları arasındaki aralığın çok derin olduğunu, bu denli büyük aralığın çözüme ulaşımı engellediğini, Riyad’ın şu an krizle ilgili Doha’ya diyalog başlatmaya yanaşmadığını söyledi!

Amerikalı bakan, böyle bir aralığın neden oluştuğunu, krizin neden bu denli karmaşık hale geldiğini ve çözümlenemediğini oturup biraz düşünseydi, dört Arap ülkesinin Katar’dan talep ettiği ve Katar’ın sürekli iddia ettiği gibi, egemenliğine müdahale anlamına gelmeyen ve uluslararası kanunlara ters düşmeyen talepler olduğunu, Katar’ın yıllardır uyguladığı ve bu dört ülkeyi zarara uğrattığı politikalarını değiştirmesi gerektiğini anlardı!

5 Haziran’daki krizin başlangıcından günümüze dek, ABD’den tek bir şey istendi, dört ülkenin taleplerine yanıt vermeleri için Doha’daki hakim zümre üzerinde gerçek bir baskı uygulaması. Çünkü, krizin diğer tarafının sık sık tekrarladığının tersine, talepler pratiktir, imkansız değildir, bu gerçekte Amerikan yönetimi tarafından bilinmektedir!

Fakat Washington gerektiği gibi baskı uygulamıyor, baskı uygulasaydı derhal bir sonuç elde edilirdi. Şunu vurgulamakta yarar var, ABD baskı uygulamaya muktedirdir, sonuç elde edecek yöntemleri ve kullanabileceği baskı uygulamaları her zaman elinin altındadır, kullanmak istese kullanırdı!

Bence, Krizin çözümü için Amerika’nın gerçek bir duruş sergilemesini beklemek hata olur, çünkü krizin başlangıcından beri Amerika’nın duruşu çelişkiliydi; Trump’ın açıklamaları Tillerson’un açıklamalarının tersiydi, birinin söylediği ertesi gün diğerinin söylediğiyle örtüşmüyordu!

Kuveyt’in arabuluculuk girişimlerinde olduğu gibi, çözümün saf bir Arap çözümü olması gerektiğine inanıyorum. Kriz sürecini başlangıcından bu yana izleyen gözlemciler Arap Birliği’nin yokluğuna şaşırıyorlar. Krizin tarafları beş ülke Arap Birliğinin aktif üyesidir. Arap Birliği ciddi girişimlerde bulunarak krize göstermelik müdahale edenlerin yolunu keserek çok olumlu bir rol oynayabilirler, zira bu göstermelik müdahale edenlerin amacı hiçbir zaman krizi çözmek olmamıştır, tam tersine, uzamasından yanalar!

Krizin ilk gününden beri Suudi Arabistan açıktı ve herkesin uygulaması gerektiği çözüm amaçlı bir çerçeve çizmişti. Suudi Dışişleri Bakanı Adil El-Cubeyr, Almanya ziyaretinde krizin bir Arap krizi olduğunu ve Arap krizi olarak devam etmesi gerektiğini ve dört ülkenin sorununun hiçbir zaman Katar halkıyla olmadığını, sorunun Katar rejimiyle, daha doğrusu bu rejimin, gerek Arap, gerek Arap olmayan, komşularına yönelik politikalarıyla olduğunu vurgulamıştı!

Ülkesinin uzun yıllarca dışişleri bakanlığını yaptığı dönemde de olduğu gibi, ağır başlı, sabırlı ve hikmetle donanmış bir devlet adamı olarak ünlenen Kuveyt Emiri Şeyh Sabah El Ahmed’in yaptığı da budur; çözümü Arap çerçevesi dahilinde aramak.

İşte tam burada Kuveyt’ arabuluculuğuyla Türk arabuluculuğunun arasındaki fark belirgin hal almaktadır. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan krizin başlangıcında bir rol oynamaya çalıştı ve Suudi Arabistan’ı arabuluculuk için ziyaret etti. Ancak buradaki sorun, Türklerin krizin öbür tarafından yana saf tutmasıydı, bu tarafgirliğinin kanıtları o denli çok ki, burada delil sunmaya gerek yoktur!

Bu hafta başında ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’la Doha’da yaptığı basın açıklamasında Katar Dışişleri Bakanı Muhammet Bin Abdurrahman El Sani çözüme yönelik değerli çabalarından dolayı Kuveyt’e teşekkür etti. Katarlı bakandan beklenen Kuveyt’in çabalarına övgüde bulunmak değil, kendilerinden istenenlere uygun hareket etmeleridir. Zira, Kuveyt sadıkane bir şekilde krizin taraflarının arasını bulmaya çalışmaktadır, hem de karşılığında bir şey beklemeksizin!

Doha makamları Şeyh Sabah’ın çabalarına baştan beri uysaydı, Katar bankalarının yeşil renkli Amerikan dolarlarına olan ihtiyaçtan dolayı ülkesinin yatırım fonlarından yirmi milyar dolar çekmesine gerek kalmazdı. Kuveyt’in Katar’dan istediği teşekkür ve methiyeler düzmesi değil, Kuveyt’in taleplerine uymasıdır. Katar Kuveyt’in taleplerini yerine getirseydi, Kuveyt almış olduğu övgülerin iki katı kadar memnuniyet duyacağı kesindir!