Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un’un tutumunda son derece dikkat çekici bir değişiklik var. Kim Jong-Un, balistik füzeleriyle ve belki de nükleer bombalarıyla yakın bir zamana kadar ABD’yi tehdit ediyordu.
Kim, nükleer ve füze denemelerini durduğunu deklare ederek ve nükleer denemeler merkezini kapatmayı taahhüt ederek ne oldu da 180 derece çark etti? Biz, stratejik bir değişiklikle mi yoksa taktiksel bir macerayla mı karşı karşıyayız?
Ekonomik ve siyasi yaptırımlarla ilgili sırlar, Kim Jong-Un’u sert bir şekilde cezalandıranın, en büyük stratejik müttefiki ve Pyongyang’taki rejimin ana destekçisi olan Çin olduğunu söylüyor. Çin, Kuzey Kore’nin dış dünyayla toplam ticaretinin yaklaşık yüzde 90’ını elinde bulunduruyor.
Kömür ve değerli madenlerin en büyük ithalatçısı ve Kuzey Kore’nin en büyük enerji kaynağı olan Çin, silah programlarıyla ilgili olarak neredeyse kapsamlı bir yasak getirdi.
Ülke ekonomisinin içinde bulunduğu perişan durumla ilgili gerçek endişeler, Kim Jong-Un’a ulaştı. Ülkedeki siyasi yönetim, bu durumun kendisine yakın politikacıları olumsuz etkilemeye başladığını ve ağır toplarla öldürme politikasının toplumdaki sektörlere fayda getirmeyeceğini anladı. Zira devletin geneline getirilen uluslararası yaptırımlar nedeniyle sektörlerin endüstriyel çıkarları, tarımsal üretim ve ticaret zarar gördü.
Eğer Güney Kore liderine dayandırılan haberler doğruysa Kuzey Kore lideri, sonunun Saddam Hüseyin ya da Muammer Kaddafi gibi olmasını istemediğini Güney Kore liderine iletti. Gerçekten kitle imha silahlarına sahip olan Pyongyang’ın durumuyla Saddam ve nükleer programını tasfiye kararının kendisine fayda getirmediği Kaddafi arasındaki farkın büyük olmasına rağmen uluslararası caydırma politikası, meyvesini vermiş bulunuyor.
Fakat hala şüphe ve soru işaretleri var. Örneğin Japonya, söz konusu kararın Pyongyang’ın kısa ve orta menzilli füzelerden vazgeçtiğine dair bir taahhüt içermediğinden dolayı bu kararın yeterli olmadığını düşünüyor. Bu da Kuzey Kore’nin Asyalı komşularında ağır zararlara yol açabilir.
Başkan Trump, meşruluğunu ve varlığını sağlamlaştıran, Cumhuriyetçi Parti’nin gelecek kasım ayında Kongre ara seçimlerinde rahat bir şekilde kazanmasını garantileyen siyasi bir zafer gerçekleştirmeye çalışıyor. Bunlar bir kenara bırakılacak olursa düşünce merkezlerinin görüşlerine dayanarak ABD’deki bazı siyasi analistler, ciddi endişeler duyuyor.
Siyasi analistlerden bazıları, Kim’in kararının beklenen müzakereler öncesinde ABD’yi savunma konumuna düşüren taktiksel bir hareket olabileceğini ve Kim’in zeytin dalı uzatarak sahip olduğu nükleer silahlardan vazgeçmeyi onaylamadan önce anlaşmayı kabul etmesi için Washington’a baskı yaptığını düşünüyor.
Görüntü, net değil. Kim, nükleer silahlardan vazgeçmeden ülkesine getirilen uluslararası yaptırımları azaltmak amacıyla daha fazla vakit kazanmak için müzakereleri fırsat olarak değerlendirebilir.
Aynı zamanda Kore yarımadasında tarihi savaş durumunu resmen bitirmek ve Pyongyang üzerindeki bütün yaptırımları kaldırmak konusunda kendisine garanti verildiği zaman Kim’in inandırıcılığı olabilir.
Belki de şu an herkes, Kuzey Kore lideriyle ABD Başkanı Trump arasında yapılması beklenen tarihi zirveden önce iki Kore arasında önümüzdeki günlerde yapılacak zirveyi bekliyor. Bu görüşmenin sonuçları ışığında Trump ve Kim arasındaki zirvenin başarılı olup olmayacağı konusunda tahminler yürütülebilir.
Her halükarda Pyongyang’a gizli bir şekilde yaptığı son ziyaret ve Kim’le görüşmesiyle ilgili söylentiler sonrasında pek çok sır, Mike Pompeo’nun kendisinde bulunuyor. Eğer bu görüşme, Kim Jong-Un’un füze ve nükleer silahlardan kurtulma konusundaki niyetlerinden dolayı Amerikalıları tatmin etmediği zaman Kim Jong-Un, ABD Başkanına denk bir şekilde muamele edilmesi konusunda kendisinin, babasının ve dedesinin isteğini gerçekleştirmiş olacaktır. Özellikle Kuzey Kore, Bill Clinton döneminden beri yani 20 yıldan fazla süredir bu zirvenin yapılmasını bekliyor.
Asıl soru ise Kim Jong-Un, nükleer silah programından vazgeçmeyi teklif etmemesine rağmen Trump’ı güçlü ve hızlı bir şekilde Kuzey Kore dosyasını düzeltme girişimine sevk eden sebep nedir? Trump yönetimi, bu durumu nasıl dikkate almadı?
Öyle görünüyor ki Trump, 21. yüzyılın Amerikan çağı olarak devam etmesi için ABD’nin “Asya’ya doğru dönme” stratejisiyle çakışan bu hassas dosyayı sonlandırmayı ümit ediyor. Sebep ise, daha hassas hale gelen İran dosyasıyla meşguliyettir. Bazıları, İran ve İsrail arasındaki savaşı kesin gibi görüyor. Bunun için Pyongyang meselesi çözülmesi halinde Tahran meselesine daha çok ağırlık verilecektir.
Geçen hafta Amerikan merkezli Wall Street Journal gazetesi, Trump-Kim zirvesinin başarılı olması halinde ABD yönetiminin önümüzdeki mayıs ayında İran’la yapılan nükleer anlaşmayı iptal edebileceğini belirtti. İran nükleer anlaşmasıyla ilgili gerçekleşmesi en büyük ve gerçeğe en yakın olasılık da budur. Bunun için Tahran’daki mollalar, zirvenin başarısız olmasını ümit ediyorlar.
Washington’da değişken kararların olduğu ve uluslararası olayların ivme kazandığı bir ortamda hiç kimse, gelecek adımın nereden ve ne zaman olacağını tam olarak bilmiyor. Şiddetli ve elim bir doğum sancısının yaşandığı bir dünyada Putin’in yakın bir zamanda Beyaz Saray’da görünmesini ümit etmek garanti değildir.