Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Kuzey Kore ve İran… Rota dışı çatışmalar | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong-un, tarihe farklı bir şekilde geçti. Hem de bunu kendine rağmen gerçekleştirdi. Uzun bir tehdit ve sindirme yolculuğunun ardından nükleer füze denemeleri eşliğinde dünyayı korkunç bir tehlikenin eşiğine getirmişti. Keskin dönemeçleri olan bir tiyatro düzenledi ve kendi mürekkep, kalem ve kâğıdından ürettiği yeni bir haritayı siyaset dünyasını sundu. Adam, dedesinden ve babasından atom bombası ve füzeler miras aldığı gibi düşmanlık, savaş ve çatışma dilini de devraldı. Kardeş komşu, düşman ülke Güney Kore nefesini tutmuş bekliyordu. Kore’nin tarihi düşmanı Japonya ona eşlik etmişti ve belki de Kim Jong-un’un silahının birinci veya ikinci hedefiydiler. ABD Başkanı onu her zaman diktatör olarak tanımladı ve sürekli tehditler savurdu.

Seul’daki düşman kardeşinin kucağına “ailevi” ve insani girişimler yoluyla atladı. Kız kardeşi ailenin manevi babası rolünü üstlendi ve iki taraf da sadece kendi üsluplarını değil, aynı zamanda sanat ve sosyal alanlarında da mesajlarını değiştirdiler. En büyük hamle ise ilk ve en büyük düşman olan ABD Başkanı Donald Trump ile görüşme girişimidir. Her iki adam da çatışma elbiselerini çıkarttı. ABD Başkanı üslubunu değiştirmekte gecikmedi ve Trump’ın dilinde saygın ve sayılan bir adam oldu.

Politika kimya gibidir… Laboratuarları, malzemeleri ve ölçüleri vardır. Uluslararası yaptırımlar bu laboratuarın en ağır yüküdür. Çin (Kuzey Kore’nin ekonomik arteri) yaptırımlara katıldıktan sonra Pyongyang’ın artık ölümcül çatışmanın hızına ayak uydurmaya gücü kalmamıştı. Diktatör, ipleri kendisi ve halkı için eğiren, onunla etrafını ve zihinleri bağlayan ve sonra da herkesi zayıflık ve teslimiyet çukuruna gömendir. Kuzey Kore’yi birçok defa ziyaret ettim ve eski liderin yanında bulunan, onun vefatından sonra yeni liderin sağ kolu olan ikinci adamla tanıştım. Anahtar kelimeler ideoloji-parti makinesinde yapılır. Açlık ise ülkenin gerçek hükümdarıdır. Kuzey Kore, Libya’dan borç aldı. Bunu, ücretlerini doğrudan Kore hükümetine bağışlayan işçiler tarafından geri ödedi. Ancak Libya makamları bu işçilere her zaman ayni yardım sağladı.

Devlet Başkanı Kim Jong-un’un haritasının mürekkebini, kalemini ve kâğıdını değiştirmesine iten nedenler çok. Çin ve Rusya’nın katıldığı ağır uluslararası yaptırımlar ekonomik kansızlığa neden oldu ve adeta bünyenin tamamını sardı. Hayat bütün insanlar için bir eziyete dönüştü. Güney komşusunun elde ettiği devasa ekonomik gelişme ve dünya pazarlarını işgal eden bir güç haline gelmesinin siyasi çevrelerde ve hatta lider Kim’in kendi dar çevresi üzerinde bile yansımaları oldu. Soru şu; bu lider nükleer ve füze gücü oyunundan ve kullandığı savaş ve tehdit dilinden uzaklaşmakla yetinecek mi? Yoksa ekonomik sistemini yeniden üretime geçirip güney komşusuyla işbirliği yaparak Japon, Çin ve hatta Amerikan yatırımlarını çekerek ekonomik ilerlemeyi sağlamak için bilimsel ve teknik yeteneklerini de kullanacak mı?

Kuzey Kore’den bahsediyoruz ancak bu sözler bizleri İran’a götürüyor. Zira iki rejim arasında bazı farklılıklar olsa da müşterek ve benzer birçok noktaya sahipler.

İran, özellikle roket türü silahlara çok yatırım yaptı ve nükleer yeteneklerini geliştirmek için aralıksız çabaları gözden kaçmadı. ABD ile uzun zamandır devam eden çatışmalara girdi. İki ülke arasındaki fark şu ki Kuzey Kore kendi ideolojisini silah ve fonlar üzerinden sınırları ötesine taşımadı ve dışarıda kendisine bağlı milis güçler kurmadı. Üst perdeden savurduğu tehditleri bile -özellikle de Amerika’ya yönelik olanlar- bir operasyonel tehditten ziyade bir korku ifadesiydi. Kuzey Kore için Güney komşusunun merdiveni üzerinden çatışma alanından çıkmak ve iki ülkenin liderleri arasında doğrudan bir zirve yapmak nispeten kolaydı. Ancak Kuzey Kore lideri ve ABD Başkanı arasında beklenen zirve aynı kolaylıkla olmayabilir.

İran’ın durumu ise çok karmaşık ve girifttir. İçeride siyasi, askeri ve manevi gücün dokusu, Devrim Rehberi Hamaney’in mutlak otoritesine rağmen çok çeşitli ve çelişkilidir. Muhafazakârlar iktidarı ve çıkarları koruyorlar. İktidar koltuğunda oturan bazıları ve diğerleri de -ev hapsinde olanlar dâhil olmak üzere- reformculardır. İçerideki durum, özellikle de ekonomik görüntü şudur; insanlar, askeri ve ideolojik genişlemenin sınırlar ötesine taşmasının bedelini ödüyorlar. Politik girişimler yeni ufuklara kapıyı açtıkça sınır ötesi emellerin kapattığı yeni umutlar ortaya çıkıyor. Bugün eski dosyalar yeniden açılıyor ve İran’ın nükleer kapasiteleriyle ilgili anlaşma yeniden gündeme geliyor. Bu dosya, Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri ile Almanya ve İran arasında uzun, yorucu ve aynı zamanda karmaşık müzakereler yolculuğunun ardından çözülmüştür. ABD Başkanı, anlaşmayı felaket olarak nitelendiriyor ve gözden geçirilip değiştirilmesi hususunda ısrar ediyor. Aksi halde ABD dosyadan geri çekilecek. Fransa’nın önderliğinde bu anlaşmanın hazırlanmasına katılan Avrupa ülkeleri, Trump’ı anlaşmayı sürdürmeye ikna etmek için yoğun çaba sarf ediyor. Zira bu durum, İran füze dosyasının gelecekte konuşulmasını engellemiyor. Tahran’da yükselen sesler daha ziyade tehdit ve şantaja dayalı olduğu görülüyor. İran’ın nükleer programına ilişkin anlaşmanın gözden geçirilmesini tamamen reddediyorlar. Bilakis Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’ndan çekilme tehdidinde bulunuyorlar. İran nükleer araçlarının ani denetimine yönelik ek protokole karşı çıkıyor. Amerikan idaresine yeni gelenler ise İran’la başta terörizm, İran’ın bölgeye müdahalesi ve İran’daki insan hakları olmak üzere ek dosyalar açmak konusunda ısrar ediyorlar. Bu durum nükleer anlaşmanın ve İran füze programının ötesine geçen bir duruma işaret ediyor.

İlgili Avrupa ülkeleri, ortak bir tavır ortaya koyamıyor. Ancak İran ve ABD arasındaki askeri çatışmayı engelleyen diplomatik çözümlere başvurma eğilimindeler. Avrupa’nın ABD’nin müttefiki olduğu ve Suriye, Yemen, Lübnan ve Irak’ta İran’ın davranışlarını kabul etmedikleri hususunda şüphe yok. ABD, İran’la askeri çatışmaya bir alternatif olarak daha fazla yaptırım uygulamaya karar verirse, eninde sonunda ABD’nin yanında yer alacaklar. Tahran, söylemini ve eylemlerini sertleştiriyor. İmkânsız değilse de bu durum çatışma rotasından kurtulmayı zorlaştırıyor. Maceraya dayalı olarak sınırlarının ötesine çok fazla yatırım yapıldı ve bu yatırımla hayat bulan politik, askeri ve ideolojik bir güç kuruldu. Diğer yandan Başkan Donald Trump, İran’ın askeri ve siyasi projeleriyle mücadele etmeyi seçim programının bir parçası yapmıştı. ABD, Kongre için ara seçimler yapacak. Bu durum, Trump’ın önündeki çekilme seçeneklerini kısıtlıyor. Fransa, çatışma rotasından kurtulmak için İran’a açılan merdivendir. Dışişleri Bakanı Le Drian, ABD ile kapsamlı bir uzlaşı projesiyle Tahran’ı ziyaret etti. Ancak tam bir reddedilme ile karşılandı. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Washington’a yaptığı son ziyarette İran ile nükleer anlaşmanın sürdürülmesi ve diğer dosyaların açılmasıyla ilgili ABD Başkanı ve ABD Kongresi ile konuşmaktan çekinmedi. Ama Tahran sadece kulaklarını tıkadı ve sesini yükseltti. Tarih sert bir hakemdir. Eski ABD Başkanı Ronald Reagan, Sovyetler Birliği’ni silahlanma yarışına soktu ve sonrasında bunu azaltmayı ve dağıtmayı başardı. Ziraatta olduğu gibi siyasette de her şey mevsiminde yapılır. Kimse yaz aylarında buğday ekemez.