Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Libya… Devletten kabileye | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

1951 yılında Libya; birçok dağınık kabileler topluluğundan bir devlete, ardından içinde devrimci cumhuriyeti barındıran krallığa, daha sonra “Albay kardeş” ve onun bir benzeri “Yeşil kitap”taki “Üçüncü dünya” fikrine dayalı bir halk devletine döndü. Albay Kaddafi’nin göstermelik olsa da çok istemesine rağmen gerçekleşmeyen ve milletvekillerinin yönetimine alternatif olarak yapılması hedeflenen “Halkın yönetimi” ve parlamentolar (halk parlamentoları) fikri gerçekleşmeyerek bir düşünce olarak hafızalarda kaldı. En sonunda ise devlet yıkıldı ve Şubat 2011’de Kaddafi devrildi.

Birçok noktada ise kabilenin gücü devletin gücüne ağır basıyor; hatta kabilenin otoritesi, devletin otoritesinin ötesinde durabiliyor. İşte kabile ve devlet arasında yaşanan bu çatışma, ikili otorite nedeniyle (Kabile ve devlet) ülkeyi bir kez daha kabile devleti haline getirdi.

Antropolojide kabile, toplumdaki sosyal yapının bir parçasıdır. Kabile, kendisine bağlı olmasına binaen aileyi yutmaya gücü yeten bir oluşumdur. İbni Haldun’un da söylediği gibi kabile, kavmiyetçiler topluluğunun bir benzeridir. Libya’nın modern tarihinde ise kabile ülkenin kurtarılmasında iki kez önemli rol oynamıştır: Birincisi sömürgeci İtalyanlara karşı verilen kurtuluş savaşında, ikincisi de ülkenin teröre karşı verdiği savaşta.

Ancak kabilenin siyasete karışması ülkede yaşanan krizin sürmesinin sebeplerinden biri olarak görülüyor. Çünkü bu olay nedeniyle demokrasiye olan güven azaldı ve otorite uzun bir süre gidip geldi. Ülkede var olan durum ise “halkın otoritesi” adı altındaki bir saçmalıktan ibaret. Bu nedenle Libya’da kendisine güvenilecek bir demokrasi tecrübesi yaşanmadı. İç veya dış kaynaklı birçok çatışma tarafı -“devlet içinde devlet” fikrine benzer olan derin devletin temsilcileri- olan Libya krizinde şiddet genellikle gizli yollarla sergileniyor ki bununla siyasi partilerin etkilenmesi ve görünüşteki “demokrasi” çerçevesinde belirli hedeflerin garanti altına alınması planlanıyor. Diğer bir ifadeyle bu durum iç içe geçmiş bir şebeke. Bu şebeke üyeleri, ortak bir hedef için çalışan kimseler. Ortak hedefleri de hukuk, toplum ve devlet çatısı dışındaki çıkarlarını ve ayrıcalıklarını savunmak. Çoğunluğun suskun olduğu bir ortamda vatan ve milliyetçilik sesleri yükseliyor. Fedakârlıktan bahsediliyor.

Mevcut durum fikir adamı Bertrand Russell’in şu sözleri ile özetlenebilir, “Milliyetçiler daima vatanları yolunda ölmekten bahsederler ancak vatan yolunda öldürmekten söz etmezler.” Bu sebeple duyulandan veya yapılandan daha fazla konuşan var. Söz konusu kişiler için Libya, bir televizyon ekranı; konuştukları bir telefon ya da faydalı olduğunu ve Libya’daki krizi çözeceği düşüncesiyle paylaşımlar yaptıkları Facebook’a dönüştü. Ancak onlar bunu yaparken koltuklarına oturmuş, bilfiil hiçbir şey gerçekleştirmeden gevezelik yapmakla yetiniyorlar.

Kabile; Libya siyasetinde yaptığı hatalara rağmen, birçok kriz ve tehlikede dış mihraklı planlardan soyut olarak milli bir istikrar unsuru olma özelliğini sürdürüyor. Bu sebeple kabilenin siyasetten ayrılması, güvenilir bir parti yokluğunda çözülmesi zor olan bir krize sebep olabilir.