Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Libya Siyasal İslamcılığının kuruntuları | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Siyasal İslam çetelerinin başı çektiği silahlı terörist milislerin Libya siyaset sahnesini belirlediğine tanık olmak garip ve ürkütücü.

Bu milisleri Hasan el-Benna’nın İhvan Cemaati’nin başını çektiği gruplar temsil ediyor.

Herkes Libya’da bir devlet olmadığının ve işlerin, her şeyin birbirine girdiği zorlu bir kaosun aleti haline geldiğinin farkında.

Ancak bazı ‘siyasetçilerin’ Libya’da bir devletin olduğunu zannederek kendilerini kandırmaları gerçekten ilginç bir olay!

Bunlar kanlı terörist milisler ve halk desteğinden yoksun kartondan oluşumlar yoluyla iktidar olabildiler.

İşlerin yolunda ve halkın da kendilerinden memnun olduğuna inandılar.

Siyasi dönem için hatta ülke ve halkı için yeni olan ve gerçek bir halk desteğinden yoksun bu karton partiler arasında süregelen ve Libya’da onları destekleyen çekişme hali, silahlı çatışmalara sebep olmasından ötürü sivillerin gündelik hayatı için bir tehdit oluşturuyor.

Zira bu partilerin bazısı, siyasi etkinlik sağlamada kullandıkları silahlı milisleri himaye ediyor. Bu, bir kişi olduğunda barışın hüküm sürdüğü; iki kişi olduğunda çatışmanın yaşandığı ve daha fazla kişi olduğunda ise ittifakların ve partilerin ortaya çıktığı çekişme kavramı bağlamında tercüme edilebilir.

Çoğu hala gerçek bir milli projeden, net bir vizyondan, özellikle dış güçlere karşı tam bir bağımsızlıktan yoksun olan Libya’daki parti varlığı, söz konusu partilerin çoğunu bölgesel çekişmelerin Libya’daki temsilcisi olmaktan öte geçemeyen oluşumlar haline getirdi.

Özellikle kendilerini ‘Hilafet’ projesinin ön yüzü olarak pazarlayanlar gerçek anlamda milli değiller. Evet, ulusal coğrafyaya itibar etmeyen ve milletleri görmezden gelen hilafet. Bunun için vatandaş, kabile şeyhine hatta mahalle muhtarına güvenebilir ama hileci bir parti liderine güvenemez.

Bu partilerin Libya’daki siyaset sahnesine çıkışı, anayasının yazılıp kabul edilmesinden önceye dayanır ve vatana zarar veren tehlikeli bir olgudur.

Üstelik düzenli bir kanunun ve iktidara bağlı etkin bir denetim mekanizmasının olmamasından ötürü vatanı dış hesapların elinde rehin bırakır. Özellikle de finansman kaynakları bakımından. Geçenki ‘Ulusal Konferans’ bunun göstergesidir. Hani terörist El Kaide örgütü, az bulunur bir tarihsel örnekle iktidarda temsil edilmeyi başarmıştı. Bu acı tecrübe, ‘bağımsızlar’ olarak adlandırılan bir parti karışımından ibaretti. Bazıları çok geçmeden, arkasına saklandıkları ‘bağımsız’ bir perdenin getirdiği zaferin hemen ardından partisinin kucağına atıldı. Siyasi partilerin hepsi, Osman’ın ‘siyasi azil’ gömleğinden faydalanarak bir diğerini safdışı bırakmak istiyor. Parti oluşumlarının çoğunda iktidarı farklı uzantıları ile ele geçirmek suretiyle devlete egemenliğin dayattığı bir sonuç olarak düşünce zorbalığı vardır.

Bu karanlık tünelden çıkmak için öncelikle vatanın çıkarlarını sağlamak adına birtakım şartların yerine getirilmesi gerekir. Bu şartların başında da halkın ulusal çıkarları ile ilgili olan işlerde particilik perdesinden sıyrılmak ve çekişme halini sonlandırmak gelmektedir. Bunun için evvela anayasanın yazılarak vatandaşlık hukukunun teminat altına alınması ve rekabetin ulusal çıkarlar konusunda herhangi bir düşmanlıktan uzak durarak sınırları belli siyasi bir çerçeve ile sınırlandırılması gerekir. Vatandaşlar, tam bir yurttaşlık hukukuna sahip vatandaşlar olarak vatanda yaşayacaklar; siyasi düşmanlar olarak değil.

Marjinalleşme, belirli bir azınlık ya da çoğunluk ile sınırlı olmadı. Libya halkının büyük çoğunluğu buna maruz kaldı. Biz vatanın ortaklarıyız. Bunun için bence vatanın gölgesinde bir arada yaşamak için en sağlıklı yaklaşım herhangi bir bağnazlıktan kurtulmak ve çatışmacı yaklaşımdan uzak durmaktır. Siyasal İslamcı cemaatlerin de Libya halkının ne kadar para ve cazibeye sahip olursa olsun dışarıdan beslendikleri sürece onları istemediğini anlaması gerekiyor. Libya halkı, dinin siyasete sokulmasına ve şeytani hedeflere alet edilmesine şiddetle karşı çıkıyor. Bu halk, aşırılığı asla bilmeyen orta karar yaklaşımıyla barış ve uyum içinde yaşadı.

Bundan dolayı herkesin dışarıdan güç almanın devletin bu zayıflığının gölgesinde tam tersi sonuçlar vereceğini bilmesi lazım.