Yolsuzluk, görevlerin yerine getirilmesinde dürüstlüğün bozulması ya da yok olmasıdır. Yolsuzluğun birçok çeşidi var. Siyasi yolsuzluk da bunlardan birisidir. Siyasi yolsuzluk; rüşvet, zimmete geçirme, vurgunculuk ve adam kayırmacılık gibi yollarla meşru olmayan hedefler için yönetimin kötüye kullanılmasıdır. Adam kayırmacılık ise parti, grup, cemaat, kabile ve bazen de bölgeselcilik çerçevesinde meydana gelmektedir. Bunun için Allah Teâlâ şöyle buyurdu: İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor. (Rum Suresi, 41. ayet)
Libya’daki durumun bir benzeri daha yok. Hatta Libya’daki yolsuzluk neredeyse küresel bir olgu haline gelmiştir. Çünkü Libya, yolsuzluğu takip eden ve gözlemleyen uluslararası endeks listesinin en başında yer alıyor. CPI de (Tüketici Fiyatları Endeksi) bu endekslerden birisidir. CPI, çalışanlar arasında var olan yolsuzluk derecesini, şeffaflığın bulunmamasını, gerçeklerin medyadan gizlenmesini ve basın özgürlüğünün engellenmesini temel alarak devletleri tasnif etmektedir. Belki de Libya şeffaflık ve yolsuzluk bakımından ilk 5 devlet arasında ilk sırada yer almaktadır.
Aslında yolsuzluk, dürüstlük ilkesinin ihlal edilmesi sonucunda meydana gelir. Yolsuzluk; rüşvet, kamu parasının çalınması, vurgunculuk gibi birçok şekilde ortaya çıkmaktadır. Sorun sadece yolsuzlukta değil; aksine yolsuzluğu destekleyenlerin zuhur etmesindedir. Yolsuzluk suçlularının ve yanlılarının tek kaygısı, yolsuzluğu desteklemek ve savunmak oldu. Hatta yolsuzluğu yapan kişinin foyası meydana çıktığı zaman kendisi ulusal bir kahraman ilan ediliyor. Dolayısıyla kamuoyunu yanıltmak, ön doğrulara ve parametrelere şüphe çekerek bunları değiştirmek maksadıyla fikirlerini, diploma ve deneyimlerini bir araya getirmekte tereddüt etmeyen insanlar olduğunu görüyoruz.
Yolsuzluğun ortaya çıkma ve yayılma sebeplerinden biri de devletteki denetim mekanizmalarının zayıflığı veya bulunmaması, kurumsal çalışma kültürünün olmaması, hükümetin performansının zayıflığı ya da hükümet iradesinin rehin alınmasıdır. Bu da denetleme çalışmalarının engellenmesine ve zayıflamasına veya yetkililerin istenilen şekilde görevlerini uygulayamamalarına neden oluyor. Dolayısıyla da meydana gelen herhangi bir ihlalin takip edilip cezalandırılmasına yönelik etkili ve ciddi bir rolün olmaması sebebiyle yolsuzluk ortaya çıkıyor. Yolsuzluk, istikrarlı ülkelerin bile sıkıntı çektiği en tehlikeli vakadır. Hükümetin çalışmalarını ciddi bir şekilde engelleyen, gölge hükümet tarzında paralel güç merkezlerinin varlığından dolayı yönetimin zayıflığından ya da zayıflatılmasından sıkıntı çeken Libya gibi bir devlete ne dersiniz?
Yolsuzluk, toplumu hayal kırıklığına ve olumsuz bir duruma götürebilecek adam kayırmacılığının yayılması nedeniyle insanlar arasında fırsat eşitsizliğine yol açıyor. Bu da kalkınma projelerini sekteye uğratıyor ve hatta yolsuzluktan fayda sağlayanlar kontrol edilemiyor. Yolsuzluğun sosyal bir olgu olarak kabul edilerek genel ahlakın bozulmasına neden olacağı ve toplumun birlikte yaşadığı bir gerçekliğe dönüşmemesi için nedenlerinin düzeltilmeye başlanması gerekiyor.
Libya’da yolsuzluğun bir olgu haline gelmesinin kavram karışıklığı, anlayış kusurları, anlayışsızlık ve yolsuzluğa ortak olmak gibi nedenleri var. Bu, bazılarının yolsuzluğu rüşvet ve hediye arasındaki bir gerçeklik olarak algılamasına neden oldu. Bunun için bazı kimselerin rüşvet alanın görevle mükellef kılınmaması ve suçun şartlarının oluşmamasını mazeret göstererek rüşvet suçlamasını örtbas etme girişimlerini tuhaf buluyorum. İşte yolsuzluk bu noktadan ortaya çıkarak gelişiyor, büyüyor ve nüfuz kazanıyor.
Sayıştay ve İdari Denetleme Divanı’ndan gelen korkunç raporlar, Libya’daki tartışmalı hükümetlerin seyahatleri çerçevesinde harcama oranının yükseldiğini ve kamu parasının israf edildiğini teyit ediyor. Öyle ki hükümet tarafından yapılan harcamanın hacmi çeyrek milyar doları geçti. Hükümet dışı özel koruma ve muhafızlara yapılan harcamalar da aynı şekilde. Bu durum, kural ya da herhangi bir caydırıcılık olmaksızın kamu parasının heder edildiğinin önemli bir göstergesidir. Özellikle önceki hükümetin, nüfusu 6 milyonu geçmeyen bir ülkede 5 milyar dinarın kırtasiye ve ofis harcamalarıyla israf etme konusunda sabıkası bulunuyor.
Hükümetin maaşlara ve hükümet üyelerinin seyahatlerine yaptığı harcamalar mantığın ötesine geçerek hükümetlerin miras olarak aldığı bir olguya dönüştü. Hatta bu konuda hükümetler birbirleriyle rekabet eder oldu. Küresel piyasada petrol fiyatlarının düşmesi, petrol ihracatının azalması ve dinarın döviz karşısında korkunç bir şekilde değerini kaybetmesi nedeniyle yaşanan ekonomik kriz ortamında masrafların önünün kesilerek kamu israfını denetlemede parlamentonun çalışmaları zayıf kaldı. Bu da Arap Baharı’nın yapıcılarının hayal ettiği gibi refah içerisinde bir yaşam yerine vatandaşın ekmeğinin tehlikeye girmesine neden oldu. Petrol gölünde yüzmesine ve doğalgazı solumasına rağmen Libyalı vatandaş, ülkedeki güvenliğini hatta ekmeğini kaybetti.