Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Libya…Aydınların ve entelektüellerin sessizliği | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Aydın ve entelektüel, halkı ve toplumu etkilemede marjinal bir rol oynamaktan başka bir şey yapmıyor. Bunun birçok nedeni var. Aydın ve toplum arasında büyük bir bilgi boşluğu bulunuyor. Aydın, bu boşluğu gidermeye çalışmadı. Hatta bazı entelektüeller, seçkinliğini garantilemek için bu boşluğu daha da artırmaya çalıştı. Ülkeyi tahrip edip savaş alanına dönüştüren milislerle ve terör gruplarıyla ateşkes yaptığı ya da bu gruplara kayıtsız kaldığı zaman özellikle siyasal İslam grupları gibi ideolojik bir metot benimseyen milislerin davranışlarını haklı gösteren aydınlar ortaya çıktı.

Bazı aydınların milislerle ve terör örgütleriyle mücadele ettiği ve bu örgütlerin mahiyetini ortaya çıkarttığı doğrudur. Ancak kaybolanların sayısı arasında bu aydınların sayısı neredeyse hatırlanmıyor bile. Dolayısıyla aydınlar, İhvan örgütü ve benzerlerinin ülkeye komplo kurduğunu ve ülkeyi yağmaladığını kendi gözleriyle görüyorlar. Ülkenin parasının ve kaynaklarının gasp edildiği bir zamanda entelektüeller, fitneden uzak durmak için tarafsız kaldıklarını gerekçe göstererek sessizce hareket ediyorlar.

Birçok meselede dezenformasyona iştirak eden aydınlar var. Hatta terörü gizleyen, DEAŞ’ın varlığını inkâr eden, seçim sonuçlarını reddeden ve gurbet yıllarından istifade etmeyen entelektüeller var. ABD ve İngiltere’de yaklaşık yarım asır geçirmiş aydınlar bulunuyor. Sözde bu aydınlar, seçimlerin nasıl yapıldığını biliyorlar. Fakat biz, onların seçim sandığından çıkan sonuçları reddedenlerin yanında yer aldıklarını görüyoruz.

Bir süre gurbette yaşayan aydınlar, Kaddafi’nin diktatörlüğü zamanında Libya’da demokrasinin kaybolduğunu söylüyorlardı. Fakat fırsat geldiği zaman Libya’daki parlamento sonuçlarını ilk inkâr edenler, gurbette yaşayan bu entelektüel kesim oldu.

Aydın, geçmişte (diktatörlük zamanında) halkı yalnız bıraktığı zaman iktidarın zulmünden korktuğunu gerekçe gösteriyordu. Ancak diktatörlerin yıkılmasının ardından bugünkü bahane nedir? Aydınların, ülkelerini yüzüstü bırakmalarının herhangi bir gerekçesi yok. Sadece onlar, kendilerine güvenilmeyecek başarısız kimselerdir. Ülkenin bölündüğü ve siyasi kararın parçalandığı bir ortamda entelektüeller, bu denklemin neresinde yer alıyor? Entelektüeller; Bağdadi, Zevahiri, Bedi ve Karadavi gibi kendi akıllarını kiralayanlardan farklılık göstermeyen birer yandaşa dönüştü. Onlar, kılıçlarını topluma yönelttiler.

Libya’nın durumunda ise aklını kiralatan teröristin sessiz kalıp tarafsızlığı benimseyen aydından bir farkı yok. Ülkesinin meselelerinde sessiz ve tarafsız kalan aydın, ülkeyi tahrip eden teröristin ortağıdır.

Tarihte iktidara karşı çıkan aydın ve düşünürler hakkında birçok örnek var. Gönüllü olarak zehir içen Sokrat ve vahşeti reddeden Nietzsche bu aydınlara birer örnektir. Aynı şekilde faşist Mussolini tarafından hapsedilen İtalyan direnişçi ve düşünür Antonio Gramsci’nin tanıma rağmen Voltaire, gerçek aydının resmini ortaya çıkartmaya çalıştı. Ki Antonio Gramsci şöyle diyor: “Bütün insanlar entelektüeldir. Ancak toplumdaki herkes, entelektüel işlevini görmez.”

Aydının, kişisel çıkarlarından dolayı toplumsal rolünden vazgeçmesi, kendisini temize çıkartmak için öne sürdüğü gerekçe ne olursa olsun onun güçsüzlüğünü göstermektedir. Julien Benda da tam olarak bunu söylüyor: “Günümüz aydınlarının kusuru, manevi ve kültürel güçlerinden vazgeçmeleridir.”

Libya’daki siyasi çözüm başarısız oldu. Bunun sebebi, sadece kaos ve milisler değil, aynı zamanda aydınların sessiz ve tarafsız kalmasıdır. Libyalı aydınların ülkeyi asgari derecede korumaya yönelik gayret göstermeden, örgütlerin ve onlara bağlı kanserli hücrelerin Libya’nın içine sızmasının doğrudan sebebi, bu aydınların sessiz ve tarafsız kalmasıdır.