Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Libya’da tekrarlanan emeller | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Libya’nın komşuları buluştukları her yuvarlak masa toplantısında Libya’nın sınırlarını koruma, varlığını sağlamlaştırma ve ülkeler arasında birliğini, minimum düzeyde dahi olsa, koruma yönünde bir adım atılacağı yönünde umutlar yeşerir!

Komşu ülkelerden kastımız Mısır, Cezayir ve Tunus. Komşuluk derken bir tek Arap ülkelerinden bahsetmekle birlikte, bu tanımlama eksik kalmaktadır, zira, Sudan da Libya’ya komşu olan bir Arap ülkesi olmasına rağmen, bu Arap üçlüsü arasında yer almamıştır!

Bu üçlü ülkeler topluluğunun, Arap olsun veya olmasın, ileride başka ülkeleri de içine alıp almayacağını bilmiyorum, ama Libya’nın başka üç ülkeyle, Çad, Nijer ve Tabii ki Sudanla özel ilişkiler içinde olduğunu biliyorum!

Bu haftanın başlarında, Cezayir’de toplanan üç komşu Arap ülkesinin dışişleri bakanları, ülkelerinin Libya’ya siyasi ve güvenlik alanlarında destek vermeye hazır olduklarını belirttiler. Toplantıdan sonra yapılan açıklamada, toplantıya katılan ülkeler, BM’nin Libya elçisi Gassan Selame’nin çabaları dahi, tüm çabalara rağmen, Libya’nın çeşitli siyasi partilerinin uzlaşma sağlayamamasını şaşırtıcı bulduklarının altını çizdiler.

Önceki iki temsilcinin aksine, bölge insanlarından biri olan Gassan Selame’nin BM temsilcisi olarak Libya’ya atanması iyimserliğimizi arttırdı, zira; ülke halinden en iyi ülke insanı anlar. Bununla birlikte, Suriye veya Yemen’de edindiğimiz BM temsilcisi deneyimlerinden, BM elçisinin, çoğunlukla, elindeki krizi idare ettiğini ama çözemediğini biliyoruz. Temsilci Gassan Selame’nin kendisi de Hz. Musa’nın asasına sahip veya bir büyücü değildir. Sihirli değnek veya Hz. Musa asasına sahip olma etkisini gösterse dahi bunu temsilci olarak atandığı başkentin, başkent insanlarının ve ülke politikalarında aktif olanlar sayesinde yapar, kişisel kabiliyetleri sayesinde değil!

BM temsilcisinin gönderildiği davaya olan bağlılığı ne kadar yüksek olursa olsun, ülke insanının bağlılığı kadar olmaz, olamaz. Hikaye O ki, bir çocuğun analığını iddia eden iki kadın Hz. Süleyman’a şikayetçi olmuş, her biri çocuğun annesinin kendisi olduğunu söylemiş. Hz. Süleyman iki kadın arasındaki ihtilafı çözememiş ve çocuğun bir testereyle ikiye bölünmesini ve her bölümün bir anneye verilmesi hükmünü vermiş, o anda kadınlardan biri ısrarla çocuğun testereyle kesilmemesini Hz. Süleyman’dan istirham etmiş ve çocuğun, diğer kadına verilme pahasına olsa dahi, sağlam bırakılmasını istemiş. O anda Hz. Süleyman bağıran ve ağlayan kadının çocuğun annesi olduğunu anlaşmış, zira; hiçbir kimse anne kadar çocuğuna sahip çıkamaz, sevgi gösteremez ve duyguyla bağlanamaz!

Yukarıda söylediğimiz hikaye Gassan Selame için de geçerli; zira, kendisi de bir şeyler yapmak istese de bunu ancak Libyalı politikacıların, bir kişinin, cemaatin veya aşiretin iyiliği için değil de, vatanın hayrı için samimiyetle uzatılan eli sayesinde yapabilir!

Her hangi bir BM temsilcisi herhangi bir başkente vardığında yaptığı işlerde ve attığı adımlarda Birleşmiş Milletlerinin ve etkin güçlerin ajandasına göre tasarlandığı açıkça görülüyordu, bu da normal olan bir şey, zira, uluslararası kurumlar hayır dernekleri değiller, bununla birlikte, Selame bu kaidenin istisnası olabilir, zira; Araplığa olan bağlılığı, üstünden atamadığı ve inkar edemediği ve kanında yürüyen bölge sevgisi görevinin uluslararası kişiliğine baskın gelecektir ve vicdanını yönlendirecektir!

Anlaşılması gereken bir gerçek var; ‘Arap Baharı’ adındaki olaylar hengamesinde yapılan NATO’nun Libya’daki operasyonu gerçekten Albay Kaddafi’yi devirmeyi değil, Libya Devletini devirmeyi amaçladı. Toplanan bu üç komşu ülke bu gerçeği anlamalı ve diğer üç ülkeyi de gelecek toplantılarda aralarına katmalı ve Libya’da ortak bir noktada buluşmak üzere BM temsilcisiyle buluşmalıdır. Bu gerçek anlaşılmadan ve bu adım atılmadan NATO’nun yaptığı felaket operasyonun sonuçları ortadan kaldırılamaz!

Ortak noktadan kastımız, Birleşmiş Milletlerin Libya Ordusuna empoze ettiği silah ambargosunun kaldırılması. Zira; bu icraatın zararı olmaz, faydası olur. DEAŞlıların silahlarıyla, cephanesiyle, füze ve hatta roketleriyle Sirte Şehrine gelmesi, fakat bu silahların, cephanenin, füzelerin ve roketlerin Libya sınırına ve sahillerine akın etmekte olan DEAŞlılara ve DEAŞlı olmayan şiddet gruplarına sunulurken ülkenin milli ordusuna yasaklanması anlamsızdır ve düşünülemez!

Libya, uzun sınırları ve sahilleri olan bir devlettir. zira; Akdeniz sahili 2000 Km uzunluğundadır ve NATO operasyonundan sonra meydana gelen boşluğu doldurma cazibesine sadece grup ve milisler değil, devletler de kapılmıştır. Bu denli geniş alanlarda asayişin temini ancak milli orduyla mümkün olur, fakat Libya Ulusal Ordusunun bu tür bir görevi yerine getirmesi için birleşik, eğitimli ve silahlı olması gerekir. Bu özellikleri orduya verirken miktarının da ayarlanması gerekir, zira bu ordunun amacı herhangi bir ülkeye saldırmak değil, ülkesinin güvenliğini sağlamak olmalıdır!

Libya’nın bir orduya sahip olmasına fırsat tanıyın, zira; ordusu olmayan devlet devlet değildir. Libya ordusuna silah sağlama konusunda cimri olmayın, zira; cimrilik yaparsanız ülkenin kapılarını kurbanlarını seçmeyen teröre açmış olursunuz çünkü terör, tabiatı gereği, kördür ve kurbanları arasında ayrım yapmaz. Terörün kör olması sebebiyle Libya ordusuna silah vermeyenlerin, bir gün gelip, bu terörün kurbanı olma ihtimali de var!