Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Lider ve insan: Rol modeli bir bakkal | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Sayın Margaret Thatcher’le üç defa karşılaştım. Üç karşılaşmanın ikisi Downing Street 10 Numara’daki başbakanlık konutunda gerçekleşti. Üçüncüsü de istifa ettikten sonra, Bahreyn’e yaptığı ziyaret sırasında oldu. Ziyarette kendileriyle birkaç saat geçirdim. Her defasında içindeki kadını inceledim. Zira Britanya’nın ilk kadın siyasi liderinin politik yüzü pek ala fazlasıyla araştırma konusu olmuştu.

Sayın Thatcher’le İlk görüşmemden sonra eve döndüğümde eşim içtenlikle tüm insanların sorduğu soruyu sordu:
“Bayan Thatcher’ı nasıl buldun?”

Ona, yarı gerçek ve yarı mizah arasında “Bana teyzemizin kızı Verde’yi hatırlattı” dedim. Batı’nın en güçlü kadını, her hangi bir ev kadını veya geleneksel muhafazakar bir hanımefendi gibi hafif puntolu lacivert renkli bir elbise giymişti ve geleneksel yaşlı kadınların kullandığı bir çantayı koluna takmıştı.

Thatcher’in mütevazı görünüşünün yıllar sonra Downing Street’teki lojmanın etkisiyle olabileceğini düşündüm: Ahşap dar merdiven, holü olmayan büyük odalar ama kesinlikle İmparatorluk geçmişi ve emperyal politikaları anımsattırmayan mütevazilik. Ama kadında güçlü ve etrafını sarsan bir karizma vardı. Unutmayalım ki Sovyetler’in ünlü ‘Kızıl Yıldız’ gazetesi zamanında kendisine ‘Demir Leydi’ lakabını taktığı bir kadından bahsediyoruz. Zamanla bu lakap kendisiyle özdeşleşmişti.

Tarihçi Ömer İbn El Verdi’nin dediği gibi, bir kişiyi ister erkek olsun isterse kadın, şekillendiren geçmişidir. Margaret Thatcher, mesleği bakkallık olan Grantham şehrinden Alfred Roberts’in kızı olarak dünyaya geldi. Ailesi işlettikleri bakkalın üstünde oturuyordu. Ailecek Finchley şehrine taşındıklarında yine bir bakkalın üst katına yerleşmişlerdi. İngiltere’nin başbakanlığını yapan ilk hanımefendiye hangi erkeğin hayatında etkili olduğu sorulduğunda Winston Churchill, selefi Disraeli veya Downing Street 10 numaralı dairenin merdiven duvarına asılı beylerden biri olmadığı, bu adamın kendisine hayatta en önemli üç şeyin bilgi, sorumluluk ve çalışkanlık olduğunu öğreten babası Alfred Roberts, olduğunu söyledi.

Margaret Thatcher ‘genel görünümüyle’ ilgili kendisine bilgi verenleri dinlemeyi bilmiştir. Bu konuda dümeni TV yönetmeni Gordon Rees’e teslim etmiş ve Rees de bu ‘ulusal davaya’ gereken önemi vermiştir. Rees sırasıyla konuyla ilgili olarak ünlü tiyatrocu ve seslendirme sanatçısı Sir Laurence Olivier’den yardım istemiş, Olivier de konuyu Ulusal Tiyatro hocalarından birine havale etmiştir. Başta Rees, Thatcher’e dişlerini düzeltmesini ve resmi toplantılar hariç şapka takmaktan olabildiğince vazgeçmesini tavsiye etti.

Siyaset adamlarının aşk hayatı her zaman araştırma konusudur. Pekiya kadın politikacılar? Be adam, edep ya hu!

Bayan T’nin bazı politikacılardan hoşlandığı, bazısından da haz duyduğu bir gerçek. Ama o kadar. Ronald Reagen’a methiyeler düzerek ruhunu okşamayı başardı. Mihail Gorbaçov’a da rahat davrandı. François Mitterrand’ın tumturaklı konuşmalarını da dinlerdi. Ama Bayan T, bir sebepten dolayı kilolu adamlardan haz duymazdı. Örneğin, Alman Şansölye Helmut Kohl ve Dışişleri bakanı Geoffrey Howe’dan hoşlanmadı. Lord Howe’ın anılarını okuyun, Thatcher’in kendisini ite kaka kovduğunu anlarsınız.

Görüşmek üzere.