Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Liderlik ve halk açısında anlayış ve anlaşma ilişkisi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Anlayış ve anlaşma ile Mısır-Sudan ilişkilerinin istikrarlı yolculuğu başladı. Halk arasında ve resmi olarak gösterilen köklü hassasiyetler, çoğu zaman ilişkilerde eşiğin aşılmasında bir rol oynadı. Bunun gerekçesi, eski Dışişleri Bakanı İbrahim Gandur’un geçtiğimiz Nisan ayında BM’ye Mısır’a ilişkin sunulan şikayetin özünü ele alan diplomatik bir hareket yürütmesidir.

Mısır’a yönelik bu şikayetin sebebi ise Abdülfettah es-Sisi’nin başkanlığının ikinci dönemi için Mart ayında yapılan seçimlerde Halaib Üçgeni’nin dahil edilmesidir.

Şikayet, kardeşçe bir eğilime sahip olduğu için bir tutum olarak kayıtlara geçti. Şikayetçi konumundaki İbrahim Gandur’un yerine ise bir başkası getirildi.

Ömer el-Beşir’in Mısır’ı ziyaret etmesi ve Sisi’nin de iade-i ziyarette bulunması, bu istikrarlı çizginin göstergelerinden biridir. Bu iki ziyaret, Mısır’ın sona yaklaşan ve ülkeye etki etmesinden endişe duyulan ‘Kalkınma Barajı’ndan kaynaklanan kaygıları konusunda bakış açılarını birbirine yaklaştırdı.

Mısır’ın kaygılarının altında yatan şey temel olarak, nüfusun yüz milyona yaklaşması ve Mısır’ın Nil sularındaki payında herhangi bir değişikliğin, oldukça hassas bir mesele haline gelmesidir.

Anlayış ve anlaşma ile Başkan el-Beşir, iki liderlik arasında neredeyse imkansız görülen uzlaşmayı sağladı ve Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir’i ve onun, kendisine karşı darbe yapmadan önceki yardımcısı RiekMachar’ı etkilemeyi başardı. Bu uzlaşmanın, pratikte Güney devletinin iki önemli kabilesi Dinkalar ve Nuerler arasında yapılması açısından önemlidir ve petrol zenginliğinden adil bir şekilde yararlanmanın önünü açacaktır. Üstelik ‘pay’laşma esasına dayalı iktidar uygulamasının da çerçevesini çizmiştir. Buna göre, siyasi ve kabile gruplarından dört başkan yardımcısının yanı sıra Nuerli Riek Machar da, Dinkalı Başkan Salva Kiir’in birinci yardımcısı olarak 2013 yılından beri boş olan koltuğuna geri döndü. Böylece bu formül, devlet başkanının 5 yardımcısının olmasının ilk örneği olarak iktidar ve hükümetler kitabına girmiş olacak. Bu, diğer Arap ülkelerinin haricinde Lübnan’ın kördüğümlerine maruz kalarak yaşadığı ‘pay’laşma illetidir.

Başkan el-Beşir’i Güney Sudan devletindeki uzlaşma için çaba harcamaya sevk eden şey, yalnızca bu devletin manevi babası olması değildir. Sebep, Kuzey’in istikrarının Güney’den ve bu ikisininkinin Darfur’dan gelmesi, ama hepsinden önce yazının başında da söylediğimiz gibi Sudan’ın istikrarının Mısır’dan gelmesidir. Bu durum, Sisi tarafından netleştirildi ve Mısır basınında samimiyetin tekrarlandığı yazılarla temsil edildi. Özellikle de Sudanlılara Mısır’a vize ile girme meselesini unutturan iki ziyaretten sonra. Bu vize uygulamasından önce Sudanlılar, Hartum’dan Kahire ile Mısır’ın diğer şehirlerine yolculuk etmeyi, birinin kendi dairesinden çıkıp aynı apartmanda oturan kardeşinin dairesine gitmesi gibi görüyorlardı. Kadim slogan da bu anlayışa eşlik ediyordu: “Mısır ve Sudan etle tırnaktır”.

Ancak peş peşe gelen devrimci teşebbüsler, İngiliz’in miras bıraktığı köklü hassasiyeti arttırdı. Öte yandan çekişmeyi ve inişli çıkışlı seyri, bundan doğan insani ve ekonomik kan kaybını sürdürmek yerine bağımsız bir devlet kurmak için Güney referandumunu hoş görmesinden ötürü Başkan el-Beşir’in, Güneylileri, kurumlar tarihinde görülmemiş bir konuma oturttuğunu düşünenler olduğunu görüyoruz. Güneylilerin büyük vatandan ayrılmalarının cezası olarak bulundukları savaş haline bırakılmaları bekleniyordu. Ancak bir şairin de dediği gibi: “Bir gün savaştı, kanlar sel oldu… Yakınlarını hatırladıkça gözyaşları aktı”. Vicdanı el vermedi. Böylece Sudan halkının azim ve yiğitlik sahibi kişileri nitelemesine yaraşır şekilde hareket etti: Kardeşlerin kardeşi.

Dahası başkanlık döneminin yenilenmesi işi, aralarında Dr. Hasan el-Turabi’nin zamanında kaynak ve daha sonra sahnede gerçekçi formülün işaretlerini çizmeye başlayan akarsukonumunda olan İslami çevrelerin de yer aldığı sivil ve askeri kurtarma’ çevrelerinde tartışmaya açıldığından bu yana, Başkan el-Beşir’i Sudan’daki başkanlık tarihi kayıtlarına uygulamalar ve başarılar olarak ne bırakacağını düşünürken görüyoruz. Hele de ondan önce Sudan’a başkanlık eden generaller ( Korgeneral İbrahim Abbud 6 sene; Mareşal Abdurrahman Süvar el-Zeheb 1 sene; Tuğgeneral Cafer Nemiri 16 sene), bu kitaba nesiller boyu Sudanlılar tarafından hayırla yad edilmelerini sağlayan emanetler bırakmışken…

Tabi ki bu durum, sivil başkanlar ve onların başta Sadık el-Mehdi ve Muhammed Mahcub olmak üzere hükümet başkanı olan ortaklarıyla ilgili bölümün tutumlar ve başarılarla dolu olmadığı anlamına gelmez. Bu noktada Başkan el-Beşir’in istediği şeye varmak için neleri geride bıraktığına bir durup bakmak gerekiyor. Sivil cumhurbaşkanlığı dönemi ise övünmek için yeterlidir. Nitekim hassas vatanseverlik duygusunu şahsında barındıran sufi karakterli ilk sivil başkan İsmail el-Ezheri’nin döneminde Sudan, Arap karakterli ulusal seferberlik listesine dahil oldu. 5 Haziran 1967 yenilgisini hazmetmek için Suudi Arabistan, Kuveyt ve Libya gibi petrol ülkelerinin Mısır ve Ürdün’e olan milyarlık desteğiyle düzenlenen Arap Zirvesi de (29 Ağustos-1 Eylül 1967) buna vesile oldu. Bu destek, saldırganlığın izleri ve sonrasında devam etmeyen üç mandada temsil edilen ulusal bilgece bir tavır ortadan kalkana kadar sürdü.

Daha sonra Arap Barış Girişimi, uluslararası kabulün ve İsrail’in iki devletli çözüme uyumunun şart koşulduğu bir nimet olarak geldi. Başkan el-Beşir’i geçtiğimiz 29 sene boyunca elde edilen şeylerden taviz veriyor olarak görenlere ise bunun, anlayışa dayalı bir uzlaşma ile gerçekleşen ulusal bir birlik, sanayi şehirleri kurulması için yabancı ve ulusal yatırımın önünde açılan bir fırsat kapısı, artık benzin istasyonları önünde sıra oluşturmaya gerek bırakmayacak kadar petrol üretimini işler hale getirmenin yolu ve maden üretimi süreçlerini işletmek için bir fırsat olduğunu anlatmak gerekir. Öyle ya sadece altın, yüz ton üretimi aşarak 4 milyar dolara kadar gelir getirebilir. Bu seferberlik girişimi, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın asil ve kardeş canlısı çabaları olmaksızın gerçekleşemezdi. Tabii ki bu, Başkan el-Beşir’in, Amerikan yönetiminin Sudan’a yönelik ekonomik yaptırımları kaldırma kararında Suudi Arabistan’ın oynadığı rol için teşekkür etmek adına 9 Ekim 2017 Pazartesi günü bir görüşme gerçekleştirdiği Hadim-i Harameyn-i Şerifeyn Selman bin Abdulaziz’in yönlendirmesinin bir sonucuydu. El-Beşir, söz konusu görüşmeyi, Amerikan yaptırımlarından uzun süre çeken Sudan halkı adına yapmıştı.

Mısır ve Amerikan yönetimi ile olan anlayış ve anlaşmanın veaynı şekilde Sudan halkının doğusu, batısı, güneyi ve kuzeyiyle minnettar olduğu Suudi çabasının ışığında, iki kardeş Dinkalı Güney Devleti Başkanı Salva Kiir ile onun birinci yardımcısı Nuerli Riek Machar arasındaki uzlaşmanın sağlamlaştırılması artık işten bile değildi. Bu demek oluyor ki, artık tek adamlık iktidara geçit yok. Kral Selman’ın Arap-Afrika geleceğini öngörerek yine aynı usta ve bilge tavırla desteklediği ve iki tarafı teşvik ettiği Etiyopya-Eritre uzlaşması ışığında tıpkı Güney Sudanlı kardeşlerin buluştuğu gibi Etiyopyalı ve Eritreli kardeşler de birbiriyle buluştu. Bu hızlı ve olumlu gelişmeler ışığında 30 Haziran 1989 tarihinden beri başkanlık yapan ve şu an ihtiyarlık dönemini yaşayan el-Beşir (doğumu: 1 Ocak 1944), şartların doğal olarak başkanlık dönemini yenilemesi yönündeki istekleri artırdığı mevkidaşlarının izinden gidiyor. Nitekim iktidardaki partisi, geçtiğimiz 10 Ağustos Cuma günü, “Başkan Ömer el-Beşir, 2020 yılında başlayacak olan başkanlık için üçüncü kez aday. Gerekli adımlar atıldı” açıklamasını yaptı. Çıkıp da yeni bir dönem için başkanlıklarını yenilemeyeceklerini veya genç nesle fırsat verilmesi gerektiğine ikna olduklarını söyleseler de durum bu gibiler için değişmez. Bunların izinden gidenler arasında Suriye savaşı maceralarını yenilemeyi savunan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Şair Ebi Ala el-Mari’ye bir yanıt olarak görülen Başkan Mahathir Muhammed de yer almaktadır. Nitekim Şair, “90’lıklara gelmeyen bıkkınlık, nerde kaldı 80’liklere gelsin…” demişti. Bu, bizzat iktidarda olanlara bir göndermedir.

Abdülaziz Buteflika’nın 20 yıl başkanlığını yaptığı Cezayir, onun beşinci başkanlık dönemine hazırlanıyor. Ancak Cezayir’de Araplar ve Berberilerin bilinmeyene yönelik korkusunun yanı sıra anlayış ve anlaşma temeli de bulunmaktadır. Bu durumda uzun ömürlü beşli Cemal Abdünnasır, Hafız Esed, Cafer Nemiri, Muammar Kaddafi ve Ali Abdullah Salih’in ölümü ve Hüsnü Mübarek’in devrilmesinin ardından başkanlığın bu rekor süresi, iki başkan Ömer Hasan el-Beşir ve Abdülaziz Buteflika ile sınırlı kalacak. Tabi başka bir haber gelene kadar. Allah, bu ikisine ve halklarına yardımcı olsun.