Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Lübnan, İsrail-İran çatışmasını yakından takip ediyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Beyrut: Nezir Ruda

Lübnan, ABD’nin 2015 yılında İran ile uluslararası arenanın önde gelen ülkeleri arasında imzalanan nükleer anlaşmadan çekilmesinin ardından Tel Aviv ile Tahran arasındaki olası çatışmanın ve İsrail hükümetinin Suriye’de meydana getirdiği gerilimin kendi üzerindeki etkilerini takibe aldı. İsrail’in Suriye’ye gerçekleştirdiği son saldırı askeri bölgeleri hedef almıştı. Suriyeli aktivistler, geçen salı gecesi söz konusu hedeflerin İran’a ait olduğunu duyurmuştu.

Lübnan bu gözlemleri kuzey sınırında İsrail’in ilan ettiği seferberlik hali ile eş zamanlı olarak yaptı. Söz konusu alarm durumunun geçen ay Suriye’nin Humus bölgesindeki İran’a ait Tayfur Askeri Havaalanı’na (T4) gerçekleştirdiği saldırı ile ilgili İsrail beklentileriyle bağlantılı olduğu anlaşıldı. Uzmanlar, Lübnan seçimlerinden sonra İsrail’in çok cepheli savaşta mücadele, yani durumun daha da kötüleşip kapsamlı bir savaşa dönüşmesine neden olmayacak sınırlı tepkiler verme stratejisini izlediği yorumlarında bulundu.

Orta Doğu Stratejik İşler Enstitüsü Müdürü Sami Nadir konuya ilişkin şu değerlendirmede bulundu:

“Lübnan’ın herhangi bir savaşta tarafsız kalması mümkün olmayabilir. Seçim sonuçları Hizbullah’ın etkisini pekiştirdi. Savaşın Hizbullah’ın Lübnan ve Suriye cepheleri arasındaki bağlantı ve İran ile ilişkisi ışığında Lübnan’a kadar uzanması doğaldır. Çatışmanın kapsamlı olacağı göz önünde bulundurulduğunda Lübnan da savaşın bir parçası olacaktır. Hizbullah’ın çevresi ve kucaklayıcısının Lübnan olduğu düşünüldüğünde bu durum kaygan bir zemin oluşturacak. Bunun bedelini bütün Lübnan ödeyecek.”

Sami Nadir Şarku’l- Avsat’a yaptığı açıklamada, geniş çaplı bir savaşın Lübnan üzerindeki yankılarının 2006’daki savaştan daha sert olacağına dikkat çekti. Olası darbenin ekonomik sonuçları olacağını vurguladı:

“Lübnan ekonomisinin kritik bir eşiğe gelmesi ve büyük sarsıntıları kaldıramayacak durumda olması İsrail’in bildiği bir durum. Bu durumda İsrail yeri geldiğinde Lübnan’ın içişlerindeki bu zayıf noktasını Hizbullah’a baskı uygulamak için kullanabilir.”

Nadir Avrupalıların Lübnan’a sağlamaya çalıştığı Avrupa güvenlik ağının sınırları olduğunu düşünüyor. Siyasi düzlemde ise çatışmanın geniş çaplı olması halinde daha fazla koruma faaliyetleri yapamayacakları görüşünde. Aslında onların öncelikle Lübnan’ın güneyinde barışı koruma güçleri kapsamında faaliyet gösteren Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü’nün (UNIFIL) rehinesi olduğuna işaret ediyor.

Lübnanlılar, Tahran ve Tel Aviv arasında çıkacak olası bir çatışmadan söz konusu ülkelerin uzak tutulması konusunda Avrupa’nın rolü ile ilgili bahis oynuyor. Bununla birlikte Roma, geçen ay Lübnan ordusunu ve güvenlik güçlerini sağlamak için bir konferansa ev sahipliği yaptı. Konferansta, Lübnan ordusunun güney sınırındaki varlığını güçlendirmesi için çağrıda bulundu.

Paris Üniversitesi Uluslararası Hukuk Profesörü Hattar Ebu Diyab konuya ilişkin “Lübnan’ın herhangi doğrudan bir çatışmada tarafsız kaldığı şu ana kadar görülmüş bir şey değil” ifadesini kullandı. Avrupalıların bu hafta İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ile görüşmek için çaba göstereceğine işarette bulunarak ayrıca herhangi bir çatışmanın meydana gelmesine engel olmak için Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in de bir araya geleceğini söyledi. Ebu Diyab, “Avrupalı çevreler, yaklaşmakta olan çatışmanın Suriye’yle sınırlı kalmasını engelleyemeyip Lübnan’a uzanmasından endişe ediyorlar” dedi.

Hattar Ebu Diyab Şarku’l- Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“2006’dan bu yana yaşanan savaşta en açık olan konu Lübnan’la Suriye’nin arasındaki stratejik uzantı ve İran’ın Suriye’deki doğrudan varlığı dışında Lübnan’ın her zaman İran ve İsrail’in deneme çemberinde yer aldığıdır. Bu da çatışmayı kaçınılmaz hale getirecek.”

Diyab, Trump’ın kararının da Lübnan’ın bir kıskaçta olduğunu gösterdiğine dikkat çekti.

Diyab, Suriye’deki çatışmalara yönelik yaptığı değerlendirmede durumun Putin ve Netanyahu’nun 2017’nin temmuz ayında imzalanan gerilimi azaltma anlaşmalarını ve Suriye’deki İran varlığını göz önünde bulundurarak yapacağı pazarlığa bağlı olduğunu belirtti. Ebu Diyab, İran’ın Suriye’nin güneyinde varlık göstermesine engel olma konusunda güvencelerin verilmemesi halinde Suriye’de İran ve İsrail arasında çatışmanın olacağını kaydetti. Bununla birlikte nükleer anlaşma ile bölgedeki durum arasında kontrol edilmesi ve gözden geçirilmesi gereken askeri bağlantıya dikkat çekti.

Lübnanlı Stratejik İşler Araştırmacısı Ali Şihab, çatışma coğrafyasının şu anda Suriye’de yoğunlaşmış olduğuna inandığını dile getirdi. Her iki tarafın da kapsamını genişletmesinde ne bir çıkar ne de ihtiyacın söz konusu olduğunu ifade etti.

Şihab, Şarku’l- Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“İsrail’in stratejisi çok cepheli savaşta mücadele etmeye dayanıyor. Bunun Suriye savaşıyla başlayan bir strateji olduğunu ifade etti. İsrail’in özellikle de kitle imha silahlarının Hizbullah’a ulaşması korkusu ışığında ‘savaş çatısı altında manevra yapabileceği’ bir çözüm bulması gerekiyordu. Ancak saldırılar kapsamlı bir savaşa doğru kademeli olarak ilerliyor. İsrail halen çok cepheli savaşta mücadele stratejisine bağlılığını sürdürüyor. Ancak dikkat çekici olan şu ki İsrail’in geçen sene gerçekleştirdiği hava harekâtları, söz konusu stratejinin Lübnan topraklarında uygulanması yönünde bir düşüncesi olduğunu gösterdi. İsrail’in bu doktrini benimsemeye devam etmesindeki sorun buna verilen tepkinin boyutuyla ilgilidir. Tıpkı son dönemde Suriye hava savunma sistemlerinin etkinleşmesinde olduğu gibi. Suriye topraklarına gerçekleştirdiği saldırılar ve her ayrıntı İsrail’in iç cephesinin henüz bir savaşa hazır olmadığını gösteriyor.”

Şihab sözlerinin devamında şu değerlendirmeyi yaptı:

“İsrail tahminleri gelecekte çıkacak herhangi bir olası savaşta kendini çatışmanın ortasında bulmasının kademeli olarak gerçekleşeceği yönünde. Bu aşamada İsrail’in kesinlikle izin vermeyeceğini söylediği bir konu var; arka bahçesinde İran’a ait bir üst bulunması.”

İsrail’in İran’a karşı tek başına hareket edemeyeceğini öne süren Şihab, savaş konusundaki beklentilerin hesaplanmasının arka planda ne olup bittiğine dair kapsamlı çalışmalar gerektirdiğini vurguladı.