Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Lübnan ordusunun hezimetteki rolü | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Lübnan ordusu, Hizbullah ve Suriye rejim güçlerinin Lübnan-Suriye sınırında kuşatılan DEAŞ örgütünden 250 savaşçının Suriye’deki Deyrizor şehrine güvenli bir şekilde gitmelerine niçin izin verildiğini anlamamız mümkün müdür? Yani parçalanmış Suriye içerisinde, haritadan bakıldığında 400 kilometreden daha uzun olan, en batıdan en doğuya gitmelerine müsaade edildi.

Sonra anlaşma şüpheli görülüyor. Söz konusu anlaşma, geçmiş dört yıl boyunca buralarda savaşmamasına rağmen Lübnan ordusu ile DEAŞ arasında yapılan ateşkese dayanıyor. Lübnan ordusu, anlaşmada Hizbullah unsurlarının cesetlerinin teslim edilmesi karşılığında DEAŞ savaşçılarından kuşatmayı kaldıran taraf olarak görünüyor. Bu, ordunun Hizbullah’ın ölülerini defnettiğine delalet ediyor. Yaklaşık 9 asker ve sonradan 6’sı bulundu.

Lübnan ordusu adet olduğu üzere şampiyonluğu bu kez neden Hizbullah’a bırakmadı?

Sebep, aslında anlaşmanın hezimet ve skandal olmasından kaynaklanıyor. Bahane ise, ordunun meşru güç olmasıdır. Mantıklı ya da en azından anlaşılır gibi gözükmüyor. Hizbullah, dağlık bölgelere egemen olduğunu iddia etmesine rağmen, ölü bedenlerin karşılığında çok sayıda örgüt savaşçısının canlı olarak tahliye edilmesine izin verdi.

Bunun için ölen Lübnanlı askerlerin aileleri, ordunun Kalamun’a hâkim olduklarını, 100 km’lik bölümden geriye 20 km kaldığına dair sözlerine itimat ederek anlaşmayı evlatlarının hakkında işlenmiş bir ihanet olarak görüyorlar.

Gerçekler ortada. Hizbullah’ın bu bölgeye egemen olması mümkün değildi. Hizbullah, anlaşmaya yönelik eleştirilere, “Bu anlaşma stratejik bir hamle değil” diyerek karşılık veriyor. Fakat bu, doğru bir yaklaşım değil. Söz konusu bölge, DEAŞ için, bütün kuzeydoğu Lübnan’ı tehdit edebileceği, güvenli bir sığınaktır.

Hizbullah, bölgeyi DEAŞ’tan temizlemek ve bölgeye tamamen egemen olmak için DEAŞ’la anlaşma yapıldığını söylüyor. Aslında Suriye çölünde Amerikalı savaşçılara yönelmek için!.. Tabi şu an bu iddiayı doğrulayacak kimse bulunmuyor.

Belirsiz diğer bir durum ise, DEAŞ savaşçılarının Deyrizor’a nasıl gidecekleri meselesidir. Bu, barış zamanında 5 saat süren uzun bir mesafedir; ancak şimdi belki de bir gün veya daha fazla sürecektir.

Büyük Suriye savaşı çerçevesinde bu küçük operasyonda bizi ilgilendiren şey nedir? Operasyonun detaylarından sahada güç oluşturmayı anlamaya çalışıyoruz. Eğer DEAŞ örgütü, dağlık bölgede ve Kalamun’da kuşatılan savaşçılarını kurtarıp Deyrizor’a gitmelerini sağlayabilirse bu durum, duyduklarımızın aksine örgütün hala güçlü olduğunu göstermektedir. Bu da Rus ve İranlıların daha sonra diğer savaşan Suriye güçlerine dikte edecekleri herhangi bir anlaşmanın sadece vehimsel bir barıştan ibaret olacağı anlamına geliyor.

Yine bu durum, Suriye içerisinde bulunan bölgelerde terör örgütlerinin parçalandığını yalanlamıyor. Aksine batı koalisyonun saldırıları sonucu örgütlerin büyük bölümünün parçalandığı bir gerçektir. Ayrıca İran-Rusya koalisyonu, Esed rejiminin meşruluğu konusunu tartışan ve siyasi projesini kabul ettirmeye çalışan Suriye örgütlerine karşı savaşmaya yoğunlaştı. Silahlı bir Suriye örgütünün hezimeti ile DEAŞ ve Heyetül Tahrir-uş Şam (Nusra Cephesi) gibi terör örgütlerinin yenilgisi arasındaki fark, terör örgütleri yenildikten sonra yerin altından çalışmak için kalmaya devam etmeleridir. Çünkü terör unsurları, örgüt içinde ve çevresinde yaşayarak ideolojikleşmişlerdir.

Hizbullah, başarılarda sadece isminin yer almasını istiyordu. Çünkü halk olarak zaten başarıların içinde yaşıyor. Bundan dolayı insanların kendisine değil de orduya öfkelenmesi ve orduyu suçlaması için Kalamun anlaşmasını imzalamayı Lübnan ordusuna bıraktı. Lübnan ordusu, DEAŞ savaşçılarının tahliye edilmesi karşılığında cesetlerin takas edilmesi anlaşmasını kendisi onayladı. Herkes tarafından başarısız ve yüz kızartıcı bir anlaşma olduğu anlaşılıyor. Hizbullah, bu defa şampiyonluk rolünü hala aciz durumda olan Lübnan ordusuna vererek seçimini yaptı.