Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Lübnan: Rusya’nın Esed’in gemisini yüzdürmek için kullandığı kapı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Lübnan Dışişleri Bakanı Cibran Basil, Moskova’da mevkidaşı Sergey Lavrov ile gerçekleştirdiği görüşme esnasında Rus İmparatorluğu’nun arzularının telinden çaldı. Şu anda uğraş alanı, Sovyet yaşam alanı olarak bilinen ve Güney Rusya’daki Müslüman bölgeden Doğu Akdeniz’in sıcak sularına kadar uzanan sınırlarda yaşayan etnik ve dinî toplulukları yeniden kutuplaştırmak. Basil, Lavrov ile gerçekleştirdiği ortak basın toplantısının üzerinden Büyük Rusya’ya olan çağrısını yineledi. Çağrının içeriği ise, dini azınlıkları korumak için tarihi rolünü oynaması.

Basil, Moskova’da Temmuz 1774’te Rus ve Osmanlığı imparatorlukları arasında imzalanan Küçük Kaynarca anlaşmasının bazı detaylarının tozunu almaya girişti. Söz konusu anlaşmada Petersburg, İstanbul’dan Osmanlı eyaletlerinde yaşayan Ortodoks Hıristiyanların işlerini gözetme hakkı kapmıştı. Osmanlı’nın 18. asırda verilen Balkan mücadelesini kaybetmesi ile de Osmanlı saltanatının içişlerine doğrudan Rus müdahalesinin yolu açılmış oldu. Rus İmparatorluğu’nun kiliselerindeki rahipler, 2. Katerina’dan yalnızca Balkanlara müdahale etmekle yetinmeyip Filistin’de Hıristiyanlar için kutsal mekânlara da nüfuzunu yaymasını isteyince müdahale alanı genişledi. Rahiplerden gelen bu son istek, sonraları ‘Doğu Sorunu’nu meydana getirdi. Cibran Basil zamanın akreplerini, başkent Moskova’nın merkezinde yer alan Rus Dışişleri Bakanlığı konutunun bulunduğu Smolenskaya caddesinden Rus-Osmanlı imparatorluklarının anlaşma imzaladığı Bulgaristan’daki Küçük Kaynarca karargâhına doğru döndürdü. Amacı, Rusların Ortadoğu’ya üstünlüğünü yeniden dayatmak için Suriye’deki yeni karargâhlarında Ortodoks rahiplere değil de azınlık ittifakının savunucularından olan Lübnanlı siyasetçilere ihtiyaçları olduğu yönünde Rusların aklını çelmek. Rus dış politikacıların Suriye meselesinde ama özellikle de rejimin gemisinin tekrar Lübnan kapısından yüzdürülmesi konusunda yollarının Lübnanlı siyasî güçlerle kesişmesi oldukça doğal. Nitekim Lübnan, Lübnan’daki vesayeti döneminde Suriye rejiminin yörüngesindeydi. Dışişleri Bakanı Basil’in temsil ettiği bu güçler, Esed rejimi ile ilişkilerin tam anlamıyla normalleştirilmesi gerektiği inancına tutunuyor.

Rusya’ya yapılan Şam ile ilişkilerin normalleştirilmesi yönündeki çağrı, Lübnanlı partilerin bu tutumdaki ısrarından faydalanmaya çalışan Moskova’nın çıkarlarının merkezinde yer alıyor. Rusya’nın hedefi, Lübnan’ı siyasî süreçte yaşanan gelişmelerle ilişkilerin koşulsuz olarak yeniden kurulmasını sağlamak için bazı Arap ve Avrupa ülkelerine mahalle örneği olarak sunmaktır. Ne de olsa Suriye rejimi, Rusların açıkladığı üzere teröre karşı savaştan muzaffer olarak çıktı. Lübnanlı müttefiklerinin edebiyatında ise bu istekleri, rejimin yeniden gücüne kavuştuğunu itiraf etmenin bir başka ifade biçimidir.

Basil ve Lavrov’un ortak basın toplantısında Lavrov, Amerika ve Avrupa’nın siyasi süreçle yeniden yapılandırma arasında bağlantı kurarak öne sürdüğü şartların ülkesi için can sıkıcı olduğunu belirtti. Bu siyasî sürecin başarı şartlarından biri ise Suriyeli sığınmacıların vatanlarına geri döndürülmesi. Bu, yerlerinden edilen Suriyelilerin, Rusya’nın Suriye’de tespit ettiği yaklaşık 75 güvenli bölge sunumuna göre siyasî çözümden bağımsız olarak hızlı ve güvenli bir şekilde geri dönmesini talep eden Bakan Basil’in isteklerine taş koyan bir denklem. Moskova, Suriyelilerin geri dönmesi için bir hesaplama mekanizması oluşturmuştu. Bu mekanizma, geri dönenlerin ilk partisini belirlemek için 2010 yılındaki güvenli bölgelerin nüfusunun 2018’deki nüfustan çıkarılması esasına dayanıyordu.

Öte yandan Suriye’deki siyasî seçeneklerinin başarılı olduğuna ikna olan Bakan Basil, Lübnan’ı Suriye’nin yeniden inşası için uygun bir zemin haline getirdiğini ve bu amaçla Lübnan ve Rusya arasında stratejik bir işbirliğinin gerekli olduğunu ima ediyor. Ancak görünüşe bakılırsa iki bakan, hazinelerinin boş olduğunu ve Suriye’nin yeniden yapılandırılmasında zengin devletlere ihtiyaç olduğunu akıllarından çıkarıyor. Bu zengin devletler, Rusya ve Lübnan’ın Suriye coğrafyasında ne istediklerine bakmadan herhangi bir zamanda Moskova ve Beyrut’a kendi siyasî koşullarını dayatabilir. Suriye’de yatırım yapabilecek devletler, hayır kuruluşları değiller ki Esed rejiminin Suriye’deki çoğunluğu azınlığa çevirmek için Rusya ve İran’ın gözetim ve desteğiyle uyguladığı sistematik göç ve kitlesel kıyım süreçlerinde oynadıkları askerî ve siyasî rolün bir ödülü olarak Esed yanlısı Lübnanlı güçlere bir hediye sunsun. Şu zamana kadar Esed’in hayatta kalması ve onunla normalleşme konusunda ısrarcı olan partiler buna ikna olmuş değil.

Diğer yandan bir Lübnanlının, Şam ile resmî ilişkilerin yeniden kurulması ve rejim ile doğrudan ilişkiden kaçınarak Ruslarla devam etmesi yönündeki isteklerine destek olması için Moskova ile bahse girmesi mümkün değildir. Esed rejiminin velisi olan Moskova, daimi bir vesayet peşinde koşan Lübnanlı yetkililerin kıblesi haline geldi. Bu durum onları, Lübnan’ın Esed ile resmî anlamda normalleşmesi için baskı uygulamaya itiyor. Nitekim Rejim, içerideki sağlığına yeniden kavuşmuş olarak dışarıda adım atma ihtiyacı hissediyor. Esed, Lübnan kapısından bölgesel rolüne hazırlanırken Moskova da ‘Doğu Sorunu’nu yeniden sunuma hazırlıyor.