Baalbek: Sena el-Jack/Şarku’l Avsat
“Tuffar” hakkında bir şey sorduğunuzda, Baalbek-Hermel halkı politik eğilimlerine göre ya sessiz kalıyor ya da tanıklıklarını aktarıyor.
Hizbullah çevresinde “Tuffar” ifadesi, “bölgeyi ve halkın itibarını sarsmayı hedeflemek” olarak anlaşılırken, Hizbullah ile işbirliği ve dayanışma yürüttüklerini söyleyen taraflar ise onları “itibarsızlığın asıl sebebi” olarak tanımlıyor.
Dolayısıyla Tuffar, bölgenin “kara lekesi” olarak etiketlenirken, siviller de bu krizin bir parçası haline gelmiş durumda.
Bugün ise kendilerini affedecek bir yasanın yürürlüğe koyulmasını bekleyenler var.
Tuffar, Lübnan’ın kuzey batısındaki Bekaa’da yer alan Baalbek-Hermel’de faaliyet gösteren suç organizasyonunun genel adı.
Tuffar, güvenlik birimleri için zorlu kırsal alanlardaki yasa dışı bir grup kaçakçıyı ifade ediyor.
Daas (buradaki tüm isimlerde olduğunu gibi, bir takma ad), söz konusu ifade hakkında Şarku’l Avsat’a konuştu: “Tuffar mensupları, günlük olarak yasa dışı bir şekilde yaşıyorlar. Uyuşturucu kaçakçılığı, araba hırsızlığı, insan kaçakçılığı ve fidye için adam kaçırma gibi güvenlik kaosunun başlığı altında suçlar işliyorlar. Sayıları 100’ü aşmıyor. Güvenlik için ortaya koyulan bir planın ardından bile hala durdurulamadılar” diyen Daas, alaycı bir ifadeyle de “Ancak maktuller yakalandı!” şeklinde konuştu.
Daas devamla ekliyor: “Öte yandan fail-i meçhul olaylar için de arananlar var. Sadece bir seferlik suç işleyenler…
Düğünlerde veya taziye törenlerinde, aşiretler arasında yaşanan gerilimlerde silah kullanmalarıyla tanınıyorlar.
Tek tek saymak zor, ancak 36 bin tutuklama emri olduğu doğru. Fakat bu, arananların sayısının da aynı olduğu anlamına gelmiyor. Onlarca emir, tek bir kişi hakkında da olabilir” ifadelerini kullandı.
Bir Tuffar üyesi ile iletişim kurmaya çalışıldığında, bu günlerde herhangi bir konuşma yapmayı reddettikleri cevabını veriyorlar. Güvenlik planını sonlandıracak herhangi bir hareketten kaçınıyorlar. İçlerinden birisi ise size yardım edip, haşhaş tarlasının sorumlusunu arıyor. Eleman, takip edilmek ve yakalanmaktan korktuğu için önlem amaçlı telefonu kapatıyor. Ancak yine de ön düzenlemenin ardından kolaylıkla telefon numarasına ulaşılabiliyor ve takip edilmesi zor bir uygulama olan Whatsapp üzerinden iletişim kurulabiliyor.
Sesi biraz şaşkın. İlk başta dikkatli ve saldırgan bir ifade takınıyor. Telefonu kapatacağını düşünüyorsun. Uzun bir sessizlik oluyor. Ardından yavaş yavaş hikayesini anlatmaya başlıyor…
Ulaşabildiğimiz bu Tuffar elemanı, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, başkent Beyrut’a haşhaş taşıyan bir aracın şoförlüğünü yaptığını belirtiyor. Kendisi ve tüccarlar hakkında bir tutuklama emri çıkarıldığını ve Lübnan-Suriye sınırındaki Arsal tepelerine kaçmalarının tavsiye edildiğini söylüyor.
19 yaşında, işsiz ve 6 yıldır kaçak olan eleman, “Kaçmak zorundayım çünkü kimse uyuşturucu ticareti ile bir ilgim olmadığına ve sadece bir şoför olduğuma inanmayacak” diyor.
Tuffar elemanı genç bazen köyündeki ailesinin yanına geliyor. Bir veya iki gece kalıyor ya da endişe ve tutuklanma korkusuyla uyuyamıyor. Ardından Arsal kırsalına geri dönüyor. Hayatını devam ettirmek, evlenmek ve çocuk sahibi olmak için af yasasının çıkmasını bekliyor. Yasadışı bir işte çalışmayacağına yemin ediyor, “Beni zora sokacak herhangi bir şeyle karşılaşmamak için bölgeyi terk edeceğim” diyor.
Baalbek-Hermel’deki “Tuffar” davasında çalışan bir avukat, çoğunun kaçak olduğunu belirtiyor. Avukat, “Tuffar ifadesi, aranan geniş bir grubu temsil ediyor. Aranan kaçakçıların yüzde 90’ı bireysel problemler, karşılıksız çekler sebebiyle veya düğünlerde ateş açmakla suçlanıyor. Uyuşturucu suçları nedeniyle arananlar sadece yüzde 5’lik bir kısmı oluşturuyor. Bazıları da haşhaş ekiminden aranıyor. 5 zanlının, haşhaş ekili bir toprağa sahip olduğundan şüpheleniliyor. Ancak tutuklama emri çıkarıldığında, bazılarının bir ilgisi olmasa bile herkes adına çıkarılır” ifadelerini kullanıyor.
Avukat, “Tuffar mensupları, küçük çaplı adi suçlar için aranıyorsa güvenlik hizmetleri tarafından takip edilmez. Ancak bunlardan biri, bir sebepten ötürü, güvenlik güçlerinin eline düşerse, dosyası açılır ve tutuklanır. Büyük suçların faillerini takip etme hakkına da sahip değiller, çünkü bu unsurlar, tutuklanmalarını engelleyen güçler tarafından korunuyorlar” diyor.
Avukat açıklamasının devamında ise, “Davayı yavaşlatmak ve davada karara varmamak, ihlalcilerin teslim olmaktan kaçmalarına yol açıyor. Yasadışı ateş açma sebebiyle yargılanmaksızın 1 yıl süreyle alıkonulanlar, Suriye sınırındaki dağlık Arsal bölgesine kaçmayı tercih ediyor. Bu durumu azaltmak ve suçluları cezalandırmak için gerekli olansa hakimlerin sayısının arttırılmasıdır. Her hakim, incelenmesi gereken yüzlerce dosyaya sahip” ifadelerini kullanıyor.
“Bilgisi olmaksızın sahip olduğu araziye haşhaş ekimi dolayısıyla adı, kendisinin bilmediği 3 suça karışan bir kişi var. Suç, durumdan haberdar olmayan toprak sahiplerini de etkiliyor” diyen avukat sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Sahipleri ile herhangi bir ilgisi olmayan suçlamalar çerçevesinde Baalbek-Hermel’de 4 ila 5 bin dava var. Aynı şekilde bir kişi de uyuşturucu istismarı dolayısıyla tutuklanabilir. Kaynaklara sorulduğunda, ister iftira, ister benzeri bir mesele isterse de konuyla ilgili olmayanlar olsun herhangi bir ismi verir. Bunlar hakkında 20 veya 30 emir çıkarılır. Sanıklar, yargı sürecinin nereye varacağını bilmiyor. Ancak aktif bir Tuffar mensubu, hayatı boyunca suç işlemiş biridir ve bu yüzden kaçmayı tercih eder.”
Bir emniyet yetkilisi ise, güvenlik güçlerine yönelik ihmalkarlık suçlamasını reddederek, “Yargı direktifleri altında çalışılıyor. Bazen tutuklunun yargılanmasında zorluk yaşanırken, bazen de ilgisizlik olabiliyor. Zira bazı tutuklular, aynı gün olmasa bile günler sonra serbest bırakılabiliyor ve kendilerini yakalayanlardan intikam alabiliyor. Durum bizimle ilgili değil. Mevcut güvenlik planında olduğu gibi siyasi bir karar alınmalı” diyor.
Öte yandan Cevad müstear adlı kaynağımız da, “Güvenlik planı, Tuffar üyelerinde bir rahatlık yaşattı. Planı duyan kaçakçılar izlerini kaybettirdiler. Kaçakçılık ağının Lübnan ordusu ve siyasi çevreleri içindeki hamileri sebebiyle güvenlik güçleri Tuffar’ın üzerine gitmekten çekiniyor. Bu yüzden de hukuki süreç işletilemiyor” diyor.
Hayyan adlı kaynağımız ise, “Tuffar, güvenlik kampanyası hususunda bilgi aldıktan sonra Arsal bölgesine kaçtı. Bugün Suriye içlerine doğru gidiyorlar. Bunların, uluslararası uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapan suç örgütlerinin bir parçası olduğunu söyleyenler var. Özellikle uyuşturucu satıcısı mafya babası Ali Zaid İsmail’in öldürülmesinden sonra uyarıldılar” diyor. Hayyan, “Gerçek Tuffar uyuşturucu satıcılarıdır; Bazıları mahkeme kararlarından veya kovuşturmalardan etkilenmiyor. Kara para aklamak için büyük bir alışveriş merkezleri var” ifadelerini kullanıyor.
Tuffar-Hizbullah ilişkisi
Aynı şekilde Daas da Hizbullah güvenlik komitesinin Tuffar ile iyi bir ilişkisi olduğunu iddia ediyor. Daas, “Güvenlik komitesi dışında kimse Tuffar’ın hareketlerini kontrol edemez. Yani bu onların yakalanmalarını engelleyen bir kapıya sahip oldukları anlamına gelir. Hizbullah’ın bilgisi olmadan ve güvenlik komitesiyle koordineli olmaksızın herhangi bir askeri birimin bölgede hareket edemediğini hepimiz biliyoruz” diyor.
Daas açıklamasının devamında ise, “Bir karar çıkarsa, Tuffar meselesi kolaylaşır. Ancak bölgede istisnai ceza davalarına ilgi duyuluyor. Oyun yukarıdan kuruluyor, aşağıdaki küçük memurların etkisi yok. Suriye meselesinde bölgede Hizbullah’ın sopası vardı. Onlar da Suriye’de serbest bırakıldılar” ifadelerini kullanıyor.
Lübnan’ın Escobar’ı olarak adlandırılan uyuşturucu mafya babası Nuh Zaiter ve adamlarının Hizbullah saflarında Suriye’nin Kalemun bölgesindeki çatışmalara katılması bu sebeple Lübnanlılar için sürpriz değil.
Doğu Lübnan’daki verimli bir vadi olan Bekaa Vadisi ve ülkenin en önemli tarım bölgelerinden biri olan Orta Doğu’nun en önemli kenevir yetiştirme bölgelerinden biri olduğu biliniyor. Bölgenin bazı kesimlerinde yaşam, uyuşturucu kaçakçılığı, fidye ve araba hırsızlığı için kaçırma gibi suç faaliyetlerinde aktif olan aşiretlerin etrafında yapılanmış durumda. Geniş uluslararası Lübnan diasporası ve kendi topluluklarında faal olan belirli sayıda organize suçluyla birlikte, Bekaa Vadisi dünyanın en ünlü marihuana/esrar ihracat bölgelerinden biri haline gelmiş durumda.
Hizbullah’ın siyasi himayesi ve uyuşturucu trafiğinden pay almasının karşılığında bölgedeki uyuşturucu üretimi diasporadaki Lübnan mafyası aracılığıyla uluslararası piyasaya açılıyor.