Lübnan Dışişleri Bakanı ve Özgür Yurtsever Hareketi Başkanı Cibran Basil, 5 Ekim’de yaptığı açıklamayla hükümetin kurulmasına dair meclis bloklarında ‘her 5 milletvekiline karşı 1 bakan’ çerçevesinde yeni bir kriter ortaya koydu. Kriter, Lübnan Kuvvetleri tarafından reddedilirken “Basil, hükümetin kriterlerini belirleyen taraf değil. Aksine bu Başbakan’ın Cumhurbaşkanı ile ortak bir uzlaşıya varmasıyla olur” denildi. Lübnan Kuvvetleri, yürürlükteki tek uygulamanın “Hristiyan bakanların sayısının üçte birine” izin veren halk kriteri olduğuna dikkati çekti.
Hükümeti kurmakla sorumlu isim olan Başbakan Saad Hariri’nin ortaya koyduğu iyimserlik atmosferinin ardından Basil, geçen perşembe gecesi bir televizyon kanalına röportaj verdi. Hariri daha önce hükümetin 10 gün içinde kurulacağını söylemiş ve bu süreci engelleyen durumları aşmak için görüşmelerin devam ettiğini belirtmişti.
Ancak Basil’in ifadeleri, tartışmanın tekrar alevlenmesine neden oldu. Güçlü Cumhuriyet Bloğu’ndan eski Milletvekili Fadi Kerem, isim vermeksizin Basil’i eleştirdi. Kerem Twitter hesabı üzerinden yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Manevradan manevraya… Başarısızlıktan başarısızlığa… Egemenlik tiyatrosu ulusal ekonomi ve Lübnan halkının çıkarları pahasına devam ediyor. Dosyaları yürürlüğe koymak konusunda herhangi bir karar üzerinde kontrolü yok. Bu Kuvvetlerin önünde bir engel… Evet, yetkililer engel koyma konusunda bahis oynuyor.”
Cibran Basil ise düzenlediği bir basın toplantısında, “Doğru kriterleri benimseyecek olursak, hükümetin oluşturulmasından önceki son aşamada olabiliriz” dedi. “Adil kriter, her beş milletvekili için bir bakan… Çünkü 4 bakan kriterine yaslanırsak 38 bakanı protesto etmiş oluruz” ifadelerini kullanan basil açıklamasının devamında şunları söyledi:
“Ulusal bir birlik hükümeti istiyoruz. Ancak bu durum gaspı ve dönemin başarısızlığını kabul ettiğimiz anlamına gelmez. Hükümet kurmak için inisiyatif aldığını söyleyenlere meydan okuyorum. Bu, başbakanın görevidir. Ancak bu konuda siyasi adalet kriterleri talep ediyoruz. Dürzi düğümüyle ilgileniyoruz. Çünkü Talal Arslan Güçlü Lübnan Bloğu’nun bir parçasıdır. Hükümetin oluşumunda sözde Sünni düğümü ile hiçbir ilgimiz yok. Çünkü bu Hariri’nin görevidir.”
Dışişleri Bakanı açıklamasının devamında bakanlıkların paylaşımı konusunda da sert çıktı:
“Başkanın payını hedef almak tehlikeli olduğu kadar stratejik de bir konudur. Bazı pazarlardan farklı olarak Lübnan Kuvvetleri düğümü ile ilgili her şeyden vazgeçiyoruz. Lübnan Kuvvetleri’nin 3 bakanlık hakkı var. Hristiyanlara tahsis edilen devlet bakanlıklarının sayısı biliniyor. Neden tamamı bizim payımızdan?”
Basil açıklamasında tam teşekküllü bir anlaşma istediklerini de vurguladı:
“Egemen bir pozisyona sahip ‘Kuvvetler’ ile hiçbir zaman bir sorunumuz olmadı. Fakat bizimle hiçbir ilgisi olmayan başka bir mekanda ulusal bir veto söz konusu. Başbakan Yardımcısı’nın isimlendirilmesi gelenekler uyarınca cumhurbaşkanının hakkıdır. Anayasa, hükümeti kurma süreci için belirli bir süre belirtmiyor. Ancak başbakanın kendisi için bir tarih belirlemesi gerekiyor. Hükümet güven alamazsa Hariri’yi yeniden adlandıracağız. Ama ciddi gerekçelerle… Ülkedeki genel uzlaşı sağlam olarak devam ettiği sürece hükümetin kurulmasında da bir akıcılık oluşturabilir. Kriterler cumhurbaşkanı ile ortaya koyulmalı. Ayrıca bu kriterler katılsınlar ya da katılmasınlar tüm taraflara bildirilmeli.”
Basil’in açıklamalarını reddeden Lübnan Kuvvetleri partisi ise Dışişleri Bakanı’na sert çıktı:
“Bakan Basil, Lübnan Kuvvetleri bakanlarının enerji gemisi ile ilgili anlaşmasına karşı çıkmasını döneme bir darbe olarak nitelendiriyor. Biz dönem için büyük hizmet verdiğimizi düşünüyoruz. Çünkü hiçbir dönem, bu tür bir anlaşma ile onurlandırılmaz.”
Partiden yapılan açıklamada egemen bir pozisyona sahip Lübnan Kuvvetleri karşısında yer alan “ulusal veto” konusundaki soruya da yanıt verildi. Bu konuyu herhangi bir parti başkanından ya da meclis bloğundan bilgi almadığı için Basil’in konuya ilişkin ifadeleri “uydurma” olarak nitelendirildi.
Lübnan Kuvvetleri tarafından yayınlanan bildiride “Tekrar tekrar bahsi geçen kriterler konusunda da şunu belirtmek lazım; şahsına yönelik tüm saygımızla birlikte hükümetin kriter ve standartlarını o belirlemiyor. Aksine bu Başbakan’ın Cumhurbaşkanı ile ortak bir uzlaşıya varmasıyla olur” denildi.
“Şu ana kadar hükümetin kurulması konusunda bilinen tek kriter, halk temsili oranıdır. Örneğin, Şii bakanlar temsilinin Hizbullah ve Emel Hareketi ile sınırlı olduğunu görüyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Hristiyan bakanlık temsiline de değinilen bildiride şu ifadeler kullanıldı:
“Tek mantıklı kriter, son seçimlerde her partinin elde ettiği orandır. Lübnan Kuvvetleri, Hıristiyan temsilinin üçte birini aldı. Çünkü sayı ve ağırlık bakımından hükümetteki bakanlık temsilinin üçte birini hak ediyor. Bakanlıklarımızdan biri, devlet bakanlığı oluyor. Ancak bu, parlamento seçimleri tarafından kazanılan temsilimizin doğru bir şekilde, yani bakanlık koltuklarının üçte birinin verilmesinden sonraki konudur. Ayrıca bu durum, bakanların sayısı ve pozisyonun niteliğiyle ilgilidir.”
Başbakan Hariri de geçtiğimiz günlerde hükümetin kurulması yönünde atılan adımlara değindi. Başbakan, geçen perşembe günü bir televizyon kanalına verdiği röportajda şunları söyledi:
“Eğer bu durum hükümetin kurulmasına yardım edecekse payımı Lübnan Kuvvetleri ve Özgür Yurtsever’e vermeye hazırım. Çünkü ekonomik durum artık kabul edilemez boyutta. Müstakbel Hareketi dışındaki Sünni milletvekilleri, tek bir parti ile bloklaşmış değil. Onların hükümette temsil edilmesi için birleşmelerinin imkanı da yok.”
Hariri’nin Hizbullah’ın Sağlık Bakanlığı’nı almasına yönelik de itirazı vardı:
“Hizbullah’ın uluslararası yardım ve bağışlarla bağlantılı bu bakanlığı alması, yardımların durmasına neden olabilir.”
Hariri konuşmasının sonunda “Şu an hükümetin oluşumunu bozacak hiçbir dış baskı yok. Hiç kimse benimle uzaktan ya da yakından irtibatta bulunmadı” açıklamasında bulundu.