Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Lübnan’da ruh hastalarına özel cezaevi: Mavi Ev | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Beyrut: Sena el-Jack/Şarku’l Avsat

Beyrut’un doğusundaki Metn bölgesinde bir tepede bulunan Rumiyye Merkezi Cezaevi ziyaretçileri duvarları mavi boyalı olan bir bina önünde duraksıyor.

Bir an, tutuklama merkezi olarak atfedilmeyen bir mekanda olduklarını düşünüyorlar. Afişte de belirtildiği gibi bina, güvenli bir yapı. Binanın kapısına yaklaşırken ise şu ibareler göz çarpıyor: “Mavi Ev, Cezaevi Koşullarını Geliştirme Projesi kapsamında restore edildi. Proje, Birleşmiş Milletler (BM) Uyuşturucu ve Suç ile Mücadele Dairesi (UNODC) ile koordinasyon içerisinde Adalet Bakanlığı ve Cezaevi Müdürlüğü’nün bir projesidir. 2017 yılında İtalya Kalkınma İşbirliği Ofisi tarafından finanse edildi”.

Mavi Ev temiz ve sakin bir yer. Ancak özel bakıma muhtaç 40 mahkumu kapsayan bir cezaevi.

Mahkumların birçoğu ise ailesinin bir üyesini öldürmekten hükümlü.

Cezaevinin resmi görevlisi Şadi el-Bustani, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Mavi Ev mahkumlarının çoğu şizofreni ve başkaları için tehlike oluşturuyor. Üçü HIV (AIDS) virüsü taşıyor. Onları akşamları koğuşlarına gönderiyor, gündüzleri ise kontrol ediyoruz. İki büyük koğuş bulunuyor. Her bir koğuşun 17 odası bulunuyor ve her mahkum için bir yatak mevcut” ifadelerini kullandı.

Buradaki kayıtlı suçlar, diğer cezaevlerinden farklı. Bunu anladığımızda ise, Mavi Ev’in özelliğini de daha iyi anlayabiliyoruz.

Babasını öldürdüğünü söyleyen Ali, “O sıralarda tedavi edilmemiştim ve bu yüzden durumum kötüleşmişti. Ancak şu anki durumum istikrarlı, nörolog ve psikiyatristler tarafından onaylandığı gibi ilaçlarımı düzenli olarak kullanıyorum” şeklinde konuştu.

Ali, 30 yaşında ve cezaevinden ayrılmak istiyor. Ne zamandır cezaevinde bulunduğunu ise bilmiyor. Buradan kurtulması, aile üyelerinden birinin kefaletine bağlı. Ailesi ise buna kefil olamıyor. “Kefalete ihtiyacım var. Buradan çıkmak ve çalışmak istiyorum” diyen Ali, üniversiteye gidecek yaşa gelmiş. Siyasi bilimlerde uzmanlığa başlayan Ali koğuştuki gürültüden muztarip bu da geleceğini etkiliyor.

Kız kardeşi zaman zaman Ali’yi ziyaret ediyor. Avukatının, kendisine karşı olduğunu söylerken de ona inanmadığını söylemeden edemiyor.

Aile ziyaretleri, Mavi Ev’in bir odasında gerçekleştiriliyor. Mahkum, kelepçesiz bir şekilde oturabiliyor. Başka bir binada da görüşmeler gerçekleştirilebiliyor.

Halid ise, motosiklet hırsızlığı dolayısıyla 3 yıl hapis cezasına çarptırılmış. Kimse tarafından ziyaret edilmiyor ve ailesinin kim olduğunu da bilmiyor. Yetimhanede büyüyen Halid daha sonra sokağa bırakılmış, sokakta hırdavat toplayarak geçimini sağlamaya çalışan Halid’in agresif ve saldırgan olması dikkati çekiyor.

“10 yıldır, Lübnan cezaevlerinde yaşıyorum. Okumayı ve yazmayı öğrendim. Ama artık dayanamıyorum. Bir şey yemek istemiyorum. Özgürlüğümü istiyorum” diyen Halid, ağaçların arkasında yemek yiyor.

Şizofreni hastaları söz konusu olduğunda ise komplo teorileri ortaya çıkıyor.

Talal, 8 yıl önce erkek kardeşini öldürmüş ve Mavi Ev’e gönderilmiş. Doktor, Koğuş görevlisini Talal’a durumunu daha da kötü hale sokan ilaçlar vermekle suçluyor. Aynı şekilde Avustralya vatandaşı olan Tobia da Avustralya polisi ile ilgili sorunların ardından Lübnan’a geldiğini söylüyor. Belirttiğine göre akrabaları onu, deli olduğunu söyleyerek kışkırttı, kendisini korumak için bir bıçakla evine kilitledi, baskı arttığında ise dışarı çıktı ve komşusunu ölene kadar bıçakladı.

Viam ise durumu en özel olan kişi olarak nitelendiriliyor. Arkadaşları tarafından hikayesini anlatması için kapıya doğru itildi. “İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya arkadaşlık isteği gönderdim, aynı şekilde Facebook aracılığıyla başka birçok mesaj daha. Netanyahu, hiçbir mesajımı cevaplamadı. Ama genel sekreter, beni kamu güvenliği suçlamasıyla tutuklattı” şeklinde konuştu. 27 yaşında, zayıf, korkak ve alçak bir ses tonuyla konuşuyor. Elektronik alanında diploması var ve bir çikolata fabrikasında çalışmış. Sinir ilaçları kullanıyor, ancak neden kullandığını bilmiyor. Ailesi ise Viam’ı daima ziyaret ediyor.

Sonsuza kadar mahkumlar

Cezaevi görevlisi Şadi el-Bustani, yaptığı açıklamada “İlgili yasa, ruhsal hastalığı olan kişilerin iyileşme sağlanana kadar alıkonulmasını içeriyor. Bu yasa değiştirilmelidir. İyileşme umudunu yitirmiş yedi mahkum var, yani cezaevinde kalacaklar ve dışarı asla çıkmayacaklar” ifadelerini kullandı.

Yaklaşık 70 yaşında olan Talal ise bu duruma bir örnek. Cinayet teşebbüsü suçundan 25 yıldan fazla hapis cezasına çarptırıldı. Fakat iç savaş sırasında (1975-1990) kaçırıldığı konusunda ısrar ediyor. “Hala kaçırılmış olabilirim. Beni cinayetle suçladılar ve hapse attılar. İki Alman pasaportum var. Almanlar benim durumumu bilselerdi bana yardım ederlerdi” diyen Talal, evli ve bir çocuğu olduğunu iddia ediyor. Talal ayrıca, eşinin doktor olduğu ve kendisini ziyaret ettiği konusunda da ısrarcı. “Birlikte olduğumuz dönemde doktor değildi. Farklı kişilerle birlikte, farklı isimlerle beni ziyaret ediyor. Durumunu kimse ortaya çıkaramaz. Oğlumla birlikte beni ziyaret etti ve sonra çocuğu bırakıp gitti” diyen Talal, “Komünist Parti mensubu olmam dolayısıyla bir komploya kurban gittim. Doktor bana karşı komplo kurdu. Beni hapiste tutmak istiyorlar” şeklinde konuştu.

Ziyad’in hikayesi ise daha farklı. 40 yaşına ulaşmış durumda, dışarı yansıyan herhangi bir saldırganlığı yok, ancak AIDS hastası. Uyuşturucu sattığı ve kullandığı suçlamasıyla 2009 yılında ilk defa birkaç ay olmak üzere hapis cezasına çarptırıldı. Dışarı çıktığında ise iş ve iyi yaşam kapıları yüzüne kapatıldı ve uyuşturucu ticaretine, uykusuzluğa ve alkol kullanmaya yeniden başladı. Uyuşturucu ticaretinin daha karlı olduğunu keşfetti ve 3 yılını doldurduğu 5 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.

Eski yaşantısına geri dönmeyeceğini söyleyen Ziyad, “Hapishaneye girdiğimde çok zayıf ve hastaydım. Bugün kilo aldım ve sağlığımı geri kazandım. Spor yapıyorum. Bir evim var. Dışarı çıktığında ticarete atılacağım ve hayatımı, doğru ve sağlıklı bir şekilde yoluna sokacağım. Bana ve beni kucaklayan aileme acı veren yaşantıma geri dönmeyeceğim” dedi.

Mavi Ev’de bakım ve eğlence araçları da mevcut. Televizyon seyretmek ve geniş bir alanda piknik yapmak mümkün. Hastalar aynı zamanda, gardiyanların kendilerini nazik bir şekilde karşıladığını belirtiyor.

Diğer taraftan Şadi el-Bustani, “Hiçbirisi, sinir ilacı kullanmadan hayatta kalamaz. İlaç kullanmayı reddedenler saldırgan bir hale dönüşür ve hastaneye kaldırılmak zorunda kalır” dedi. Cezaevi görevlisi ayrıca, “Bu hastalarla uğraşmak deneyim gerektiriyor. Bu yüzden Mavi Ev’deki hastaların sağlık ve psikolojik durumlarıyla ilgilenme hususunda Kızılhaç kurslarına katıldım” şeklinde konuştu.

El-Bustani, “Sağlık Bakanlığı’ndan bir doktor, haftada bir defa hastaların muayenelerini yapıyor. Gerekli durumlar için cezaevinde psikiyatristimiz var. Hastalara İç Güvenlik Güçleri eczanesinde bulunan ilaçları sağlıyoruz. Bulunmayan bir ilaca ihtiyaç duyulması halinde de cezaeviyle ilgili aile veya derneklerden bu ilaçları temin etmelerini istiyoruz” dedi.

El-Bustani’ye göre, bazı mahkumlar, psikolojik durumunun iyi olmasına rağmen, Mavi Ev’deki bakımlarının iyi olması dolayısıyla “deli” olduklarını söylüyor. Bu bağlamda “İki kanadın bulunması, saldırganlıkların önüne geçilmek üzere hastalar arasında bir ayrım oluşturmaya çalışıyor” diyen görevli, “Bazen zapt edilmesi gereken bazı problemler ortaya çıkıyor. Eğlence, drama eğitimi ve çizim terapisi gibi rahatlamaları için oluşturulan projelerimiz var” ifadelerini kullandı.