Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Lübnan’da seçim komedyası | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Beyrut’ta ve genel olarak tüm Lübnan’da bir kuşun bile ayak basacağı kadar yer kalmadı. Ulusal vaatler ve siyasi tesellilerin dolup taştığı bir ortamda seçim sloganları ve pankartları meydanları ele geçirdi. Bu her ilgiye aç olan sefil halkın üzerine hemen üşüştü seçim sloganları.

Meraklı bir yabancı bu slogan ve pankartların içeriklerini okurken yaklaşık olarak hepsinin, ülkede hâkim olan durumu kötü göstermeye, daha iyi bir durumu ve Lübnanlıları içinde acı çektikleri cehennemden kurtararak hayal ettikleri cennete sokacak çözümler vaat ettiğini görünce şaşırabilir.

Atılan bu parlak sloganlar ve verilen altın vaatler tufanının arkasındaki psikolojik unsur hakkında az bir düşünmek, ülkenin geçmişteki ve şuandaki durumunun; eğitim, sağlık ve iktisat sektörlerinde felaket olduğunu ve ülkede; işsizlik, pahalılık, çevre, elektrik, kirli su, devlet dairelerini kemiren aşırı yolsuzluk, haraç, hile, keyfi görevlendirme ve paylaşım, şüpheli ihaleler, mayınlanmış faturalar, hayali kuruluşlara harcanan milyarlar-genelleme yapmadan buna örnek olarak “Arap Atı neslinin geliştirilmesi” ne iki yüz milyon dolar harcanmış- gibi sorunların var olduğunu anlamamız için yeterlidir. İnan veya inanma!

Hakikaten şu zikredilenlerin hiçbirinde yalan yok. Ancak bu çelişkinin iki tarafı var. Birincisi atılan sloganlar ve havaya kaldırılan pankartların hepsi Lübnanlıları bu trajik durumdan kurtaracağını söylüyor. İkinci yüz ise ki daha önemli olan bu söz konusu seçim vaatlerinde sorumlulukları ve ülkeyi bu duruma getiren yetkilileri ortaya çıkaracak anlaşılır sorular ortaya atmıyor. Lübnan vatandaşı, bu krizden kurtuluş sloganlarını atan ve cennet vaatlerini verenlerin gerçekte – çoğu (genelleme yapmamak için)- son yıllarda ülkenin halini bugünkü durumu olan yozlaşma ve yıkıma getirenlerin ta kendileri olduğunu anlar ki işte bu çizgide facia tamamen ölümcül oluyor.

Hadi bu üzücü durumu görmezden gelsek ve gerçekten bu seçim çalışmaların arkaplanına baksak- bu çalışmaların cevheri demem çünkü neredeyse bir özü ve cevheri yok- tamamen dehşete düşüren iki durumla karşı karşıya geliriz:

Birincisi; Lübnanlı seçmen, kendisini bu seçimde temsil edenlerin projelerini sundukları ve seçimdeki rakipleriyle tartıştıkları televizyon programlarını izlemez. İnsanların, kendilerini temsil eden adayların ne fikirlere sahip olduğunu, ne gibi projeler hazırladığını ve bu seçimdeki rakiplerin ne gibi çözüm seçenekleri sunduğunu bilmesi kolay değil. Tarihte, ülkede bulunan sorunlar ve bunların çözümüne yönelik verilen vaatler konusunda seçmenler önünde bir soru-cevap yapılmasının görmezden gelindiği ve 4 sene genel vekillik veren bir seçim yok.

Yapılan her şey Lübnan’da var olan durumun üzerine ağlama yarışıdır. Ancak söz konusu yarışta, gözyaşlarının silinmesi için mendil verilmiyor ki biriken sorunların sona erdirilmesi ve problemlerin çözülmesinden bahsedilmesin.

Sorun şu ki geçmişi ve içinde bulundukları durumu suçlayarak seçim sloganları atan adayların %50’sinden fazlası, geçtiğimiz senelerde insanları temsil edenlerin oğulları, akrabaları, kardeşleri, destekçileri, yakınları veya varisleridir. Durum bu kadar felaket. Bütün bu kötülük ve yıpranmanın sebebi, bu durumu ortaya çıkaran ve 9 sene boyunca iktidarı elinde bulunduran yönetim. Söz konusu kişilerin; tek bir siyasi okulda okumuş; yönetimin, halkın ve toplumun hizmeti için değil de makam için olduğunu düşünen kişilerin öğrencisi olmuş varisleri mi dedelerinden daha iyi olacak?

İkincisi de şu an daha kaba ve çirkin bir şekilde gün yüzünde. O da anlaşmaların ve seçim listelerinin oluşturulmasının dayattığı ve at yarışları üzerine oynanan bahislere benzer bir halen gelen tuhaf ve acayip yöntemlerle ilişkili. Yani bütün slogan, değer ve vaatlerin çöpe atılarak tek bir şey üzerine, hesap makinesi üzerine yoğunlaşılması. Yani gelin siyaseti bir kutuya koyalım, rakamlar oyunda belirleyici olsun, sonuçta kimin başkan olacağını o belirlesin demek. Yani bu düşmanla anlaşma yapmanın seçimde bize da ona da yararı var, onunla bu konuda yarışta olması kaçınılmaz demek.

Ne kural, ne siyaset, ne program, ne de ortak hedefler var. Ortada sadece hesap işlemleri var. Toplama, çıkarma ve bölme. Hedef tek o da orda veya burada bir makama sahip olmak. Beyrut dairesi içerisindeki seçim mücadelesine dalanlar güney dairesindeki bloklaşmalarda karşılıklı öpücükler gönderip birbirlerine oy veriyor. Seçim çalışmaları böylece bir borsaya, oyların paylaşıldığı bir lobiye veya geçmişte Beyrut’ta hâkim olduğu gibi büyük olasılıkla okka pazarı haline geldi.

Lübnan daha önceden hiç görülmemiş olan, seçim yasasının nisbi ve karmaşık tabiatının dikta ettiği konuşma ve boş vaatler tufanında boğuluyor. Bu yasalardan bir tanesinin metni eski bir bakan tarafından, aralarında milletvekili ve bakanların bulunduğu 280 siyasetçiye gönderildiğinde gelen cevaplar faciaydı çünkü hiçbiri bu kanun metnini tam olarak anlamamıştı. Çok sayıdaki seçim listeleri bu kanunların karmaşıklığını artırıyor. Bazı bölgelerde birbirine rakip olan 8 farklı seçim listesi var. Bu da o bölgedeki seçmenin yargı sistemine göre listelerden birini seçerek verdiği oyları “altın oy” yani “üstünlük kazandıran” oy haline getiriyor.

Bundan hareketle, üstünlük kazandıran oy pazarı ortaya çıktı. Geçtiğimiz hafta açık bir şekilde şu söylendi: “Üstünlük kazandıran oyun bir tanesi bin dolar”. Bu da seçim marjında yeni bir rızık kapısı açılmasına sebep oldu.

Arka planda bu seçimler Lübnan’daki tuhaf genel temsili düzeltmeyecek. Kesinlikle bu böyle. Bu bir temsil anarşisidir ki, her şey karmakarışıktır ve seçimler, siyaset ve sorumlulukla alakası olmayan hesap işlemlerinde ibarettir. Eski bakan Raşid Derbas, yazdığı bir makalede “ Yeni seçim kanunu metinlerini hazırlayanların bir psikiyatri merkezinde tedavi görmesi gerekiyor” dedi. Normal olarak bunda hiçbir abartı yok!

Başkan Hüseyin el-Hüseyni’nin açıklaması seçimlerden istifa etmek değildir. Bilakis seçimlerin “istinyab” olarak isimlendirdiği gidişatına yöneltilmiş şiddetli bir suçlamadır ve makalede temsil sürecini kanunen ve ahlaken çarpıtan siyasi oligarşi ormanı ile mücadele edilmesi çağrısında bulunmuştur. Başkan Hüseyin makalede özellikle silahın gücü, Hizbullah’ın silahları, mezhepçilik ve özellikle de Suriye’den gelen dış müdahaleden yakınırken; yargı ve idari kurumların, resmi organların; genel, şahsi ve gruplara ait mülklerin seçim sürecinde kullanılmasından şikâyet etti. Komik!

Sivil toplum kuruluşları bile tuhaf kanunlar ile parçalara ayrıldı!