Lübnan ordusu, Suriye’nin Lübnan bayraklarını kaldırmasıyla birlikte dün Lübnan’ın doğu sınırındaki özgürleştirilmiş bölgelere girmeye başladı. Bu, Hizbullah’ın DEAŞ ile imzaladığı anlaşma gereğince Suriye’nin batı sınırına hakim olmasıyla eş zamanlı oldu.
Deyr-i Zor’a doğru olan bu geri çekilmeyi Lübnanlı kaynaklar da doğruladı. Öyle ki sınırın her iki tarafı da DEAŞ’tan temizlenmiş oldu. Lübnan tarafındaki sınır kontrolü Hizbullah ve Lübnan ordusunda, Suriye tarafında ise Esed rejimi ile Hizbullah’ta kaldı.
Lübnan Ordusu’ndan yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Ordu birliklerinin, DEAŞ terör örgütünden temizlendiği vurgulanan vadi ve çevresini tamamen kontrolü altına aldı. Lübnan bayrakları bölgedeki en yüksek mevkilere asıldı. Teröristlerin arkalarında bıraktığı bombalar, mayınlar ve şüpheli cisimlerin keşfi için mühendislik alayındaki yetkili birimler arazi taraması yaptı.”
Şarku’l Avsat’a konuşan askeri kaynaklar ordunun sınır boyunca stratejik noktalarda tek başına olacağını vurguladı ve; “Ordunun asıl savaşı sınıra ulaşmak oldu. Şimdi ordu sınırda sabit noktalara yerleşecek. Arzu edilen Suriye tarafı ile hiçbir şekilde birlikteliğin oluşmaması. Sınırın korunması için hiçbir taraf veya orduyla birliktelik kurulamaz. Bunu tek başına yapmamız gerekir.” ifadelerini kullandı.
Suriye tarafında ise Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü Başkanı Rami Abdurrahman bu çerçevede Hizbullah ve rejimin Kalamun ve Zebedani ovasında sınır boyunca yerleşerek el-Kusayr bölgesindeki güney Humus kırsalına ulaştıklarına işaret etti. Öyle ki güneybatı Şam kırsalındaki iki buçuk kmlik Suriye sınırı, Şeyh Dağı kuvvetleri birliği olarak isimlendirilen bölgedeki aşiretlerin kontrolünde.
Emekli Tuğgeneral Halil el-Halev şu açıklamayı yaptı; “Lübnan ordusu savaş başlamadan önce doğu sınırının Halid Vadisinden el-Ka’a’ya kadarki bölümünde bulunuyordu. Beklenen tekrar bu sınıra yerleşmesi. 1943 yılındaki bağımsızlığından beri ordu ilk kez doğu Labva, el-Fakiha, Baalbek ve el-Ka’a’yı kapsayan160 kmlik bu alanda askeri merkezler kuruyor. Bu bölgenin bilinen en yüksek noktası 2700 metrelik Halime tepeleri. Ordunun bu bölgedeki yokluğu bu bölgenin kurak arazisinin önemsizliği nedeniyledir ki militanlar da bunu değerlendirmiştir. Bugün ise kesin bir şekilde ordunun bu bölgede varlığı gerekmektedir.”
Arsal gazetelerinde ise Hizbullah’ın iki hafta önce Nusra’ya karşı savaşa girdiğini ve militanlarını Suriye’den çekmeyi gerektiren anlaşmanın da bittiği yazıldı. Bu bölgelerin çoğunluğu halen Hizbullah’ın kontrolünde. Öyle ki örgütün Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, kendi kaynakları ve askeri kaynakların güçlendiği zaman bu bölgeleri orduya teslim edebileceğini duyurdu. Teslimin hiç şüphesiz yakın bir zamanda gerçekleşeceği vurgulandı. Buna karşılık kaynaklar Hizbullah’ın sınırı -özellikle de orta bölgeyi- tamamen teslim edeceğini düşünmüyor. Şunu ifade ettiler; “Geçitleri korumak gerekiyor. Özellikle de güney Arsal’dan Brital’e ulaşan geçidi.” El-Halev bu bölgelerin Hizbullah’a terk edilmesinin sorumlularının ordu değil Lübnan devleti olduğunu söyledi ve şunları ekledi; “Ordunun üzerinde mutlak bir destek yoksa sınırları teslim alması zor. Bu siyasi bir karara ihtiyaç duyan bir mesele.”
El-Halev, militanların bir taraftan diğer tarafa geçmesini engellemek ve bu sınır bölgesinde var olan terörle mücadele edebilmek için Lübnan ordusunda bulunan kara sınır birliklerinin bu sınırlara yayılması gerektiğini düşünüyor. DEAŞ’ın çekilmesi, sınırın Lübnan tarafında Lübnan ordusu ile örgüt militanları, sınırın Suriye tarafında Suriye ordusu ve Hizbullah ile örgüt militanları arasındaki savaştan bir hafta sonra gerçekleşti.
Hizbullah’ın genel sekreteri Hasan Nasrallah geçen gece şu açıklamaları yaptı; “Amaçlar gerçekleşti. Lübnanlılar daişi topraklarından çıkardı. Suriye sınırının güvenliği sağlandı ve batı Kalamon daişten temizlendi. Bugün hiçbir arazi, tepe, dağ, vadi ve sınır noktasında terörist bulunmuyor. Bu büyük bir başarı. Lübnan sınırı artık güvende.”
El-Halev “örgüt devleti”nin Lübnan’da bittiğini düşünüyor. Ancak örgütün radikal fikirleri yakın bir zamanda bitmeyeceğini ifade etti ve ekledi; “Lübnan’da terörün bittiğine dair iddia mantıksızdır. Örgütün tehlikesi bütün dünyada olduğu gibi Lübnan’daki varlığını da koruyor.”