Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Lübnan’ın ‘sezaryen’ hükümeti | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Lübnan artık, başarısız bir devletin temelini atacak ekonomik ve siyasi çöküşün egemenliğine girmeden önce Güvenlik Konseyi’nin toplanıp yedinci fasıl kapsamında yeni bir hükümetin oluşturulmasını dikte eden bir karar alınmasına ihtiyaç duyuyor.

Başbakan Saad Hariri’nin hükümet kurmakla görevlendirilmesinin üzerinden beş ay geçti. Fakat Hariri, şu ana kadar ulusal birlik hükümetini kurmaya yönelik iki taslağı da engelleyen boş ve zorlu şartlarla yüzleşmektedir. Bu süre zarfında Beyrut’taki yetkililere hükümet boşluğuna yol açabilecek vahim sonuçlar konusunda birtakım uyarı ve ikazlar yapıldı. Ancak bu uyarılar da herhangi bir sonuç getirmedi.

Geçen hafta Hariri, herkesin taviz vermesini istediğini ve 10 gün sonra Cumhurbaşkanı Mişel Avn’la beraber yeni hükümeti açıklayacağını belirtmesinin ardından şöyle bir soru gündeme gelmektedir:

Lübnanlılar ve dünya, bu iki gün içerisinde özellikle de Mişel Avn’ın Ermenistan’dan dönmesinin ardından Lübnan’da yeni sezaryen hükümetinin doğum mucizesine mi şahit olacak? Ermenistan’da Frankofoni Zirvesi’ne katılan Avn, zirvenin akabinde Lübnan’a 11,2 milyar dolar yardım sağlayan Sedir Konferansı’nın kararlarını uygulamaya başlamak için Beyrut’taki yetkililere hükümetin ivedi bir şekilde kurulmasını isteyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’la bir araya geldi.

Geçtiğimiz günlerde hükümet sorununu çözmek için Erivan rüzgârlarına güvenildiği açık bir şekilde görülüyordu. Özellikle Hariri’nin bütün partilerin taviz verdiğini ve sorunların çözülmeye başladığını açıklamasının ardından bu atmosfere paralel olarak olumlu işaretler meydana geldi. Cumhurbaşkanı Avn’ın dönemiyle ilgili Hariri’den sürpriz bir karar geldi. Şöyle ki Hariri, hükümeti kurmada başarısız olması halinde bu görevi tekrar kabul etmeyeceğini ifade etti. Yani hükümeti kurma görevini yeni bir başbakana vermek için yapılacak gerekli parlamento görüşmeleri, zorlu tutum ve şartlarla yüzleşecek.

Tam olarak neden?

Çünkü Hariri’nin, hükümet kurma görevini başaramaması halinde herhangi bir Sünni lider bu görevi kabul etmeyecektir. Bu lider, 8 Mart grubundan olduğu zaman Lübnan güçleri ve Sosyalist Parti’nin desteğini alan Sünni çoğunluğun boykotuyla karşı karşıya kalacaktır. Bu da ülkeyi üzerinden iki yıl geçmesine rağmen henüz başlamayan yeni dönemin sıkıcı boşluğuna itecek. Zira geçmişte Avn, döneminin yeni hükümetin kurulmasıyla başlayacağını söylemişti.

Fakat ne tuhaftır ki beş aydan bu yana hükümet kurma işlemi, bazen Avn’ın şartları ve standartlarıyla bazen de Avn’ın damadı ve Özgür Yurtsever Hareketi’nin lideri Cibran Basil’in belirlediği kota kurallarıyla sekteye uğruyor.

Başbakanın hükümet kurma konusunda başarısız olması halinde bu görevi tekrar kabul etmeyeceğine dair işareti, Hariri’nin hemen başarısız olacağı anlamına gelmiyor. Fakat Hariri, engelleme ve gecikmelere artık tahammül edemediği konusunda ilgili taraflara bir mesaj iletiyor. Bu açıklamaya paralel olarak geçtiğimiz Çarşamba günü Meclis Başkanı Nebih Berri, hükümet meselesinin çözüme kavuşturulması için herkesin sorumluklarını yerine getirme zamanının geldiğini ifade etti. Ayrıca Nebih Berri, bu ayın sonuna kadar hükümet kurulmazsa Temsilciler Meclisi’ni yasama toplantısına çağıracağına işaret ederek herkesi fedakârlıkta bulunmaya çağırdı.

Bu kapsamda Berri, Sedir Konferansı’nın kararlarıyla ilgili bazı tasarıların kabul edilmesi için “zorunlu yasama” başlığı altında iki yasama toplantısına çağırmıştı. Zira Paris, Lübnan’ın yardımları kaybetmemesi için Berri’den bu tasarıların kabul edilmesini talep etmişti.

Bugünlerde Beyrut’ta hükümet sorununun çözülmesi için Fransız girişiminden bahsetmenin kesinlikle hiçbir anlamı yok. Çünkü Paris, sorunları ve engelleri aşıp üç aydan beri partileri hükümeti kurmaya teşvik ediyor. Diğer yandan Cumhurbaşkanı Macron, Erivan’da Cumhurbaşkanı Avn’a bir tarafa eğilim gösterip diğer tarafı uzaklaştırmayan hükümetin kurulma işleminin hızlandırılması gerektiğini belirtti. Çünkü Lübnan’ın donör ülkelere vaat ettiği reform programını uygulamaya başlaması ve tarafsızlık politikasına bağlı kalması için hükümetin kurulması gerekiyor.

Bir tarafa eğilim gösterip diğer tarafı uzaklaştırmayan hükümet, tam olarak ulusal birlik hükümeti demektir. Hariri’nin de üzerinde durduğu asıl nokta budur. Her şeyden önce Lübnan’ın Paris Konferansı’nda vaat ettiği reform programına başlayabilmesi için yürütme organında ulusal birliğin sağlanması gerekiyor. Öte yandan Lübnan’ın bölgesel tehlikeler ve artan ekonomik krizle baş edebilmesi için ulusal birliğe gerçekten çok ihtiyacı var.

Geçtiğimiz Çarşamba günü Semir Caca, Sedir Konferansı’na katılanların ilgili taraflara Lübnan Güçleri’nin temsilcilerini kapsayacak dengeli ve ulusal birlik hükümetinin kurulması gerektiğini bildirdiklerini ve Fransa’nın girişiminin de bu yönde olduğunu söyledi. Zira Lübnan Güçleri’nin temsilcilerini kapsamayan yeni bir hükümet, Gazze hükümetine benzeyecektir.

Diplomatik kaynaklar, Macron ve Avn arasındaki zirvenin taçlandırdığı “Fransız girişimi”ne odaklanmıyor. Çünkü Fransa, uzun süreden beri bu yönde çalışmalar yürütüyor. Fransa’nın Lübnan Büyükelçisi Bruno Fuchia, hükümet sorununu çözüme kavuşturmaya çağırmak için 15 Eylül’de Avn, Berri ve Hariri’yi ziyaret etti. Mişel Avn’ın Ermenistan ziyareti öncesinde Sedir Konferansı’ndan ve kararlarının uygulanmasından sorumlu elçi Pierre Duquesne, reform programının uygulanması için Donör Ülkeler Takip Komisyonu’nun kurulduğunu ve Lübnan’ın da üzerine düşeni yapması gerektiğini Lübnanlı yetkililere bildirdi. Lübnan, üzerine düşeni yapabilmesi için yürütme organının alabileceği kararlara ihtiyaç duymaktadır. Bu da yeni hükümetin en kısa sürede kurulmasını zorunlu hale getiriyor.

Fransızlar, Sedir Konferansı’nın kararlarının daimi ve sürekli kararlar olmadığını sık sık yineliyor. Dünya Bankası Ortadoğu ve Kuzey Afrika Direktörü Ferid Bilhac, yetkililere önceden uyarı niteliğinde bir açıklama yaparak şu ifadeleri kullandı:

“Paris Konferansı’nda toplanan yardım, sonsuza dek sizi bekleyemez. Donör ülkeler, bu yardımı geri dönüştürüp başka ülkelere verebilir.”

Geçtiğimiz Çarşamba günü Hariri, “Hükümet kurma görevinde başarısız olursam bu görevi tekrar kabul etmeyeceğim” dediğinde kredi ve yardımların beklemeyeceğine yeniden dikkat çekmişti.

Ancak mesele, sadece kredi ve yardım meselesi değildir. Aksine ekonomi uzmanlarının dediği gibi bu, Lübnan’ın sahip olduğu son fırsattır. Hatta bir banka müdürümün dediği gibi bu fırsat da kaçmak üzere. Çünkü Lübnan, donör ülkelere verdiği sözleri dürüst ve sağlam bir şekilde yerine getirmezse gelecekte kendisine yardım edecek hiç kimseyi bulamayacak. Zira Lübnan, kendisine bile yardım etmek istemiyor.

Üzücü bir durum değil mi?

Belki üzücü olmanın da ötesinde bir durum. Çünkü dünyada hiçbir devlet, kendi hükümetini oluşturmak için müdahalelere, arabuluculara ve uyarılara ihtiyaç duymaz. Büyüyen ekonomik yaşam koşullarının ezdiği bir ülke, kota ve hisse anlaşmazlığı nedeniyle hükümet boşluğuyla oyalanmaz. Böyle bir ülke, kalkınmaya değil de ekonomik çöküşü durdurmaya yardım edecek Sedir gibi bir fırsatı kaçırabilir.

Şimdi şöyle bir soru gündeme geliyor:

Erivan rüzgârları, onca acının ardından Lübnan hükümetini sezaryenle doğurtacak şekilde mi esecek?