Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Macron, İran’ın ‘nükleeri’ni çöküşten kurtarma çalışmaları için Washington’da | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Anlaşmadan geri çekilme kararına karşı çıkan uluslararası adımların büyüdüğü bir ortamda İran ile olan nükleer anlaşmanın geleceği konusunda ABD Başkanı Donald Trump’ın karşısındaki muhalefet genişliyor.

Gözler nükleer anlaşmayı çöküşten kurtarmak için Washington’da bulunan Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un bugün başlatacağı görüşmelere çevrilmiş durumda. Pekin’den Moskova’ya ve Cenevre’ye varana kadar daha önce de taraflar bir sonraki adım konusundaki tavırlarını ortaya koymak için görüşmeler başlatmıştı.

Macron, 2015 yılında imzalanan ve Kapsamlı Ortak Eylem Planı olarak anılan anlaşmayı kurtarma görevi sayılabilecek bir iş yapıyor. Zira Trump, Avrupalı müttefikler anlaşmanın şartlarını ağırlaştırmadıkları takdirde Mayıs ayının ortalarında anlaşmadan çekileceğini söylüyor.

Trump’ın 2015 yılında imzalanan anlaşmada yer alan ‘endişe verici eksiklerin düzeltilmesi’ için anlaşmanın tarafı olan Avrupalı devletlere 12 Mayıs’a kadar tanıdığı sürenin yaklaşmasıyla birlikte kaygılar artıyor. Aksi takdirde Amerika, İran’a uyguladığı yaptırımlarının bir süre daha askıya alınmasını reddedecek.

Nükleer anlaşmayı çöküşten kurtarmaya çalışan savunucular dün Macron’un Beyaz Saray’daki tutumunu güçlendirecek bir tavrı benimsediler. Macron, Washington’a gitmeden önce Fox News kanalına verdiği bir röportajda Tahran’ın nükleer hırslarını dizginlemek için alternatif başka bir plan olmadığını söylemişti.

Avrupalı ülkeler, Lüksemburg’da düzenlenen son bakanlar toplantısında balistik füze programına karşılık İran’a yaptırım uygulama ve Tahran’ın bölgesel rolü hakkında nihai bir formüle ulaşamadı. Tahran’ın bölgesel rolü meselesi, Trump açısından Tahran’ı kontrol altına almak için İran’ın nükleeri ile alakalı bir anlaşmayı çağıran konulardan biri.

Nükleer anlaşmayı eleştirenler, bu anlaşmanın İran’dan mali sınırlamaları kaldırarak böylece ona başta Ortadoğu olmak üzere uluslararası güvenliğe doğrudan tehdit yöneltecek projelere harcama yapma yolunu açtığını söylüyor.

Nükleer anlaşmanın geleceği, yedi büyük sanayi ülkesinin dışişleri bakanlarının Toronto’da yaptığı toplantıda odak konusuydu. İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson toplantı ile alakalı olarak, “İran’ın tavrının bölge için yıkıcı olduğunu ve Başkan’ın ele alınması gereken bazı noktalarda haklı olduğunu biliyoruz ancak biz bunun anlaşma kapsamında değerlendirilebileceğini düşünüyoruz” dedi.

Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas da bu konuda dün, “Almanya ve Fransa liderleri, büyük sorunlara yol açacak olmasından ötürü Trump’ın İran ile olan nükleer anlaşmadan geri çekilmemesinden yana” ifadelerini kullandı.

Maas Washington’da sonraki toplantılarında Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in Fransız Cumhurbaşkanı ile birlikte Trump’ı anlaşmadan geri çekilmemeye davet edeceğini ekledi ve şu açıklamada bulundu: “Bu anlaşmayı desteklemenin oldukça önemli olduğuna inanıyoruz. Başarısız olması ya da ABD’nin çekilmesi durumunda elimizde ona alternatif hiçbir şey yok ve durumun ciddi bir şekilde kötüleşmesinden ve bu sonucun getireceklerinden korkuyoruz.”

Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Pekin’de ABD’nin anlaşmayı bozmaya yönelik herhangi bir teşebbüsüne karşı çıkmak üzere Çinli mevkidaşı Wang Yi ile anlaştığını ifade etti ve şöyle dedi: “Bu anlaşmaları tekrar gözden geçirmeye karşıyız. 6 büyük güç ve İran arasında sıfır noktasına dönmek için yapılan görüşmeler yoluyla ortaya koyan uluslararası çalışmanın ve onca senenin heder edilmesi oldukça rahatsız edici bir durum. BM Güvenlik Konseyi’nin kararına dayanak aldığı bu anlaşmaların baltalanmasına yönelik her çabaya karşı duracağız.”

Kremlin bu konuda yaptığı bir açıklamada, Rusya Başkanı Vladimir Putin ve Fransız mevkidaşının bu anlaşmanın devam etme zorunluluğuna dair dün yaptıkları bir telefon görüşmesinde görüş birliğine vardıklarını açıkladı.

Cenevre’de düzenlenen Nükleerin Yayılmasını Önleme Konferansı dün, anlaşmanın geleceğine yönelik tartışmalara sahne oldu ve anlaşmayı imzalayan devletlere yani ABD, Çin, Rusya, İngiltere, Fransa ve Almanya’ya anlaşmanın uygulanması yönünde yapılan çağrılar yinelendi.

Bu bağlamda BM Silahsızlanma İşleri Yüksek Temsilcisi İzumi Nakamitsu, “Kapsamlı Ortak Eylem Planı, İran’ın nükleer programının tamamen barışçıl doğasını sağlamanın ve İran halkına söz verilen somut ekonomik faydaları gerçekleştirmenin hala en iyi yoludur” ifadelerini kullandı.

Buna karşılık ABD Temsilcisi Christopher Ford, İran’ın gerçek anlamda ve geniş kapsamlı olarak nükleerin yayılmasını önlemeye karşı bir hareket aldığını söyleyerek konuşmasına şu sözlerle devam etti: “İran senelerdir yasal olmayan yollarla ve gizli bir şekilde nükleer silahlarını geliştirmek için çalışan bir ülkedir. Silahlanma çalışmalarını sadece olabilecek en ağır yaptırımlarla karşı karşıya kaldığında durdurdu. Meşru olmayan çalışmalarını keseceğine dair de bir şey demedi.”

Ford konuşmasını şöyle sürdürdü: “BM Güvenlik Konseyi’nin yasal olarak bağlayıcı taleplerine karşı durarak uranyumu zenginleştirme çabalarını birkaç yıl sürdürdü. Önümüzdeki yıllarda hızlı silahlanma ihtimalinin oluşturduğu tehlikeye yakın durarak hayatta kalma gücünü bulunduruyor.”

AB Silahsızlanma Temsilcisi Jacek Bylica ise anlaşmanın nükleerin yayılmasını engelleme konusunda uluslararası sistemi sağlamlaştırdığını ve İran’ın nükleer programının barışçı doğasını güvence altına alarak bölgesel ve uluslararası güvenliğe katkı sağladığını söyledi.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun Baş Yetkilisi Cornel Seruta da anlaşmanın İran’ın nükleer programına yönelik büyük ölçüde denetleme gücü sağladığını ifade ederek şöyle söyledi: “Özetle İran şimdi en güçlü nükleer gerçekleştirme sistemine tabi ve Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın bir gereği olarak nükleer yükümlülüklerini yerine getiriyor.”

Öte yandan İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif dün Twitter üzerinden anlaşmayı imzalayan Avrupalı devletleri alternatifi olmadığını söylediği anlaşmadan geri çekilmemesi konusunda Trump’ı ikna etmeye davet etti ve şu ifadeleri kullandı: “Ya hep ya hiç. Avrupalı liderlerin anlaşmada kalması yetmez; Trump’ı teşvik etmeleri de gerekir. Daha da önemlisi halis bir niyetle anlaşmanın uygulamasına bir yerden başlamaktır.”

Görülüyor ki Zarif, son birkaç günde İran’ın nükleer dosyasında diplomatik tondan uzaklaşarak uyarıcı ve tehditkâr tona geçti. Bu, Washington’un geri çekilmesinin Tahran’da yarattığı endişelerin bir göstergesi olsa gerek. Mesajının devamında, “Başkan Macron, Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın alternatifi olmadığını söylerken haklıydı” yazdı. Zarif, nükleer anlaşmanın resmi muhataplarından biridir.

ABD’de yayın yapan ‘New York’ dergisine verdiği bir demeçte, ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesi durumunda İran’ın önünde olası üç senaryo bulunduğuna işaret etti. “Senaryolardan ilki, İran’ın da anlaşmadan çekilmesi ve anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerini sona erdirerek uranyumu zenginleştirmeye devam etmesidir.” Bu konuda, “Amerika, İran’ın atom bombasının arkasında koştuğunu sanmasın. Biz onu güçlü bir şekilde zenginleştirmenin peşinde olacağız” dedi.

DPA’nın İran Tesnim ajansından aktardığına göre, “ikinci senaryo, anlaşma içeriğinin ihlal edildiğine karar vermek için oluşturulan komisyonda taraflara şikâyetlerini resmi olarak sunma imkânı veren nükleer anlaşmadaki anlaşmazlık ve çekişme mekanizmasından çıkacaktır. Nitekim İran şimdiye değin bu komisyona 11 şikâyette bulunmuş ve bu komisyona başkanlık eden AB Dış Politika sorumlusu Amerika’nın yaptığı ihlal durumlarını iletmiştir. Bu işlemdeki ana hedef, Amerika’nın nükleer anlaşma içeriğine tekrar uymasını sağlamaktır.”

Zarif, İran’ın Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’ndan çekilme kararı alacağı üçüncü senaryonun daha güçlü ve ciddi olduğuna vurgu yaptı. İran, bu anlaşmanın taraflarından biri olarak kabul ediliyor. Konuşmasının devamında Zarif, “Eğer Amerika nükleer anlaşmayı ortadan kaldırmak istiyorsa elinde bu seçenek var ancak sonuçlarıyla yüzleşmesi gerekecek” ifadelerini kullandı.

İran’ın nükleer anlaşması, Suriye krizi, Rusya ile ilişkiler, bu hafta AB’nin önde gelen iki lideri tarafından Beyaz Saray’a yapılan iki önemli ziyaretin öne çıkan konularından. Amerikan Başkanı Donald Trump, Fransız mevkidaşı Emmanuel Macron’u üç gün sürecek ziyareti için karşılarken Cuma günü de Washington’u bir günlüğüne ziyaret edecek Almanya Şansölyesi Angela Merkel’i ağırlayacak. Bu buluşma ikilinin üçüncü görüşmesi olacak.

Trump, Fransız mevkidaşını dün gece Washington’a varmasından birkaç saat sonra Beyaz Saray’da karşıladı. Trump’ın Paris’te ağırlanmasından ve şerefine Şanzelize’de askeri bir gösteri düzenlenmesinden 9 ay sonra Fransız Başkan’ın şerefine Washington’da bir dizi kutlama töreni yapılacak.

Trump, Fransız mevkidaşı ile bugün Beyaz Saray’daki Oval Ofis’te bir araya gelecek. Bu buluşmayı, Başkan Yardımcısı, Dışişleri Bakan Vekili, Hazine Bakanı, Savunma Bakanı, Ticaret Bakanı, Ulusal Güvenlik Danışmanı ve her iki tarafın elçilerinin bulunduğu Fransa ve ABD heyetlerinin geniş ikili toplantıları takip edecek.

Tartışma konularından biri Rusya’nın bölgesel rolü olacak. Macron Suriye konusunda Rusya ile diyalog çağrısı yapmıştı. Rusya’nın casus Scrippel ve kızının zehirlenmesindeki tavrı ve Rusya’nın Ukrayna ve Suriye’ye müdahalesinin kınanması muhtemeldir. Trump, Macron’a Rusya’ya karşı diplomatik ve ekonomik yaptırımlar uygulama ve sembolik düzeyden etkinlik seviyesine taşınan çok taraflı yaptırım kararı verme çağrısında bulunuyor.

Macron’un Sen Petersburg’da düzenlenecek uluslararası ekonomi konferansına katılmak için önümüzdeki ay Rusya’yı ziyaret etmesi kararlaştırıldı. Bu ziyaretinde Rus Başkan Vladimir Putin ile görüşecek.