Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Macron, Washington ziyaretine başladı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Paris: Mişel Ebu Necm

Avrupalı liderler bugün itibariyle Washington’a, Beyaz Saray’ın efendisi ile görüşmeye geliyor… Tek amaçları ise ABD Başkanı Donald Trump’ı BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi (İngiltere, ABD, Çin, Fransa, Rusya) ile Almanya ve İran arasında imzalanan nükleer anlaşmadan çekilmemeye ikna etmek.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un üç gün sürecek resmi Washington ziyareti bugün başladı. Washington, Macron’un hemen ardından Almanya Başbakanı Angela Merkel’i ağırlayacak. Bu ay sonunda da İngiltere Başbakanı Theresa May’in Washington’ı ziyaret etmesi bekleniyor.

Reuters’in haberine göre, Fransa Cumhurbaşkanı Macron dün, Fox News kanalına verdiği röportajda ülkesinin İran’la imzalanan nükleer anlaşmaya yönelik alternatif bir planı olmadığını ve ABD’nin daha iyi bir seçenek bulunmadığı sürece anlaşmada kalması gerektiğini belirtti.

ABD yönetiminden üst düzey bir yetkili, cuma günü yaptığı açıklamada Macron ve Trump’ın salı günü Beyaz Saray’da bir araya geleceğini ve İran’la yapılan nükleer anlaşmayı ele alacaklarını aktardı. Avrupalı uzmanların Amerikan meseleleri hakkındaki okumalarına göre Trump’a en yakın gibi duran isim Macron olarak görünüyor.

Zira Macron, Trump’ın seçilmesinden bu yana ABD Başkanı ile 20 kez telefonda görüştü. Fransa lideri, İngiltere Başbakanı May ile 19, Almanya Başbakanı Merkel ile de 10 kez görüş alışverişinde bulundu. Söz konusu üç lider arasında yalnızca Macron’a Washington’a resmi ziyarette bulunması için davet gönderildi. Tüm bunların ışığında akıllara gelen soru şu:

“Peki bu, Macron’un ABD Başkanı’nı, onu öfkelendiren ve ABD tarihinin en kötü anlaşması olarak nitelendiği İran nükleer meselesi gibi hassas konularda etkileyebileceği anlamına mı geliyor?”

Fransa eski Dışişleri Bakanı Hubert Vedrine, ‘France Inter’ adlı radyoya yaptığı açıklamada şu değerlendirmede “İki lider arasındaki yakınlaşmaya rağmen Macron’un Trump üzerinde dış politika konusunda etkili olması beklenmemeli” dedi.

Fransa-ABD ilişkilerini yakından takip eden gözlemciler, Macron’un birkaç gün önce yayınlanan bir televizyon röportajında Trump’ı ABD askerlerini Suriye’den çekmemesi için ‘ikna ettiği’ açıklamasına yönelik Beyaz Saray’ın verdiği hızlı tepkiye dikkat çekti. Macron’a Beyaz Saray Sözcüsü aracılığıyla verilen cevapta ABD Başkanı’nın daha önce de açıklandığı gibi halen ABD askerlerinin Suriye’den geri çekilmesini istediği vurgulanmıştı.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Trump’ın anlaşmada değişiklikler yapılması halinde ‘bir lütuf’ olarak anlaşmada kalmaya devam etmek veya anlaşmadan tamamen çıkmak üzere Avrupa ülkelerine tanıdığı sürenin bitimine 20 gün kala Washington’a geldi. Bu da demek oluyor ki Avrupalılara tanınan süre her geçen gün azalıyor.

Macron, Merkel ve May gibi ABD’nin anlaşmadan geri çekilmesinden ve İran’ın vereceği tepkiden ‘korkan’, nükleer anlaşmaya ‘sımsıkı sarılmış’ Avrupa’nın tutumunu ifade eden Avrupalı bir ‘elçidir’. En son İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, yaptığı açıklamada İran’ın uranyumu daha hızlı ve yüksek seviyede zenginleştirme çalışmalarına yeniden başlamaya hazır olduğunu belirtmişti.

Trump’ın Macron’a karşılıksız olarak bir hediye vermeyeceği açık olsa da diğer yandan nükleer anlaşmayı imzalayan üç Avrupa ülkesi ile ABD temsilcisi arasında Trump’ın sözleşmeyi terk etmemesi ya da nihai kararını ‘ertelemesi’ konusunda ikna etmek üzere bir anlaşma imzalanabilir. Avrupalı diplomatik kaynakları tarafından yüksek sesle dillendirildiği gibi, İran’ın da umduğu sonuç budur. ABD’li-Avrupalı bir komisyon aylardır, Trump’ın verdiği süre dolmadan nükleer anlaşma üzerinde yapılmasını istediği değişiklikler ve Tahran’ın balistik füze programlarında ve bölgenin istikrarını bozan politikaları ile ilgili sunulacak anlaşmanın ayrıntıları ile ilgili çalışıyorlar.

Nükleer anlaşma ile ilgili yaşanan bu kriz Batı ülkelerinin sorunu gibi görünüyor. Aynı anlaşmada imzası bulunan Rusya ve Çin ise bu sorunun dışında kalıyorlar. Aynı şekilde Tahran’ın neyi kabul edip neyi kabul etmeyeceği ise dikkate alınmıyor.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani liderliğindeki ‘reformcu ve ılımlılar’ ittifakı ile ‘muhafazakârlar ve Devrim Muhafızları’ ittifakı arasında siyasi hesapların tasfiyesi bahanesiyle anlaşmanın geleceği konusunda başkent Tahran’da şiddetli bir savaş yaşandığı biliniyor. Bütün bunlar sosyo-ekonomik kriz ve ulusal paranın yaşadığı değer kaybının arka planında gerçekleşiyor. Ruhani’nin ekibi kendilerine yönelik sert eleştirilerde bulunan muhafazakârları engellemek için bir ‘teklifte’ bulunmak zorunda kaldı. Çünkü İran’a uygulanan yaptırımların kaldırılmasına rağmen ekonomik liberalleşme vaatleri gerçekleşmemişti.

Trump’ın talebi ise dört ana başlıkta toplanıyor…

Bunlardan ilki, 2025 ve 2030 yılları arasında İran’ın nükleer faaliyetlerine yönelik uygulanan yaptırımların etkinliği veya İran’ın anlaşmadan çıkmaya karar vermesi durumunda nükleer bomba yapması için gereken süreyi sağlayan anlaşma paragrafının gözden geçirilmesi. İkincisi, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (IAEA) müfettişlerinin İran’daki bütün bölgelere girmesine izin veren bir zaman takvimi düzenlenmesi. Üçüncüsü, İran’ın hiçbir zaman nükleer silaha sahip olmayacağının garanti edilmesi. Son olarak ise İran’ın Yemen, Suriye, Irak ve Lübnan’da başta olmak üzere Körfez ülkeleri ve bölgedeki politikalarında köklü bir değişiklik yapması.

Fransa cumhurbaşkanlığı kaynaklarınca yapılan açıklamalar, Washington’dan gelen göstergelerin Trump’ın söyleyeceğini söylediği ve anlaşmanın iptal edilebileceği yönünde. Buradan yola çıkıldığında ve özellikle de Macron’un, İngiltere ve Almanya’nın desteğiyle, Avrupa Birliği (AB) üyelerini balistik füze programları ve bölgesel politikaları nedeniyle Tahran’a ek yaptırımlar getirmeye ikna edemediği göz önüne alındığında mantıklı olan ise Fransa Cumhurbaşkanı tarafından yapılan bu ziyaretin ‘diplomatik bir atılıma’ yol açmayacağıdır.

Bazı AB ülkelerinin Tahran’a yönelik ek yaptırımları reddettiği, geçen hafta AB Dışişleri Bakanları arasında yapılan toplantı sonrası AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini tarafından yapılan açıklamada açıkça ortaya çıktı. Açıklama, Macron’un elini zayıflattı. Daha önce bahsedilen dört şartın üçü ile ilgili olarak Trump ile Macron arasındaki ‘yakınlaşma’ da bunu telafi etmeyecektir.

Tüm bunlara rağmen Paris’te halen birbiriyle bağlantılı iki konuya dikkat çeken sesler duyuluyor. Bunlardan ilki Trump’ın henüz nihai kararını vermemiş olması. Bu da bir halen yapılabilecek manevralar olduğu anlamına geliyor. Ancak bu da uzun sürmeyecektir. Sadece 3 Avrupalı lider, Washington’dan eli boş dönmemiş olacaklar. İkincisi ise Trump politikasının kaynağı olan ideolojik yaklaşım. Bu ikincisinin pragmatik olmadığı ve Trump’ın söylemlerini ya da tutumlarını değiştirmeye hazır olacağı anlamına gelmiyor. Paris’tekilerin görüşüne göre Trump’ın Kuzey Kore’nin nükleer programına yönelik politikasındaki radikal değişim dikkatle değerlendirilmeyi hak ediyor. Trump, kısa süre öncesine kadar Pyongyang’ı ‘silmekten’ bahsederken şimdi Kim Jong-un ile bir zirve yapmayı ister hale geldi.

Eğer Kuzey Kore’nin nükleer programındaki değişim kararı bir ‘mucize’ ise, İran’ın programında benzer bir ‘mucize’ olması mümkün değil mi? Şimdi bu sorular soruluyor. Cevapları ise önümüzdeki günlerde verilecek.