Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Malik Şebel: Aydınlanmacı İslam’a dair erken bir açıklama | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Henüz 63 yaşındayken vefat eden Melik Şebel’den geriye ne kaldı sorusuna, çok sayıda ve oldukça zengin olan eserleri cevap olarak verilebilir. Bununla birlikte, Şebel’e şöhret getiren “Aydınlanma İslamı” ya da “Aydınlanmacı İslam” kavramı da en önemli mirasıdır. O, bu kavram hakkında “Aydınlanma İslamı’na Dair Bir Açıklama” adlı bir kitap yazmıştır.

Şebel, iki yüz sayfadan fazla olan bu kitabı yazana kadar uzun bir araştırma yaptı. Kitap, “Aydınlanmacı İslam Mümkün müdür?” başlığını verdiği genel bir önsözle başlıyor. Eğer bu başlığı iyi anlayabildiysek, burada söylenmek istenen şudur; Aydınlanmacı İslam anlayışı halihazırda hakim olan karanlığı temsil eden İhvancı/DEAŞ’çı İslam anlayışını alt edebilir mi? Elbette bu soruya olumlu bir cevap verilebilir. Aydınlanmacı İslam, İhvan İslamı’na karşı galip gelmediği sürece Arapların milletler arasında ve tarih sahnesinde yeniden saygı kazanması mümkün değil.

Cezayirli araştırmacı Şebel, İslam dünyasının ıslah edilebilmesi için 17 teklifte bulunuyor. Şebel’in tekliflerinin ilki; Tefsir, Hadis, Fıkıh ve Akaid gibi şer’i ilimlerin yeniden yazılmasıdır. Ona göre, mevcut tefsirler lafzi, kaba taslak ve çoğunluğu hatalı tefsirlerdir. Çünkü bu tefsirler, sadece kabukla ilgileniyor Kur’an ve İslam mesajının özüne odaklanmıyor. Bu tefsirler, artık oldukça eskimiş ve çağa hitap edemeyerek kimseyi de ikna edememeye başlamıştır. “Bu sebeple ümmetin aydınları ve alimleri, 21. Asra uygun, çağı yakalayan bilimsel tefsirler yazmalıdır. Sonsuza kadar bu eski ve donuklaşmış tefsirlerle yaşayamayız. Sonsuza kadar dünyayı korkutan fetvalar, ölümler, katliamlar ve tekfirlerle yaşayamayız.”

Şebel’in, kitapta öne sürdüğü ikinci teklifi, “Akıl her türlü tasavvurdan ve ön kabulden üstündür. Akıl, insanlar arasındaki en büyük ortak paydadır. Ama mezhepler ve inançlar, ne kadar çok olursa olsun yalnızca takipçileri için ortak bir payda sayılabilir. İster İngiliz olsun, ister Arap, isterse de Çinli ya da Rus olsun bütün insanlar akıl düzleminde bir araya gelir. Ebu’l Ala el-Amri ve çağdaş filozofların çoğu da bu gerçeğin farkındadır” sözleriyle özetlenebilir.

Zan yalan söyledi, akıldan başka imam yoktur.

Gece ve gündüz, yol gösteren.

Yazar, kitabında yer verdiği üçüncü teklifinde, radikallerin ortaya koyduğu cihad anlayışının İslam Şeriatından uzak doğru olmayan bir anlayış olduğuna vurgu yapıyor. İslam, hiçbir zaman sivil binaları, otobüsleri, kafeleri ve genel olarak sivillerin toplandığı yerleri patlatmayı emretmez. İhvancı hareketlerin, Suriye’den, Irak ve Libya’daki Derne’ye kadar geçmişte yaptıklarına ve hala da yapmaya devam ettiklerine bakın. Bunlar özgürlük için savaşan devrimciler olarak tanımlanıyor. Şuanda söz konusu örgütlerin zulmünden kurtarılan güzel ve harika Derne’ye selam olsun. Sonuçta, şeriat, akıl ve çağa uygun bir cihad anlaşının gelişmesi için bu yanlış cihad ya da kutsal savaş anlayışının bir an önce yok edilmesi gerekiyor. Cihad, öncelikle kişilerin kendi nefislerini yenme, terbiye etme ve eksiklerini gidermesiyle olur. Sonra da kapsayıcı bir kalkınma, kültürel yükseliş ve halklarımızın cehalet ve ümmiyetten kurtarılması ile cihad edilebilir. İşte bu, Arap ve İslami toplumlarımızın ihtiyaç duyduğu en büyük cihaddır.

Malik Şebel’in kitabında sunduğu dördüncü teklif şudur; suikast, katliam ve körü körüne bombalı saldırıları meşrulaştıran fetvaları engellemek. Bu fetvalar, İslamın ruhuna ve mesajının doğru anlaşılmasına aykırıdır. Hiçbir şeyh, herhangi bir entelektüelin yazdığı şeyden hoşlanmadığı için onun hakkında ölüm fetvası veremez. Bu toplumda kaos, fitne ve korku yayan tehlikeli bir anlayıştır. Sonuçları da bütün toplumu etkileyecektir. Necip Mahfuz ve Haydar Haydar gibi entelektüelleri tekfir eden, Mısırlı büyük düşünür Ferec Fuda’nın ölümüne sebep olan fetvalara bakın. Bütün mezheplerin tekfir edilmesine ve takipçilerinin öldürülmesine çağıran fetvalar ise çok daha tehlikelidir. Ortadoğu’da son yaşanan ve toplumun yapısını yıkarak, birlikte yaşamayı neredeyse imkansız kılan savaşların sebebi de işte bu fetvalardır.

Kitapta bununla birlikte birçok teklif daha var. Ancak, hepsine bu yazıda tek tek yer vermeden bazılarına kısaca değinebiliriz. Malik Şerbel, teklifleri arasında saydığı inanç ve vicdan özgürlüğü hakkında “Bu teklif, İslam alemine uygulanması en zor teklif olacaktır” yorumunu yapıyor. Neden? Çünkü radikal muhafazakarlar, inanç ve vicdan özgürlüğü anlayışının kaosa ve sonunda küfre götürdüğünü iddia etmekteler. Bu yüzden de inanç ve vicdan özgürlüğü haram kesinlikle haram sayılmalıdır! Ancak, aydınlanmacı fikir bunun doğru olmadığını vurguluyor. Fikir özgürlüğü inanç ve mezhep çeşitliliğini getiren, farklı mezhepler arasında verimli münazaralara sebep olan bir yaklaşımdır. İslam’ın altın çağlarında inanç ve vicdan özgürlüğü geniş kapsamlı bir kabul görmüştür. Büyük Halife Me’mun’un huzurunda yaşanan büyük münazaralara bakın. Andrea Michael “Bağdat’tan Seçmeler” adlı kitabında bu münazaralara yer vermiştir. Biz bu kitabı, daha önce Şarku’l Avsat’ta yayınlamıştık.

Sonuçta, Malik Şebel’i de aşan aydınlanmacı İslamcı kanat, bizi Kopernikçi ya da aydınlanmacı bir devrime davet ediyor. Abdulvahhab el-Mueddeb’in bu konuda Şebel’den daha cesur olduğunu ve gelenekçilere sert eleştiriler yönelttiğini bilmek gerekiyor. Aynı şey Abdunnur Beyder içinde söylenir. Onun İslami fikri daha önce görülmemiş derecede yenileştirdiğini ve İslami aydınlanma ile ilgili mutlaka Arapça’ya çevrilmesi gereken eserler kaleme aldığı söyleniyor. Elbette, bu anlamda zikretmemiz gereken daha birçok isim var ancak bu yazının hacmini aşacağından bu kadarıyla iktifa edelim. Şurası açıktır ki; 18. Yüzyılda Avrupa’yı aydınlatan Paris, 21. Yüzyılda da Arapları aydınlatacak. “Aydınlanmacı İslam” tabiri Paris’te ortaya çıktı ve buradan Arap alemine ışık tutacaktır. Ancak aydınlığın kazanabilmesi için toplumların üniversiteler ve okullardaki dini eğitim programlarıyla orta çağ karanlığını üzerlerinden atmalılar. Bununla birlikte İhvan-ı Müslimin’den neşet bulunan karanlık örgütlerin ideolojilerini yaymalarının engellenmesi gerekmektedir. Neden mi? Çünkü İhvancı düşünce bu çağa ait bir düşünce değil çünkü bu düşünce, henüz okul sıralarındaki çocuklara bile mezhepçiliği ve şiddeti aşılamaktadır. İhvan düşüncesi, Ortadoğu’yu yıkımın eşiğine getirdi. Çünkü bu düşünce mezhepçi bir düşüncedir.

Malik Şebel, Aydınlanmacı İslam kavramının fikir babası mı?

Şebel, bunun böyle olduğunu düşünmüyordu. Belçika’da yayın yapan el-Mesa gazetesine verdiği röportajda da bunu söylemişti. Ancak bu kavramın daha eski bir kavram olduğu gözüküyor. Belki de Fransızca’dan önce Arapça ifade edilebilirdi. Mısır, Tunus ve Lübnan gibi ülkelerde ortaya çıkan yenilikçi İslami fikirler için kullanılabilirdi. Bunu söylerken, bir yandan da “İslam ve Özgürlükler” adlı bir kitap yazan merhum Dr. Muhammed el-Şerefi’yi düşünüyorum. Yazdığı başka bir kitabın adı da “Aydınlık İçin Mücadelem” başlığını taşıyordu. Bu kanadın en önemli temsilcileri, Tunuslu ünlü düşünür el-Afif el-Ahdar, Nasr Hamid Ebu Zeyd, Abdulmecid el-Şerefi, Muhammed el-Haddad, Rica Bin Selame, Rita Farac, Ahlem Ekrem ve daha onlarca Arap düşünür. Gerçek şu ki; bu kavramın kim tarafından ortaya atıldığını tespit etmek oldukça zordur. Aslında bu o kadar da önemli olmayabilir. Önemli olan bu kavramın yaygınlaşmasıydı.

Malik Şebel de, bu söylediğimiz destekler nitelikte şunları söylüyor; “İslam’ın aydınlanmayla olan bağlantısı yeni değildir. Bu bağlantı, yeniden diriliş asrı olan 19. Asırda başlayarak belli bir dinamik içinde bugüne gelmiştir. Reformcu mütefekkirler bunu geliştiriyordu ancak İhvan-ı Müslimin ve türevleri tarafından zındıklıkla suçlandılar. Bu cemaatin Taha Hüseyin, Ali Abdurrazık, Abbas Mahmud el-Akkad ve benzeri fikir adamlarına yönelik saldırılarına bakın. Şimdi de tartışma daha güçlü bir şekilde yeniden gündeme geldi.

Soru şu; İslam ve çağın uyumlu olması için İslam’ı çağa ya da çağı İslam’a uyarlamak mümkün müdür? Başka bir deyişle; İslam’ı yenilemek mi, yoksa yeniliği İslamileştirmek mi gerek? Ben, kültürümüzdeki en iyi şeyler ile en iyi yenilikleri bir potada eritmemiz gerektiğine inanıyorum. Ancak bunu yapmanın söylemek kadar basit olmadığı da kesin.”

Sonuç olarak, Aydınlanmacı İslam ve aklın ışığı, İslam’ın altın çağında da mevcuttu. Dünyaya Cebir, Hesap, Beytu’l Hikme, Felsefe ve diğer ilimleri o öğretti. İnsanlığa Kindi, Cahız, Farabi, İbn-i Sina, el-Tevhidi, el-Mutenebbi ve Ebu’l Ala el-Maarri gibi tarihin en büyük filozoflarını hediye eden de oydu. Bu açıdan bakıldığında, Arap aydınlanması, Avrupa aydınlanmasından asırlar önce yaşanmıştı.