Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Maliki: Suudi Arabistan dünyada en çok balistik füze saldırısına maruz kalan ülkedir | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Yemen’deki Meşru Hükümeti Destekleyen Koalisyon Güçleri Sözcüsü Albay Türki el-Maliki, Suudi Arabistan’ın dünyada füze saldırısına en çok maruz kalan ülke sayılabileceğini söyledi. Nitekim bir ülkedeki yoğun nüfusa sahip dört şehrin aynı anda hedef alınması askeri tarihte nadir rastlanan bir olay.

Albay el-Maliki, Ortadoğu’ya yaptığı konuşmada Birlik ülkelerinin BM’nin ve uluslararası toplumun resmi kanalları yoluyla İran’ın suçluluğunu ortaya koyan kanıtlar sunduğunu ve bunların Arap ve Batı ülkelerinin elçilerinin bilgisi dâhilinde olduğunu açıkladı. Bu kanıtlar, İran rejiminin Husileri füzelerle desteklediği konusunda yadsınamaz gerçeklere işaret ediyor.

El-Maliki bu konuda, “İran’a karşılık vermek uluslararası hukukun ve BM sözleşmesinin nefsi müdafaa noktasında sağladığı temel bir haktır ve Suudi Arabistan’daki vatandaşları ve yerlileri korumak adınadır” dedi.

Arap Birliği güçleri sözcüsü, Suudi Arabistan’ın bu milislerin tehlikelerinin yalnızca Suudi Arabistan’ı bağlamayıp aksine tüm dünya için geçerli olduğunun; bugün Arabistan’ın karşı karşıya olduğu bu tehdit ile yarın başka ülkelerin de yüzleşebileceğinin altını çizdi. Her ne kadar Afrika’nın doğusunda bulunan terör örgütlerinden bahsediliyor olsa da bu güç ve teknolojinin taşınması durumunda balistik füzelerin Avrupa kıtasının güvenliğini de tehdit etmesinin mümkün olduğunu ifade etti. Albay el-Maliki, Suudi Arabistan’a atılan füzelerin yüzde 87’sinin Saada’nın içinden ya da Amran’ın kuzeyinden geldiğini ve bunun da tüm kaçak füzelerin radikal ideolojinin merkezi ve İran rejiminin füze atımında verimli bölgesi olan Saada’da tutulduğunun göstergesi olduğunu dile getirdi.

Husi milislerin Yemen’den attığı İran füzelerini gösterdiniz. Bunların hepsine karşı kondu. Peki, bundan sonra ne olacak?

Bunlara karşı konması, Suudi Arabistan Hava Savunma Kuvvetleri’nin ve yüksek savaşçı sisteminin bir başarısı sayılabilir. Bir ülkedeki yoğun nüfuslu dört şehrin aynı anda hedef alınması askeri tarihte nadir rastlanan bir olaydır. Bundan sonra ne mi olacak? Öncelikle İran’ın terör örgütlerine ve silah kaçakçılığı gibi organize suç işleyen gruplara olan desteğini durdurması gerekir. Bu grupların başında Husiler gelir. Burada sorumluluk yalnızca Birlik güçlerinin omuzlarında değildir. BM kararlarının ve uluslararası hukuk ihlalleri için bölge ülkeleri ile tüm dünyanın sorumluluk alması gerekir. Üstelik bu noktada uluslararası örgütler ve uluslararası toplum, bu uluslararası 2216-2231 kararlarını ihlal ettiği için İran’ı hesaba çekmelidir. Şüphesiz ki Birlik, yola devam edecektir ve basın toplantısında da dendiği gibi bu kaçakçılığı durdurmaya da Yemen içindeki tüm sorunları ortadan kaldırmaya da yetecek güce sahiptir.

İran’a karşı koymak için uygun zaman ve mekân hangisi olacak?

İran’a karşı koymak uluslararası hukukun ve BM sözleşmesinin kendini savunma konusunda sağladığı temel bir haktır. Ve Suudi Arabistan’da yaşayanları ve vatandaşları korumak adınadır. Suudi Arabistan’a Husi milisler tarafından şimdiye dek 104 tane füze atıldı. Bununla Suudi Arabistan dünyada en çok balistik füze saldırısına uğrayan ülke konumundadır. Kuveyt İşgali ile karşılaştırırsak Suudi Arabistan o zaman Irak ordusundan 39 füze saldırısına maruz kalmıştı.

Suudi Arabistan liderliğindeki Arap Birliği güçlerinin bu noktada sorumluluğu bu silahların terör örgütleri arasında taşınmasına ve ulaşımına engel olmaktır. Zira Husiler’in de içinde yer aldığı bu gruplar radikal ideolojilerde birleşir ve ortak çıkarlara sahiptirler. Bu teknolojilerin ve yıkıcı güçlerin terör örgütlerine ulaştırılmasına engel olmada aynı şekilde uluslararası topluma da rol düşmektedir.

İran Devrim Muhafızları yetkilisi, Suudi Arabistan’ın Yemen füze kaçakçılığına karıştığı konusunda İran’a yönelttiği suçlamalara itiraz etti. Ne dersiniz?

Gerek yazılı gerek sözlü olsun itiraz etmesi doğaldır. Ancak İran’ın elinde itirazındaki haklılığını ispat edecek ne kanıt var ne de seçenek. İran bu açıklamaları ile cezası kesinleştiği halde kendisine yakıştırılan suçu reddeden bir suçlu konumundadır.

Birlik, BM ile uluslararası toplumun resmi kanalları yoluyla İran’ın suçluluğunu ortaya koyan kanıtlar sunmuştur ve dost ve kardeş ülkelerinin elçileri bunların bilgisine sahiptir. Bu kanıtlar İran rejiminin Husilere füze desteği verdiğine dair inkâr edilemez gerçekleri içeriyor.

Son basın toplantısında neden çok sayıda Arap ve Batılı elçi çağırdınız?

Suudi Arabistan, bu milislerden gelecek tehlikelere tek başına muhatap değil. Aksine tüm dünya aynı oranda bu tehditle karşı karşıya. Bugün Suudi Arabistan karşı koymaya çalışıyor ancak yarın diğer devletler de yüzleşebilir. Her ne kadar Kuzey Afrika’da yer alan terör örgütlerinden bahsediyor olsak da bu gücün ve teknolojinin ilerlemesi durumunda Avrupa kıtasının güvenliği de bu balistik füzelerin tehdidiyle tehdit altında kalabilir.

Arap ve Batı ülkelerinin Suudi Arabistan’daki elçilerinin varlığı, Suudi Arabistan’ın silahlı terör örgütleri tarafından karşılaştığı gerçek tehdit çemberini görebilmeleri ve ülkelerinin karşılaşabileceği durumları bilebilmeleri içindir.

Biz ideolojilerin savaşı ile karşı karşıyayız ve bu ister mevcut durumda ister gelecek aşamada hiç kolay bir iş değil. Özelikle de bu fikirlerin okullarda çocukları zehirleme tehlikesi baş göstermişken.

Basın toplantısında sunulan füze parçaları nerede etkisiz hale getirildi?

Onlar Suudi Hava Savunma Kuvvetleri’nin geçen 19 Aralık’ta Suudi başkent Riyad semalarında etkisiz hale getirdiği füze kalıntıları. Suudi Arabistan son dönemde de Yemen içlerinden atılan birçok balistik füzeye karşı koydu.

Füze depoları nerede bulunuyor?

Suudi Arabistan’a atılan balistik füzelerin yüzde 87’si Saada ve Amran’ın kuzeyinden geldi. Bu, kaçak füzelerin tümünün radikal düşüncelerin merkezi ve İran rejiminin füze atma ve komşu ülkeleri tehdit etmede kullandığı verimli bölge olan Saada’da korunduğuna işaret ediyor. Bu gerçek tehlike, balistik füzelerin atılmaya devam edeceği yönünde sinyaller vermektedir.

Suudi Arabistan’a atılan son 7 füze nereden geldi?

Atılan tüm füzeler Saada’dan. Suudi Hava Savunma Kuvvetleri’nin Suudi Arabistan’ın güvenlik ve huzurunu olduğu kadar Yemen topraklarını da şehirleri hedef alan füzelerden korumada sorumluluğu büyüktür.

Onların depoları yerliler arasında mı saklanıyor?

Gözetlenen birçok füze atma süreci var. İster camide ister okullarda isterse diplomatik camiada olsun sivillerin ileri gelenlerinden faydalanıyorlar. Mesela, Husi milisler balistik füzelerini korumak amacıyla diplomatik elçiliklerin yakınındaki Faj Attan’da saklıyorlardı.

Yemen’in meşru hükümetinin Yemen topraklarını savunması için yaptığı çağrıya Birlik güçlerinin karşılık vermesinin üzerinden 36 ay geçti. Askeri harekât hala devam ediyor mu?

Birlik, askeri operasyonun başladığı ilk günden beri dört çözüm üzerinde çalışıyordu: siyasi çözüm ki herhangi bir kriz için en iyi çözümdür, ekonomik, Yemenlileri kurtarmak ve Yemen halkına insani yardım sağlamak için askeri operasyonla aynı gün başlayan insani çözüm ve son olarak da askeri çözüm. Biz, hedefleri gerçekleştirmede siyasi bir karar alınsın diye askeri planda çalışıyoruz. Yemen’e meşruiyeti geri getirmek için stratejik hedef açıktı. Körfez ülkelerinin önderliğinde Suudi Arabistan’da ulusal bir diyalog yapılması için Yemenli taraflara çağrı yapıldı. Ancak Husiler bunu reddetti. Onların arkasında duranlar Yemen ulusal diyalogunda Husilerin başarısızlığından sonra askeri harekâtın başlamasını kabul etti.

Husi milisler siyasi çözümü kabul etmeme konusunda da ısrarlı davrandılar. Yemen’in siyasi bileşenleri ile çözüm masasına oturmak yerine Yemen’in Suudi Arabistan sınırında Yemen Savunma Bakanlığı’ndan aldıkları ağır silahlarla askeri tatbikat gerçekleştirmeyi tercih ettiler. Bunun ardından terör unsurları, başkent Sana’yı işgal etti. Birlik, Yemen halkı ile irtibat halinde olmaya ve meşru hükümetin geri gelmesi için stratejik hedefleri gerçekleştirmeye devam ediyor. Nasıl kararlılığın başkenti hedeflerini gerçekleştirdiğinde umut geri döndüyse Allah’ın izniyle Yemen hükümeti de meşruiyetini geri kazanacak.

Meşru hükümeti kurtarmak için Birlik’in müdahalesi olmasaydı Yemen’de neler olurdu?

Geçici başkent Aden’e yaklaşmamaları konusunda Husiler’e çizilen kırmızıçizgiler var. Çünkü Husiler’in Aden’e girmesi demek Yemen’in meşru hükümetine egemen olması demek. Birlik güçleri, Başkan Abdurabbihi Mansur Hadi’yi temsilen meşru bir hükümet olarak devletin çizgilerini korudu. Ancak eğer bu iktidar sona ererse Suudi Arabistan sınırlarında, Kızıldeniz’de ve Babü’l-Mendeb Boğazı’nda Lübnan Hizbullah’ına benzer ve İran’ın Husi terör kolları yoluyla bölge ve Batı ülkelerini tehdit etmek için kullandığı başka bir model ortaya çıkacak.

Babu’l-Mendeb Boğazı’na egemen olmak İran’ın hedeflerinden biri miydi?

Husiler, meşru hükümetin sembollerini ortadan kaldırmak için geçici başkent Aden ile eş zamanlı olarak Babü’l-Mendeb Boğazı ile Kızıldeniz’deki varlıklarına da yöneldiler. Bu İran’ın yönlendirmesi idi ve hedef de uluslararası toplum, dünya ve küresel ticaret için bir tehdit oluşturmaktı. İran rejimi aynı şekilde Hürmüz Boğazı’nı kapatmakla da tehdit etti. Husi milisler, Yemen topraklarının üzerindeki planlamacılar ve danışmanlar elinde bir araç olmaktan öte değiller.

Birlik hala Yemen hava sahasına egemen mi?

Bu, öncelikle Birlik açısından meşru hükümetin müdahale etme yetkisi vermesiyle başlayan bir sorumluluğudur. Askeri operasyonların başlamasından bu yana Yemen hava sahası ilk 15 dakika boyunca kontrol edildi. Buna yetkimiz var ve devam edeceğiz.

Balistik füzelerden farklı olarak İran’ın Yemen topraklarındaki varlığına dair başka delilleriniz var mı?

Gerek Lübnan Hizbullah’ından olsun gerek içeride milislerin yanındakiler olsun Yemen topraklarında İranlı uzmanların varlığının yanı sıra kamyonlarla Husiler’e kaçırılan ve aralarında ‘avcı’ füzelerinin de yer aldığı birçok silahın ele geçirilmesi gibi kanıtlar var. Yemen’de bulunan balistik füzelere gelince; bunlar el-Hudeyde gibi silahlı Husi milislere boyun eğen limanlar yoluyla geldi. Buna ek olarak insansız hava araçlarına ve Yemen içinde toplanan sürat motorlarına da el konuldu.

Geçtiğimiz dönemde meşru hükümetin ve Birlik güçlerinin askeri operasyonları durdurup siyasi çözümü harekete geçirmesi için ikna çalışmaları yapıldı. Bu doğru mu değil mi?

Askeri operasyonlar herhangi bir zamanda durdurulabilir. Siyasi çalışmalar ise birçok yerde devam etti, ediyor. Örneğin Kuveyt’te dört ay süren bir çözüme kavuşmak için toplantılar yapıldı. Ancak Husiler’in çözüm için de taviz vermek için de herhangi bir isteği olmadı. Aksine İran rejiminin baskılarına maruz kaldılar. Aynı şekilde BM’nin önceki Yemen Elçisi İsmail Veled Şeyh Ahmed’in de önerileri vardı fakat hepsi Husiler tarafından reddedildi.

Birlik güçlerinin Husi figürleri hakkında açıkladığı listeye gelirsek onların öldürüldüklerine dair herhangi bir kanıtınız var mı?

Aranan kişiler, Suudi Arabistan’a karşı düşmanca tutumlar içinde olup bölgesel ve küresel güvenliği tehdit ediyordu. Ayrıca takip edilen başka kişiler de var. Onlar da uygun zamanda açıklanacak.

İranlı füzeler çeşitli zorluklarla Yemen’in topraklarının dörtte birini ele geçirdikten sonra Husiler’i kurtarmak için mi geldi?

Meşru hükümet, hâlihazırda Yemen’in yüzde 85’inden fazlasını elinde bulunduruyor. Husiler de topraklarının birçoğunu günden güne kaybeder hale geldiler. Milislerin havuzundaki füzelerin varlığı ise savaşı uzatma isteğinden kaynaklanmaktadır.

Arap Birliği, askeri operasyonun başlamasından bu yana nereye vardı?

Operasyonlar başlamadan önce Husiler, Yemen topraklarının yüzde 90’ını ellerinde bulunduruyorlardı. Ancak şimdi meşru hükümet Birlik’in desteğiyle üstün geldi ve oran düzeldi. Mevcut durumda Yemen topraklarının yüzde 85’ine ulaşıldı ve bu, askeri süreçteki farkla açıklanıyor. Birlik, hâlihazırda Yemen’e meşruiyetin geri getirilmesi ve toprakların ve aynı şekilde Yemen ordusunun çok daha fazlasının kurtarılması sorumluluğunu üzerine almıştır.

Sana üzerindeki kontrol kaybının sebebi nedir?

Yemen topraklarının son derece engebeli olduğu aşikâr ve zor bölgede alınan 1 km yol, sahildeki düz arazide 100 km’ye denk gelir. Yemen Ulusal Ordusu’nun önünde silahlı milisler tarafından konulan çok sayıda mayının yer aldığı son derece engebeli bir bölgede savaşmak gibi birçok güçlük var. Öncelikle bu toprakların kurtarılması sonra da ilerlemek için mühendislik ekiplerinin mayınları ortadan kaldırması gerekir. Sivillerin canını korumak Yemen Ulusal Ordusu için en önemli hedeflerden biridir.

Sana’nın zorluklardan geçtiğini ve halkı Husiler’e karşı harekete geçirmek için şimdi uygun bir zemin olmadığını biliyoruz. Özellikle de her gün meydana gelen yargısız infazlar ve keyfi tutuklamalar söz konusu iken.

BM’nin gönderdiği insani yardımlar sahiplerine ulaşıyor mu?

Bu soruyu uluslararası kuruluşlara yöneltmek gerekir. Zira insani yardımlar konusundaki BM kararı ortada. Ancak Husiler tarafından konan ve BM ve sivil toplum örgütlerinin aşamadığı engeller mevcut.

-El-Hudeyde Limanı’nın kurtarılmasını geciktiren sebepler neydi?

Bu Yemen halkının kararına kalmış bir şey. O, ne zaman ve nerden başlayacağını biliyor. Birlik, toprakların Yemenli milislerden geri alınması ve bir çözüme varılması için Ulusal Ordu’ya destek veriyor. Yemen’in tamamı operasyon dâhilinde ve biz buna hazırız.

Denizlerdeki mayınlar deniz navigasyonu için bir tehdit sayılır mı?

Husi milisler deniz mayınlarını İran rejiminin yardımıyla kullanıyor. Önceden Yemen donanmasının böyle mayınları yoktu. Biz yüzeyde deniz mayınları gördük. Bazıları yüzüyor. Denizdeki mayın tehlikesi şu ki dalgalar onları hareket ettiriyor ve böylece ticari gemilere çarpabilir. Arap Birliği, bu mayınları etkisiz hale getirerek deniz navigasyonunu, Babü’l-Mendeb Boğazı’nı ve Kızıldeniz’i korumada esaslı bir rol oynuyor.

Darbeciler durumu içeriden nasıl değerlendireceklerini biliyor mu?

Husi siyasi ve askeri bir cehalete sahip ki bu Husi milisleri tanımlayan bir özellik. Husi, siyasi cehaletiyle meşru hükümete darbe yapmanın kolay olduğunu ve uluslararası toplumun bunu kabulleneceğini düşünüyor. Askeri cehaleti ise balistik füze kullanarak savaşı stratejik bir seviyeye taşıyacağına inanmasında kendini gösteriyor.

Yemen hükümetinin işlerine başlamak için içeriye dönmesinde bir risk var mı?

Ben Yemen hükümeti sözcüsü değilim. Başkan’ın kendini güvenceye almak için Suudi Arabistan’da bulunmasını anlıyoruz. Başbakan ve bazı bakanların işlerini alternatif başkentten (Aden) yürüttüklerini de biliyoruz.