Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Martin Griffiths: Anlaşma barışı getirmeyecek belki ama savaşı durduracak | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

BM Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths Husilerin taahhüdleri konusunda şüphe edildiğini kavramış durumda. Öyle ki Husi karşıtı herkes bu şüpheyi taşıyor. Hatta çok geniş yelpazedeki insanlar da Husilerin barış ve anlaşmanın ne anlama geldiğini bilmediğine kesin bir şekilde inanıyorlar.

Ancak Griffiths, 6 Eylül’de Cenevre’de gerçekleşecek olan toplantıdan önce Husilerin taahhütleriyle ilgili görüşmelerde bulunuyor.

Şarku’l Avsat, 7 yıl içinde Yemen’de üçüncü elçi olan Martin Griffiths’le görüşmesinde ulusal birlik hükümeti oluşturmak ve güvenliği sağlamak için çabaladığını ifade ettiği ve müzakere ile istişare arasındaki farkı ayrıntılarıyla anlattığı bir röportaj gerçekleştirdi.

Görevine Mart ayında başlayan elçi, yapılan tüm müzakerelere dayanarak çatışmanın hızlı bir şekilde çözülmesini ümit ediyor. Yapılacak anlaşmanın barışı getirmeyeceğini ama savaşı durduracağını ifade ediyor.

Ümidin kaybolması

Martin Griffiths şunları söyledi: “Benim görevim taraflar arasında anlaşma yolları bulmak. Arabulucunun görevi budur zaten. Ben müzakereci değilim. Çözüm, Yemenlilerin elindedir. Benim ya da başkalarının elinde değil. Birleşmiş Milletler, benim tarafımdan bir anlaşmaya varmaları için hizmet etmek üzere burada. Bir ortamda daha önce söylediğim gibi, sevmediğimiz insanlarla yaşamak zorundayız. Bu, onları kınamaktan vazgeçmemiz gerektiği anlamına gelir. Yemen’de barışın inşası; birbirlerini kınamak ve birbirlerine karşı çıkmak yerine, birbirlerine ve farklı bakış açılarına saygı duymayı gerektirir.

Medya yoluyla düşmanları kınamak yerine ittifak kurmak için bir yol bulunması önemlidir. Her fırsatta umudun arabuluculuk sürecinde ve iyi niyette olduğunu söyledim. Taraflardan hiçbirisi hakkında kötü konuşmamaya çalışıyorum. Zira çözümün bir parçası olmaları için onlara ihtiyacımız var. Birileri benden taraflardan birini kınamamı istiyorlar. Ancak ben bunu reddediyorum. En önemli özelliğim dinlemeyi bilmemdir. İyi dinleyerek ihtilaflar yaratmak yerine çözüme ulaşabileceğimi düşünüyorum.”

İstişareler Cenevre’de

BMGK, 18 Haziran’da yaptığı istişareler sonucunda barış süreci çerçevesi onayladı. Griffith, “Cenevre’de 6 Eylül’de istişarelere başlayacağız ve daha önce Kuveyt ve Cenevre’deki iyi- kötü tecrübelerimizden yararlanacağız” dedi. Son dönemde yaptığı toplantılarda çok sayıda Yemenli diplomat ve önde gelen kişilerle görüştüğünü söyledi.

Griffith, Yemen Hükümeti ile Ensarullah arasında savaşın durması ve herkesin katılımıyla ulusal birlik hükümeti üzerinde çalıştıklarını söyledi. Önceliğin BMGK’nın 2216 sayılı kararı uyarınca bütün tarafları kapsayan ulusal birlik hükümetiyle siyasi sürece geçiş olduğunu ifade eden Martin Griffiths, ikinci olarak savaşan tüm tarafların silahsızlanmasının sağlanması gerektiğini söyledi.

Kadının konumu, Güney Sorunu ve Kongre

Griffiths, BM Güvenlik Konseyi’nin 2216 sayılı kararında yer alan “kapsamlı bir siyasi diyalog” un önemli maddelerinden birini değerlendirirken; “İstişarelerimizden biri Yemenli kadının da siyasi diyaloğun bir parçası olması konusunda oldu. Çünkü barışa öncelik vermede ve sorunlara çözüm bulmada kadının önemini biliyoruz. Yine Güney’de vakıanın değiştiğini biliyoruz. Güney Yemen barış sürecinin bir parçası olarak göz ardı edilmemeli. Üçüncü olarak da siyasi partiler -ki onların başında Genel Halk Kongresi partisi gelmektedir- barış sürecinin bir parçası olmalıdır. Bu partilerin hepsi olmasa da çoğu Yemen Hükümeti ya da Ensarullah’ın temsilcileridir. Bu nedenle sürece dahil edilmelidir.

BM elçisi bu anlaşmazlığın daha önceki yapılan müzakerelere dayanarak hızlı bir şekilde çözülmesini umut ediyor. Savaşın bitmesi iki anlama geliyor. Birincisi ve en önemlisi Yemenli çocuklar ve aileler insani yardıma ulaşabilecekler. İkincisi ise, geçiş süreci barışın inşa edilmesinde önemli olacak. Barışa ulaşma biraz vakit alacak zira savaşan tüm tarafların bu sürece katılması gerekecek.

İstişareler ve müzakereler arasındaki fark nedir?

“Bu aşamada, müzakerelere giden istişarelerden bahsediyoruz. İstişareler resmi olmayan bir süreçtir. Bu süreçte mümkün olduğunca çok sayıda görüşebilirim ki, 11 Mayıs’tan beri bunu yapmaktayım. Görüşmelerin yüz yüze olması da gerekmiyor. Müzakereler ise, çözüme odaklı yüz yüze görüşmeyi gerektiren resmi süreçlerdir. İstişareleri bitirdiğimizde müzakereleri yapmaya hazır olacağız. Biz buna Cenevre’den başlıyoruz. Çünkü orası arabuluculuk ve müzakerelerin iyi örgütlendiği bir yer.

Husilerin yükümlülükleri konusunda şüpheler

Griffiths, Abdulmelik el- Husi de dahil olmak üzere Husi liderleriyle görüşmesinde müzakere masasına dönmeye istekli olduklarını gördüğünü ifade ederek şunları söyledi: “Bilakis onlar barış masasına çağırmada yavaş olduğum iddiasıyla beni eleştiriyorlar. Onların çözüm için kararlı olduklarını duymam beni sevindirdi. Onlar, çözüm için ne istendiğini de biliyorlar. Bu noktada çok fazla şüphe olduğunu biliyorum ancak görüşmeler süresinde onların taahhütlerden ne anladıklarını göreceğiz.”

Yemen hükümetiyle ilgili olarak Griffiths, “Yemen’deki hükümetin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edildiğini ve bunun kendisi için bir sıkıntı olmadığını” söyledi. Elçi, “Başkan Hadi iyi bir muhatap oldu. Ayrıca başbakan ve dışişleri bakanıyla da yararlı görüşmeler yaptım. Bu süreçte neyin gerekli olduğunu tam olarak anladıklarından emin olduk” dedi.

Griffiths, “Sorunun çözümü için askeri gücü kullanım hakkının sınırlanması gerekir. Yani bu süreçte oluşacak yeni hükümetin askeri güç kullanacak tek yetkili olması lazım. Bunun dışındaki tüm silahlı güçlerin silahlarını bırakması gerekir. Bu zaman alır ama bunun istenen şey olduğu bir sır değil. İnanıyorum ki iki taraf da bu zorunluluğa yakın duruyor” ifadelerini kullandı.

Suudi Arabistan, Körfez ve Kızıldeniz

Elçi konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Şunu belirtmek isterim ki Suudi Arabistan’ın saldırılara maruz kalmamak için güney sınırlarında istikrar isteme hakkına sahip. Hepimiz biliyoruz ki BM bu ilkelere dayanmaktadır. İstediğimiz şey bu sürecin beklentileri karşılamasıdır. Ancak bu sürecin öncelikle Yemenliler arasında gerçekleştirilmesi ve dışarıdan başka bir ülkenin müdahale etmemesi gerekir. Bu, Yemenlilerin karar vereceği bir durumdur. Suudi Arabistan’da görüştüğüm herkes bu ilkeyi onaylamaktadır. Ayrıca Yemen’in istikrarı sadece Suudi Arabistan’ın çıkarları için değil, Kızıldeniz boyunca Avrupa ticaretinin de güveni için son derece önemli. Zira Yemen’deki istikrar sadece Yemenliler için önemli değil. Bu nedenle bu sorunu çözmek stratejik bir öneme sahip.

Yemen’deki durumun kötüleşme ihtimali karşısında Griffiths şu uyarılarda bulundu: “Yemen’de El Kaide ve El Kaide ile birlikte artan bir terörizm ve aşırılık tehdidi göreceğiz. Ticaret riskinde artış olacak. Aslında şu anda ilginç olan şey, Kızıldeniz’i Etiyopya ile Eritre arasındaki yakınlaşma nedeniyle ticaret ve çevre sorunları açısından daha önemli bir suyolu haline getirmek için büyük bir fırsat var. Yemen bunun içinde önemli bir rol oynamalı.”

Elçi konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ayrıca, Körfez ile ekonomik bir ilişki olmaksızın müzakerelerin sonucu ne olursa olsun Yemen’de istikrar olmayacaktır. Yemen’in ekonomisi, geliri, istikrarı ve refahı, yeniden yapılanmaya ve komşularıyla ticarete bağlıdır. Barış ancak komşuların birbirlerinden emin olmasıyla gerçekleşir.

Husi güvencileri ne olacak

Sorulardan biri de Yemen’in geleceğiyle ilgili olarak, önce anlaşıp sonra ihanet ettikleri Ali Abdullah Salih örneğine atıfta bulunularak, herkese Husilerin ortaklıklarını bozmayacaklarına dair nasıl bir garanti verecekleri idi. BM elçisi bu soruya şöyle cevap verdi: “İnsanlar, anlaşmanın tek gerçek garantisinin tarafların iradesi olduğunu bilmelidirler. Uluslararası toplumun zorunlu olarak askeri bir güç olmadığı vurgulanmalıdır. Güvenlik Konseyi garantiler sağlayabilir, yaptırımlar bile yapabilir, ancak taraflar sürecin başarılı olmasını istemiyorsa, işe yaramaz. Birçok insan, çözüm önermek zorunda olduğunuzu söyleyebilir, ancak yapmaya çalıştığımız şey bir anlaşmaya varmaktır. Anlaşma, karşı tarafın dayatmadığı gönüllü bir anlaşma olmalıdır.”

Güney sorunu

BM elçisi Güney sorunuyla ilgili olarak istişarelerin müzakerelere ulaşacağını ancak Güney sorununun istişarelerde tartışılmayacağını, bu sorunun geçiş sürecinde Yemen müzakerelerinin bir parçası olduğunu söyledi. Martin Griffiths, “Bunu ilgili olan taraflara açıkladık, onlar da kabul ettiler. Biz Yemen’in bölünmesini istemeyiz, Yemen’in birliğini savunuruz. Yemen bölünürse felaket olur” dedi.