Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Maskelerin hikâyesi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İkinci Dünya Savaşı patlak verdiği vakit İngilizler, Hitler’in zehirli gaz kullanmasından korktu. Komünistlerin Moskova göklerinden yağmur yağmaya başladığını duyduklarında hemen şemsiyeler çıkararak başlarının üzerine açtıkları söylendiğinde bu, Ortadoğu bölgesinde de aynı şekilde uygulandı. Batılılarda gördüğümüz yenilikleri hesapsız kitapsız taklit etmeye başladık. Bu ağırlıklı olarak İngilizlerin müttefiki olan Arap ülkelerinde yaşandı. İngilizlerin Londra’da gaz maskesi kullandığı duyulduğunda Irak da hemen bu maskeleri ithal etmeye girişti. Ne var ki bunları ithal eden tüccarlar Irak halkının geleneklerini hesaba katmadı. Irak erkekleri hiçbir şeyle gururlanmadıkları kadar bıyıklarıyla gururlanırlar. Ebu Casim’in bıyıklarını dikkate almamaları nedeniyle maskeler kusurluydu. Dolayısıyla kimse satın almadı. Bunun yanı sıra Ebu Casim kaza ve kadere iman ediyordu. ‘Alnında ne yazıyorsa onu görecekti.’ Yani, maske insanı ölümden mi kurtaracaktı?!

Ancak maskeleri ithal eden tüccar, Ortadoğu’daki diğer ithalatçılar gibi sorunu nasıl çözeceğini buldu. Sindbad Oteli’nde üst düzey yetkililer ve dostları ile düzenlenen bir toplantı sonrasında devlette çalışan ve okullarda öğretmenlik yapan herkesin maske alması gerektiği emri çıkarıldı. İlginç olan şu ki maske dağıtımı sadece devlet çalışanları ve öğretmenlerle sınırlı kaldı. Hitler, Bağdat’a zehirli gazla saldırmaya karar verse; öğrenciler ve halkın geri kalanının ölüp, devlet çalışanları ve öğretmenlerinin hayatta kalmasının bir zararı yoktu. Bu hükümetin onlara büyük önem verdiğinin, onların selametini ve çocuklara ‘elif be ve iki bir daha eşittir üç’ öğretmeye devam etmeleri için gösterilen özenin kanıtıydı.

Bereket versin ki Hitler, herkesi yok edebilecek saldırılar yapmak için Bağdat’ın yerini bilmiyordu. Ki Saddam Hüseyin dönemine -onlarla istediğini yapabilmesi için- sadece öğretmen ve devlet çalışanlarını kalsın.. Koskoca bir ülke ve içinde geçimini devletten maaş alarak sağlayanlar dışında hiç kimse önemli değildi. Bu, Arap dünyasının devlet memurlarına ve öğretmenlerinin hayatlarına verdikleri önemi gösteriyor. Bu doğal bir durumdur. Onlar olmadan ebeveynler çocuklarının gürültüsünden kurtulmak için onları nereye göndereceklerini bilemezler…

Babam bir gün eve elinde bir karton kutu ile geldi. Açtık ve hayatımızda ilk kez gördüğümüz bu garip şeyle karşılaştık: ‘Gaz maskesi.’ Kardeşlerimle hemen taktık ve birbirimizi korkutmaya başladık. Sonra aklıma bir soru takıldı. Hitler, Bağdat’a zehirli gazlarla saldırırsa kedim Berakiş’e ne olacaktı? O küçük bir kara hayvanıydı. Maske takmak hepimizden çok onun hakkıydı. Ona doğru koştum ve maskeyi kediye takmak için elimden geleni yaptım. Fakat ‘küçük kediciğim’ Iraklı asil bir kedi idi. O da kaza ve kadere iman etti. Ona ne Arap ne de kedi- köpek tarihi hakkında herhangi bir şey hatırlatmayan bu maskeyi takmayı reddetti.

Birkaç yıl sonra evimizden taşındık ve annem maskeyi çöpe attı. Saddam Hüseyin, Halepçe’ye kimyasal saldırı yapana kadar maskenin ne işe yaradığını unuttuk. Bunun üzerine “Tüh! Keşke bunları Kürtlere satıp iyi bir kazanç elde etseydik” dedik.