800 yıl önce namaz ve ezan yasaklandığında, ibadet haklarının ihlali ve insan hakları örgütlerinin tamamen susması karşılığında, bugün de Mescidi Aksa İsrail işgal güçleri tarafından kapatılarak ibadet yasaklandı yasaklandı. Aymaz medya, Mescid-i Aksa’yı sadece Kubbet-üs-Sahra’dan ibaretmiş gibi gösterme çabasında. Arap medyasından bazıları İsrail’in bu tuzağına düşmüş durumda.
Mescid-i Aksa bu şekilde isimlendirilmiş çünkü, o zamanlar Hicaz bölgesine en uzak mescit konumundaydı (Aksa-en uzak). Kuran’da da şu şekilde belirtilmiştir: “Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir.” Mescit, Hz. Ömer’in fethinden sonra Fatımiler gelene kadar Müslümanların hakimiyetinde kalmıştır. Batı, bu yöneticilerin gevşekliği ve camiyi korumamaları yüzünden Mescid-i Aksa Camii’ndeki haçlı seferlerinden birinde başarılı oldu.
Tapınağın tahrip edilmesinin yıldönümünde camiyi yaktığı iddia edilen Avustralya elbiseli bir Yahudi, daha sonra deli olarak nitelendirildi. İbrahim Camii’ndeki kan dökme suçlarından kurtulmak için delilikle itham edilen Goldstein gibi. Mescit yakılarak kayıp tapınak mı inşa edilecek? Mescidi Aksa’nın altındaki kazılar, bir sonraki aşama mı, ya da Pal Konferansı’na yanlışlıkla bırakılan 25 numaralı Protokol mü? Dolayısıyla şu soru akıllara gelir: Caminin tüm bunlarla alakası nedir?
Tapınağın yıkımı, Romalılar döneminde gerçekleşti ve tapınak aynı yerde değildi. Camiyi yıkma yolculukları yalanlarla kaplıdır. Caminin tapınak dağındaki tapınağın kalıntıları üzerine inşa edildiğini ve El-Aksa camisinin tepesini ‘Harabayit’ (Tapınak Dağı) olarak adlandırıyorlar.
Gerçekler, Yahudilerin hikayesine aykırı olmakla birlikte, iddia edilen tapınak iki kez yıkıldı ve iki yıkılışında da sorumlular Araplar ya da Müslümanlar değil aksine Romalılar’dı. Roma İmparatoru Titus tapınağı yıktı ve orada ibadeti yasakladı. Öyle görünüyor ki, İsrail’in konuyla ilgilenme mantığı Sabra ve Şatilla, Kufr Kasım, Kufr Yasin, İbrahim bölgesi, Kana ve Gazze katliamlarının mantığıdır. Siyonizm, eylemlerini eski nefret mirasından meşrulaştırıyor ve bu mirasından kurtulamadı.
Siyonist düşünce barış öngörmez ve onu aramaz. İsrail politikasının, Filistinliler’e karşı yaptıkları, haklarını tanımamaktan ve onları arazilerin sahipleri değil, başka bir gezegenden geliyormuş gibi taciz etmesinden mi kaynaklanıyor? Eriha’daki barış bile, “Eriha’da bir şey inşa eden lanetlidir” hurafesi sonucu geldi. Siyonizm; Fırat’tan Nil’e kadar olan bölgede kurulacak olan büyük İsrail devleti noktasındaki yalanlar, hayaller ve hurafeler üzere kurulu bir aşırıcı fikir ve mantıktır.