Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Mike Pompeo… Şimdi İran halkı konuşuyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Hüküm kesinleşti ve ok yaydan çıktı. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun konuşması, sadece İran’ın kötü davranışını değiştirmeye yönelik değil, aksine bunun da ötesine geçen bir konuşmadır.

Pompeo, İranlıları acı verici sorunun cevabıyla karşı karşıya getirerek topu İran sahasına attı. Çoğunluk, İran içerisindeki yaşama yönelik tutum ve tavrını ortaya koyarak sokaklara çıkarken bazıları, bu soruya tolerans gösterdi ve bazıları da bu soruyu gizledi: Dini lider ve rejim size ne sundu? Kudüs Gücü’nün ve diğer Devrim Muhafızları kurmaylarının 40 yıl boyunca size ne faydası dokundu?

Pompeo, Trump yönetiminin İran’a karşı yeni stratejisinde ateş parçasını eline aldı. Bu strateji, anlaşmanın iptal edilmesiyle başladı. Şu an herkesin bildiği gibi İran’dan istenen şey, istikrarsızlığı ve organize terörü genelde tüm dünyaya, özelde ise komşu ülkelere ihraç eden rejimin ideolojik değişimidir.

Pompeo, aldatıcı sözlere fırsat vermeden net ifadelerle İran’dan talep edilenlerle ilgili tartışmalara son noktayı koydu. Bu taleplerin başında da İran’ın nükleer silaha sahip olma emellerinden vazgeçmesi geliyor. Bu da İran’ın gizliden uranyum zenginleştirmek için yaptığı tüm oyalama sürecinden mutlak bir şekilde vazgeçmesi halinde gerçekleşecektir. Bu durum, İran’ın bütün nükleer tesislerini ve nükleer programının bir kısmını içerdiğinden şüphelenilen silahlı kuvvetlere ait noktaları denetime açması gerektiği anlamına geliyor.

Tahran’dan füze programını ivedi bir şekilde sonlandırması ve başta Amerikalılar olmak üzere tutuklu yabancıların serbest bırakılması talep ediliyor. Ayrıca Irak’ın egemenliğine saygı göstermesi gerektiğinin yanı sıra Tahran’ın Suriye’den birliklerini derhal çekmesi ve hem lojistik hem de manevi olarak el-Kaide örgütüne yönelik desteğini kesmesi gerekiyor.

İran’ın bölgedeki ahtapot kolları ve sert güç araçları, sahadaki yeni gerçeklerle yüzleşmeye başladı. Fitneyi dışarıya ihraç etme zamanı bitti ve Washington’la doğrudan yeni bir tarih başladı. Belki de İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif, son sahnenin ötesini gördüğü için nükleer anlaşmanın ölüm sürecine girdiğine işaret ettiğinde bu sahneyi doğru şekilde yorumladı.

Pompeo, İran rejiminin tüm imkanlarla vakit kazanmaya çalışacağını tam olarak biliyor. ABD devlet sekretaryasına giren saygın istihbaratçı, İran içerisindeki değişim konusunda periyodik bir çizelgeye sahip olmadığını, bu çizelgenin içeriğini, şeklini, şemailini ve zamanını belirlemeye muktedir olanların, İran halkının kendisi olduğunu belirtti. ABD Başkanı ise, İran halkının medeni bir tarihe ve mirasa sahip olan büyük bir halk olduğunu ve şu anki yaşamından daha iyi bir yaşamı hak ettiğini daha önce ifade etmişti.

Eskiden Beyaz Saray’ın bazı yöneticilerinin yaptığı gibi bu defa Washington, İran’la gelecek çatışmada tek başına hareket etmeyecek. Özellikle ABD Ulusal Güvenlik Konseyi’ne öneri sunan Güvenlik Araştırmaları Grubu, İran’daki gelişmeleri araştırmak için Washington’un Ortadoğu’daki geleneksel müttefiklerinin yanı sıra Uzakdoğu’daki yeni ve eski müttefiklerine heyetler gönderme fikrini ortaya attı.
Bu defa ABD, büyük Yazar Paul Kennedy’nin sık sık ifade ettiği gibi kontrolsüz bir imparatorluk olmayacak. Aksine ABD’nin daha rasyonel bir yolda ilerlemeye çalıştığını görüyoruz. Zira bu, İran’ın nükleer-füze programının ve tahrip edici rollerinin küresel güvenlik üzerindeki tehditlerini tam olarak bilen devletlerin diplomatik ve siyasi tecrübelerini gerektiriyor. Bunun için Pompeo, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi Basra Körfezi’ndeki ana müttefiklerin yanı sıra Avustralya, Japonya, Mısır ve Bahreyn’e de işaret etti. Öngörüde bulunarak dini lider ve çevresindekilerin Pompeo’nun açıklamalarını ihmal edeceklerini söyleyebiliriz. Bunun için benzeri görülmemiş ekonomik yaptırımlar, İran devletinin hareketlerine yönelik keskin bir kılıç gibi çalışacak ve ekmek talep etmek için sokağa çıkan kitlelere kesinlikle yansıyacaktır. Humeyni devrimini komşu ülkelere ihraç etmek ya da devrim bayrağını diğer başkentlerde dalgalandırmak artık bu kitleleri ilgilendirmiyor. Sadece bu kitleler, “artık yeter!” diyebilir.

Pompeo, Trump yönetiminin, eski Başkan Barack Obama zamanında meydana gelen gelişmelerle uzaktan yakından bir ilgisinin olmadığını kesin bir dille ifade ediyor. Trump, seçim kampanyası sırasındaki vaatlerini yerine getirdi. Bugün totaliter ve despot rejimin kurbanları olan İran halkının yanında güçlü ve kararlı bir şekilde durmaktan bahsetmek gerekiyor. Rejimin ne zaman değiştirileceğine sadece İran halkı karar verir. Pompeo’nun “İran halkı, gerekeni yapmazsa, yaptırımlar, onları, bunu yapmaya sevk edecektir. Yoldan çetin bir engeli kaldırmaya teşvik etmek için İran halkına doğal diplomatik ilişkiler, teknolojik yardımlar ve İran ekonomisinin desteklenmesi vaat ediliyor. Ancak her şeyden önce bunun için önemli politikalara ve fiillere ihtiyaç var” sözünü yeniden vurgulaması, mollalar için dikkat çekici bir durumdur.

Pompeo’nun stratejisi, hem tehlikeli hem de dikkat çekici mi?

Büyük bir ihtimalle öyle. Mollaların İran’ı, kolay yutulur bir lokma olmayacak. İran; Pompeo ve Trump’ın zorlukları karşısında dogmatik görüşlerin çöktüğünü görüyor. Bundan dolayı İran için en iyi seçenek, bunları görmezden gelmektir. İran için en kolay yöntem ise, tutuşmuş olan bölgeyi ateşe vermek ve herkesi, küresel silahlı çatışmaya dönüşecek bölgesel bir savaşa sürüklemeye çalışmaktır.

Pompeo’nun stratejisi, Avrupalılarla koordine kurmayı gerekli kılıyor. Çünkü günler, Avrupalıların -ister bunu severek isterse zorla ve pragmatik olarak kabul etsinler- siyasi, askeri ve hatta ekonomik bakımdan ABD’nin şemsiyesi altından çıkamadıklarını gösterdi. Rusların tutumları ise son zamanlarda sarsıldı. Ayrılık zamanı gelene kadar Washington’la karşılıklı ticarete devam edecek olan Çin, ABD’ye karşıt bir kutup ilan edecektir. Ancak bunun yakın vadede olması beklenmiyor.

Pompeo, stratejisini Amerikan Heritage Vakfı’nın kürsüsünden açıkladığı zaman mollalar, muhafazakar politikaların ilan edildiğini ve Tahran üzerindeki kara bulutların, şiddetli bir tsunaminin habercisi olduğunu bilsinler.