Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Miliband ve Yemen’de imkansız çözüm | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Suudi Arabistanlı gazeteci ve entelektüel, Eş Şark El Avsat gazetesi ve El Arabiya TV eski genel yayın yönetmeni

Yemen’den gelen son haberler çatışmaların çoğunlukla darbecilerin kendi aralarında gerçekleştiği yönünde.

Husiler, müttefikleri eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’i öldürdükten sonra, önceden nispeten istikrarlı olan bölgesini kontrol etmeye çalışmaları, bölgedeki insani krizi alevlendirdi.

Son zamanlarda çatışmaların çemberi genişledi ve Yemen’deki koşullar daha da kötüye gitti.

Dini ve siyasi radikal bir grup olan Husilerin kontrolü altındaki bölgelerde zaten kötü olan durum, daha da kötüleşti.

Halen Uluslararası Kurtarma Komisyon Başkanlığı görevinde bulunan Eski İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband’ın Washington Post’ta Yemen’deki İnsani dramla ilgili makalesini okudum.

Savaşların ceremesini, Yemen’de de başka yerlerde de, çoğunlukla sivillerin ödediği konusunda kendisiyle hemfikirim. Kendisiyle hemfikir olmadığım konu ise Miliband’ın Husilere normal bir dini cemaat olarak bakması ve bu cemaate taviz verildiğinde ileride pişman olunmayacağını düşünmesi.

İsyancılar, havaalanları, limanlar ve karayolları dahil, ana arterleri kontrol altına almaya çalıştı ve bu alt yapıyı mali kaynak olarak kullandı.
Bazı gözlemcilere göre Husilerin bu arterleri kontrol ederek, haraç empoze ederek, insan ve mal geçişlerine ve yeniden satılmasına mali harçlar uygulayarak 5 milyar dolar kazanç sağladıkları tahmin edilmektedir.

Makalesinde Miliband üç ayrı aşamalı planın uygulanmasını savunuyor: Koalisyon ülkelerinin limanlara uyguladığı ambargonun kaldırılmasını, Husilerin kabul etmeyeceği için, tek taraflı ateşkesin ilanı ve barış sürecinin başlanması. Bu üç adımın anlamı şudur; limanların Husilere teslim edilmesi, kontrol altına aldıkları yerlerin kendilerine verilmesi ve sonuç olarak kazanmaları!

Koalisyon ülkeleri töhmet altında kalmamak için Miliband’ın çağrısını uygulamaya mecbur kalabilir, ama bunun insani krizi ortadan kaldıracağı ve gıda ve tıbbi malzemenin insanlara ulaşacağı anlamına gelmez. Zira; krizin büyük çoğunluğu çatışma alanlarında ve isyancıların kontrol ettiği topraklarda yaşanıyor, yardım malzemelerinin çoğu da, insani ihtiyaç malzemelerini ana silahı ve kontrolünü pekiştirme aracı olarak kullanan, Husilerin keyfi uygulamalarına bağlı olacak.

Koalisyon ülkeleri, ve özellikle Suudi Arabistan’ı, ilgilendiren meydan okuma konusu ise, Miliband’ın aşamalarının kabulü halinde füzelerin Husilere ulaşmamasını garanti eden olur mu?

Bölgesel kaçakçılık pazarına fon sağlayan Katar’ın yanı sıra İran’ı füzeleri Husilere göndermekten kim alıkoyacak veya hesabını soracak?

Suudi Arabistan onlarca roketle şehirlerinin bombalamasını kabul edecek mi? Kesinlikle hayır, ve bu nedenle ateşkes başarısız olacak ve savaş tekrar başlayacak ve Husiler ateşkes sayesinde daha fazla yayılırsa yaşanan trajedi daha da büyük olacaktır.

Miliband, makalesinde, teftiş mekanizmasının etkinleştirilmesi konusuna da değindi.

Hatırlatayım, Yemen krizinin ilk dönemlerinde kargo feribotlarının ve gemilerin denetimi ve teftişi için Cibuti’de bir merkez kurulmuş ve teftiş sonrası gemilerin Yemen’in Hudeyde gibi limanlarına demir atmasına izin veren uluslararası bir denetim sistemi mevcuttu. Daha sonra, İran’ın denetim sisteminin zayıflığından ve uluslararası topluluğun hesap sorma konusundaki isteksizliğinden yararlanarak yasaklanmış mallarını deniz yoluyla kaçırmayı başardığı gözlemlendi ve denetim ve teftiş sistemlerinin etkinliği sorgulandı. Miliband’ın bu ciddi dengesizliğe vereceği cevabı merak ediyorum?

Koalisyon ülkelerinden Hodeidah limanının uluslararası denetim altına alınmasına izin vermeleri istenmişti ve kabul ettiler, ancak Husiler limanın uluslararası denetime tabi olmasını reddettiler, bu durumdan dolayı uluslararası kamuoyu koalisyonu sorumlu tuttu. Şimdi de, Miliband, teslim olmaya ve isyancıları ikna etmeyi başaramadığı için limanın yönetimini Husilere teslim etmeye çağırı yapıyor!

İnsani krizin boyutuna anlayan Suudi Arabistan Limanın uluslararası denetime verilmesini kabul ederek, insani yardımların hızlı geçişini temin etmek için, dört vinç hibe edeceğini de ilan etti. Öte yandan, Miliband yardımların limandan geçiş işlemlerinin doksan gün kadar süreceğini söylüyor!

Anlatmak istediğim en önemli nokta, Yemen’deki trajedinin sebebi, dünyanın o ülkedeki savaşın doğasını anlamamasından kaynaklandığıdır. Husiler, dünyanın çatışmalı bölgelerinde görüldüğü üzere, muhalefetlerini yenmek ve hükümeti kontrol etmek isteyen herhangi bir asi grup değil, El-Kaide türü silahlı radikal dinci bir cemaattir.

Uluslararası Toplum, DEAŞ konusunda çatışma dışında bir çözümün olmadığına karar vermiş ve bu örgütü Musul’dan zorla çıkardığı gibi, Husi’nin de Yemen’de aynı şekilde ele alınması gerektiğini anlamalıdır. Tıpkı uluslararası koalisyon Rakka’daki DEAŞ liderleriyle görüşmeyi, onlarla barışçıl bir çözüm aramak yerine Suriye’den sınırdışı etmeye çalıştığı gibi Yemen’de de Husilere aynısını yapmalıdır.

Gerçek şu ki Husi grubuyla barışçıl bir çözüm bulunamaz. Başkan Salih’in silahlı grubuyla anlaşmaya varılabildi çünkü netice itibariyle, bu grup siyasi fikri olan muhalif bir gruptu ancak Husiler ile pazarlık ve görüşme girişimleri başarısız kaldı.