Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Mısır… Terörden daha büyük bir komplo | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Geçtiğimiz günlerde Mısır’ın maruz kaldığı olaylar, son zamanlarda uluslararası platformlarda yaptığı ataklar nedeniyle Mısır’ın cezalandırılmasının ve kendisinden intikam alınmasının bir parçasını mı teşkil ediyor?

Geçtiğimiz cuma Kıptilere yönelik yapılan terör saldırısı, Mısır’ın geçmiş aylarda maruz kaldığı terör saldırılarından çok da farklılık arz etmiyor. Cami ve kiliselerin içerisinde ve yollardaki tuzaklarda hayatını kaybedenler oldu. Ancak Mısır’daki Kıptiler üzerinden enstrüman çalmak kötü bir üne sahiptir. Bu şekilde bir taşla birden fazla kuş vurulmak isteniyor.

Birincisi Mısır’da toplumsal kargaşa çıkartmak ve Mısırlıların ortak dokusunu parçalamaktır. İkincisi ise dışarıdan Mısır’a baskı yapmak için Kıptilerin uluslararası oyun kartı olarak kullanılmasıdır.

Fakat bunlar, çirkin dış komploları boşa çıkaran Mısırlıların bilinçli anlayışları sayesinde reddedilmiştir. Bütün Mısırlılar, hedefin Mısır olduğunu biliyor. Önceden olduğu gibi Mısır, ayrımcılık ve ırkçılık yapmadan herkesi kucaklamaya devam edecek. Bu durum, sadece Hıristiyanlar ve Müslümanlarla sınırlı değildir. Aynı zamanda Mısır’daki Yahudiler de hayatlarının en güzel yıllarını yaşadılar. Anlaşmazlık, hasta bir ideoloji olan Siyonizm’den kaynaklanmaktadır.

Helvan hadisesinin sürdüğü 10 dakikalık sürede Mısır, Müslümanlarını ortaya çıkarttı ve Mısır’ın doğusundakiler, Kıptileri müdafaa etmeye yöneldi. Komşular, hedef alınan kilisenin karşısındaki cami imamının namazı yarıda kestikten sonra dua eden Kıptileri korumayı ve teröristlere karşı koymayı talep eden yüksek sesiyle irkildiler. Mısırlılar, Mısır’ın teröre karşı olduğunu ve teröristlere yer olmadığını dünyaya kanıtlamak için harekete geçtiler. Bunun için Mısırlılar, emniyet güçleri ulaşmadan önce ve kiliseyi korumakla görevli polis, Kıptileri savunmak için hayatını feda ettikten sonra silahlı saldırgana tek vücut halinde saldırdılar.

Bu terör saldırılarının arkasında kim yer alıyor? DEAŞ mı, el-Kaide mi? İsim, önemli değil. Cevap bizi, aynı şeytani daireye götürüyor. Siyasi İslam grupları, Arap dünyasını parçalama ve harap etme planlarını uygulamak için hala ön planda yer alıyorlar. Aynı zamanda silahlı gruplar, aciz oldukları şeyleri yaptırmak için hala siyasi İslam gruplarını kullanıyorlar.

Aklımıza şöyle bir soru gelebilir. Amaç, diğer gayelerden ziyade Mısır devletini devirmek mi? Bunun için mi iç cephelerin karıştırıldığını ve Mısır’ın acısını buralarda oluşturmaya çalışıldığını görüyoruz?

30 Haziran 2013 tarihinden yani Arap bölgesine en büyük zararı verecek planı boşa çıkartan devrimden bu yana Mısır’a yönelik saldırılar, bazen içeriden bazen de dışarıdan farklı şekillerde devam ediyor. Kıptilerin bayramları yaklaşırken zalimler, Kıptilerin içinden kurban vermek için topa yeniden vuruyor. Ancak geriye kalanların sesleri, acı, kan ve gözyaşlarına rağmen değişikliğe uğramadan hep bir ağızdan “Yaşasın Mısır!” diye bağırıyor.

Kıptilere yapılan son saldırının iki durumla eş zamanlı olarak meydana gelmesi dikkat çekicidir. Birincisi ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in Mısır’a tamamlanmayan ziyaretidir. Mike Pence’in Kıptilerin meselelerini ele almak için kapıyı geniş bir şekilde açacağı söylentileri ortaya çıktı. Kıpti kilisesi, ruhban sınıfı ve laikçiler ise bu durumu reddetti.

İkinci durum ise, Kıptilerin dini şiarlarını uygulamaları, ibadetleri ve genel durumlarıyla alakalı olarak bir tasarı sunmaya hazırlanan ABD kongre üyeleriyle ilgilidir. Bu da Mısır’ın ulusal egemenliğini ihlal eden bir darbe olarak addediliyor. Bu durum, Hıristiyanlar ve Müslümanlar dâhil Mısırlıların geneli tarafından reddedilmektedir. Herkes, Kıptileri himaye etmenin ABD’nin sahte bir sloganı ve siyasi bir oyun aracı olduğunu biliyor.

Mısır’ın boğazın ortasında yer aldığı ve ABD ile İsrail’in zihninde siyasi anlaşmalarla bağlantılı yeni gerçekleri dayatma çabalarının dolaştığı artık gizli bir şey değildir. Öyle görünüyor ki Mısır’ın gönüllü olarak kabul etmediği şey, komplo aracılığıyla zorla kabul ettirilmek isteniyor.

Mısır, korkutulmadan güçlü bir şekilde hedef alınmaya devam ediliyor. Mısır’ın güney sınırında meydana gelen olaylar, Ben Gurion’un ideolojik taraftarlarının Mısır’a zarar vermek için çatışma planını uyguladıklarını ya da onların yaptıklarının tahmin edildiğini net bir şekilde ortaya koyuyor. Tarafların bazıları, Mısır’a tarihi ve inançsal bir düşmanlık besliyor. Diğerleri ise, çöken ve kuzeyde Avrupalı ortaklarla birleşmeyi sağlamada başarısız olan krallıkları canlandırma hayalleri taşıyor. Şu an güneyde siyasi kurnazlıklarla teatral rolleri oynamaya çalışıyorlar.

Üzücü olan şey ise, Arap ve dost oldukları zannedilen tarafların Mısır’ı sırtından vuran bir hançer olmayı kabul etmeleridir. Sanki bu taraflar, Mısırlıların göğsüne doğrultulmuş silahları taşıyanlarla uyum içerisindeler.

Her ne olursa olsun Mısırlılar, kendileri için kurulan hilelerin tamamen bilincindeler. Meydana gelen olayların senaryodan ibaret olduğu görülüyor. Ancak bugünlerde Mısır’ın ruhunun geri dönüşü, Ahitophel’ın  bütün önerilerini boşa çıkarmaya kefildir. Tecrübe ve deneyimler, Mısırlılara insani ve milli kazanımlarını nasıl muhafaza edeceklerini, gerek duyulduğunda hiç kimseye saldırmadan ve zulmetmeden uykusuz, ter ve kanla ülkelerinin sınırlarını nasıl koruyacaklarını öğretti. Düşmanlarını yenen Mısır’ın hakiki büyüklüğü, halkının birlik olmasındadır. Bu, provokatörlerin bilmediği ve entrikacıların anlamadığı ölümsüzlüğün sırrıdır. Mısır geldi… sonra zaman… Sonsuza dek yaşasın Mısır!