Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bugün yaptığı açıklamada, İngiltere’de eski Rus ajanı ve kızının sinir gazı ile zehirlenmesi ile ilgili Moskova’ya yönelik suçlamaları reddederek, bu suçlamaların ‘propaganda’ amacıyla yapıldığını söyledi.
İngiliz medyası ve siyasetçiler, casus değişim anlaşmasının bir parçası olarak İngiltere’ye sığınan eski Rus ajanı Sergey Skripal’e yönelik zehirli saldırının arkasında Rusya’nın yapmış olabileceğine dair özellikleri taşıdığını iddia ettiler.
“Gerginliği artırmaya yönelik propaganda”
Etiyopya’da bulunan Lavrov düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi; “Batılı ortaklarımıza göre, bu gezegendeki her olayın sorumlusu biziz. Bu suçlamalar, gerginliği artırmaya yönelik açık ve net bir propagandadır.”
Johnson, Rusya’yı suçladı
İngiliz yetkililer, saldırı sebebiyle Rusya’yı açık açık suçlamamış olsa da, Dışişleri Bakanı Boris Johnson, Skipal saldırısını, Londra’da 2006’da radyoaktif maddeyle zehirlenmesi sonucu ölen eski Rus casus Aleksandr Litvinenko olayına benzetmişti. Aleksandr Litvinenko olayında İngiltere, Rusya’yı suçlamıştı.
Geçtiğimiz pazar günü Salisbury’de meydana gelen olaydan yaklaşık 21 kişi etkilenirken, Sergey Skripal ve kızı Yulia, alışveriş merkezinde bir bilinçlerini kaybetmiş halde bulunmuşlardı.
Cinayet şüphesi ile olayı araştıran terörle mücadele ekipleri, Skripal ve kızının zehirlendiği bölgedeki çok sayıda araç ve nesnenin taranması için ordudan yardım istedi.
Araştırmayı yürüten Metropolitan polisi, ordunun bu tarz olaylarla ilgili deneyim ve gerekli donanıma sahip olması sebebiyle bu yardımı istediklerini belirtti.
Polis tarafından yayınlanan bildiride, ‘Panik yapılmasını gerektirecek herhangi bir sorun yok. Halkın sağlığını tehdit edici bir durum söz konusu değil” ifadeleri kullanıldı.
Rus casus, 2010 yılında İngiltere’ye sığınmıştı
Skripal, Rus askeri istihbaratı bünyesinde çalışan bir albaydı. İngiltere adına casusluk yaptığı ortaya çıktığında hapse mahkum edildi. 2010 yılında Rusya ile ABD arasında casus değişimi için yapılan anlaşmanın parçası olarak serbest bırakıldıktan sonra İngiltere’ye sığınmış ve orada yaşamaya başlamıştı.