Arap ve Müslüman ülkelerdeki kadınların imajı nedir?
Bu soru, İslam İşbirliği Örgütü ve Manama’daki İslami Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (ISESCO), Bahreyn Eğitim, Bilim ve Kültür Ulusal Komisyonu ve Kadınların Üst Kurulu ile koordinasyon içinde düzenlediği çalıştayda soruldu. 4 Ekim ve 5 Ekim’deki çalıştayın başlığı “Toplumda Kadınların Rolünü Ortaya Koyma ve Medyadaki Konumlarını Güçlendirme Yolları” olarak belirlenmişti. Çalıştayın amaçlarından biri, Arap medyasındaki kadın imajını, bu imajın kadının toplumdaki rolüne, yetkinliğine etkisini ve ister yerel isterse dış düzeyde olsun toplumun kadınlar konusundaki algılarını incelemekti.
Aslında medya kamuoyunu şekillendirmede, farkındalık seviyesini yükseltmede ve politik karar verme yetkisine sahip olanları etkilemekte kilit rol oynamaktadır. İslam dünyasının, İslam’ın ve Müslümanların Batı medyasındaki tasviri olumsuzdur. Çoğunlukla da çarpıtılmış, yüzeysel, tipiktir ve genelde cehalet ile nitelenmektedir. Kadınlar, Müslüman dünyadaki toplumsal tabakalardan birini oluşturur. Çoğunlukla ya Arap ya İslam ülkeleri ya da yurtdışındaki medyada yanlış ve yetersiz olarak temsil edilirler.
Batı medyasında sürekli dönen raporların bir sonucu olarak, kadınların İslam’da ve Müslüman toplumlarda baskı gördüğüne dair genel bir algı vardır. Bu medya raporlarında bazı olumsuz uygulamaların (kadın sünneti, namus suçları, reşit olmayan evlilikler gibi) ve bazı Müslüman ülkelerdeki yasaların (kadınların araba kullanmaktan alıkonulması –eskiden- annesinin vatandaşlığını ülkesinin dışında evli olan çocuklara vermemek ve kadınlara yönelik taciz ya da şiddet cezalarının uygulanmaması) öne çıkartıldığını görmekteyiz.
Ve ayrıca, küçük bir Müslüman grubun kadınlar hakkındaki radikal görüşleri ve terörist gruplar tarafından zulüm görmeleri bu algıyı beslemektedir.
Bütün bu uygulamaların sanki çoğunluğun görüşüymüş gibi yaygın bir şekilde medyada propagandası yapılmaktadır.
Manama’daki çalıştayda Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Umman, Filistin, Ürdün, Lübnan, Mısır ve Sudan’dan gelen katılımcıların medyada kadınların karakteristik imajını, özellikle de kadınları aşağılayan, onu önemsiz ve basit hale getiren reklamlar, televizyon dizileri ve çizgi filmleri şiddetle eleştirmeleri dikkat çeken bir husustu. Çünkü kadını alışveriş yapmak, güzellikleri ve görünüşleri ile ilgilenmek, arkadaşlarıyla vakit geçirmek ve birbirlerini aldatmaktan başka hiçbir derdi olmayan biri olarak tasvir edilmektedir. Diğer taraftan kadını zayıf ve boyun eğen biri olarak gösteren eş, anne ve ev hanımı gibi roller biçilmektedir. Haber ve tartışma ağırlıklı ciddi programlarda bile yetenek ve kültürlerinden ziyade sadece spikerin dış görünüşüne önem verilmektedir.
Tartışma, özellikle de katılımcı erkeklerin, toplumdaki mevcut kadın modellerinin imajları hakkındaki görüşlerinden dolayı biraz alevlendi: Onlar açısından fedakâr eş ve annenin rolü, gurur duyduğumuz bir tablo; neden gururla sunulmasın?!
Tabii ki kadınlar toplumda çeşitli biçim ve modellerde bulunurlar. Medyanın, her ne kadar konuları abartma ve dramatik bir hale getirme özelliği varsa da aslında var olanı yansıtan bir toplum aynası olduğu söylenir. Televizyon dizilerinin genellikle sıkıcı ve gerçekçi olmadığı düşünülen ideal karakterlerle dolu olmasını bekleyemeyiz, Ancak çizilen imajın hayatın gerçeklerine uygun olmasının yanında, sunulan karakter ve olayların izleyiciyi monotonluktan kurtarması gerekmektedir. Onu cezbetmeli, ders ve vaaz verir bir tarzda olmamalıdır. Karakterlerde çeşitlilik ve 3D olmalı. Burada aynı soru, değiştirmek istediğimiz basmakalıp veya geleneksel kadın imajı konusunda da ortaya çıkıyor.
Her ülkede, kadınlar hakkında -olumlu ve olumsuz olabilecek- bir imajın varlığını inkâr edemeyiz. Bazıları gerçeklere, bazıları da medyanın çizdiği profile dayanıyor. Örneğin Suudi kadınları ele alalım. Çok yakın zamana kadar dünyanın diğer yerlerindeki imajı, arabasını ülkesinde kullanmaya yetkili olmadığı üzerinedir. Bu doğruydu ve gerçekti. Ancak bu durum, hareketleri üzerindeki bu kısıtlamaya rağmen kadınların kamusal alanda var olduğu gerçeğini yok etmemektedir. Suudi Arabistanlı kadınlar olarak araba kullanım izninin en üst düzeyde uygulanacağı günü sabırsızlıkla bekliyoruz. Hatta kullanmamayı tercih etsek dahi en azından bunu yapmaya hakkımız var. Suudi kadınların diğer bir imajı da baştan aşağı her yerini örten siyah çarşaf giymesi, mahremi olmadan evlerini terk etmesine izin verilmemesi ve velileri olmadan kendi işlerini yapamamalarıdır. Bütün bunlarda gerçeklik payı var ancak örneğin tüm Suudi kadınlar çarşaflı değil. Hatta tümü örtülü de değil. Mahremiyet ve velayet konusundaki kısıtlamalar bazı resmi dairelerde ve rejime dair bazı işlerde geçerlidir. Erkeklerin bu konuyu istismar ederek baskı unsuru olarak kullanmalarına rağmen bu durum, Suudi kadınların koşullara meydan okumalarına, arzularını gerçekleştirmelerine ve en üst makamlara çıkmalarına engel olamadı. Yani medyaya yansıyan imaj parçacıdır ve bütünü yansıtmamaktadır. Şunu iyi bilmeliyiz ki bu imajı değiştirmek için içinde yaşadığımız gerçekliği değiştirmeliyiz.
Çalıştayda katılımcılar, dini söylemin ve kadınların statüsü, rolü, hakları hususundaki yanlışlıkların devam etmesine katkıda bulunan kabile sistemi anlayışın düzeltilmesi için çağrıda bulundu. Aynı şekilde, toplumsal gelişme ve değişimlerle hiçbir şekilde uyuşmayan, kadının rolünü sınırlı gösteren imajın, eğitim öğretimin bütün aşamalarındaki müfredatta yeniden ele alınması talep edildi. Bu arada bazı kadınlar, medya kuruluşları ve diğerlerinden, kadının değişik makam ve mevkilerde bulunmalarını destekleyici ve güçlendirici yayın yapmalarını ve kadınların ortaya koyduğu başarılara kışkırtıcı bir yolla değil olumlu bir şekilde ışık tutmalarını talep ettiler. Bazıları ise, kadının toplumdaki gerçek rolünü oynayabilmesi için, önüne çıkan fırsatları değerlendirmemesinden, haklarının çiğnenmesini ve istismar edilmesini kabullenmesinden dolayı bizzat kadınları kınadı. Burada önemli olan, kanun ve düzenlemelerin kadının haklarını ve şerefini koruyacak şekilde yapılmasıdır.
Çalıştayda, İslam Konferansı Teşkilatı’na (İKT) üye devletlerin örgüt çatısı altında bir medya ağı kurarak ve kadın liderlerin başarılarını belgeleyerek toplumdaki rolünü güçlendirmeye yönelik çalışmalarda bulunması yönünde tavsiye verildi. Başarılı deneyimlerinden faydalanmaya yönelik çalışmalar yapılması istendi.
Katılımcılar, ayrıca, medyadaki kadınlar hakkında periyodik bir rapor hazırlayacak olan Kadın Medya İzleme Projesi’ne de övgüde bulundu. Ayrıca kadınları medya kurumlarında güçlendirmek için en iyi uygulamalar hakkında bir kılavuz hazırlanacağı belirtildi.
Katılımcılar, üye devletlerdeki ve Batı medyasındaki Müslüman kadın imajına yönelik araştırmaların yapılması talebinde bulundu. Bu bağlamda ISESCO’yu Batı medyasında, Müslüman kadının imajını zedeleyen yanlış bilgi ve algıların düzeltilmesine yönelik bilgilendirme faaliyetleri düzenlemeye çağırdı.