Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Nasr Hariri: Uzlaşmanın önündeki engel İran’dır | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Suriye Muhalefeti Müzakere Yüksek Kurulu Başkanı Nasr Hariri, bölgedeki önemli gelişmeleri Londra’da Şarku’l Avsat’a değerlendirdi.

Hariri, İran’ın 8 adımda Suriye’deki varlığını güçlendirdiğini ifade etti. İran’ın Suriye’de “sürekli” askeri üs bulundurması ve siyasi çözümü reddetmesini bu adımlar arasında değerlendirdi.

Geçtiğimiz Çarşamba akşamı İsrail’in Suriye’deki İran mevzilerini hedef almasını “iki işgalci gücün tasfiye hesapları” şeklinde yorumlayan Hariri, barış müzakerelerini hayata geçirmenin önemine vurgu yaptı ve bu noktada Suriye Muhalefeti Müzakere Yüksek Kurulu’nun “hiçbir ön koşul olmadan” barış görüşmesi yapmaya hazır olduklarını söyledi.

İşte o röportaj:

Londra’da İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson ile bir araya geldiniz neler konuşuldu?

İngiliz Bakan bana, “ABD-Fransa-İngiltere üçlüsünün yaptığı saldırıların rejimin kimyasal silah kullanmasına cevap olduğunu, saldırıların hedefinde Şam ve muhalif güçler arasındaki askeri dengeyi değiştirmenin olmadığını, şayet bir kez daha kimyasal silah kullanılırsa aynı yöntemle cevap verileceğini” söyledi.

Johnson, ayrıca “Beşşar Esed zafer kazandığını düşünüyor, aslına bakılırsa zafer kazanmadı” deyince ben de, “Kazanımları elde eden Rejim güçleri değil, Rus hava desteğini alan 100 bin civarındaki İran milisleridir” karşılığını verdim.

Johnson görüşmede şunları da ekledi, “Burada askeri bir çözüm yok. Siyasi uzlaşma için tek adres Cenevre’de alınan 2254 sayılı kararın uygulanmasıdır. Esed uzun vadede yönetimde kalamaz”

İngiliz yöneticileri, Ulusal Güvenlik Konseyi veya Parlamento, Müzakere Yüksek Kurulu’nun süreç içerisinde daha fazla yer almasına yönelik teşvikleri oldu mu?

“Biz bu sürecin mihenk taşıyız. Bütün çözümleri denediler; Cenevre müzakereleri, Soçi, Astana ve sivil toplum kuruluşları dahi tüm alternatifleri denediler. Biz şunu diyoruz: Suriye halkının siyasi geçiş noktasında Esed’in gitmesi taleplerine yönelik güvence verilmediği sürece uzlaşma falan olmayacak. Şam heyeti siyasi uzlaşma arayışlarını reddetti. Aynı rejim Soçi konferansını da reddetti. Çünkü bu rejim müzakere istemiyor. Ayrıca Rusya ciddi müzakere yapılmasını ya istemiyor ya da rejime bunu yaptıracak gücü yok” dedi.

Askeri zaferlerin siyasi zafer üzerinde fazla bir etkisi olmadığı görüşünü savunan Hariri konuşmasının devamında şunları söyledi:

“2013 yılında muhalifler ülke topraklarının yüzde 70’ini elinde bulunduruyordu. Ancak siyasi uzlaşma falan olmadı. Şimdi ise rejim yüzde 60’ını kontrol ediyor, yine siyasi uzlaşma yok. Suriye’deki savaş muhaliflerle rejim arasında değil. Şu an Suriye’deki savaşın halkla yakından uzaktan bir alakası yok. Halkla bağlantısı olan, onların taleplerini dile getiren, onları temsil eden bizleriz, yani Müzakere Yüksek Kurulu’dur.

İkinci olarak ise Suriye meselesi yerel bir mesele değil, bilakis bölgesel hatta ve hatta Uluslararası bir meseledir. Yani demem o ki rejimin askeri kazanımlar elde etmesi esas sorunların çözüldüğü anlamına gelmez. Terörle savaş ne olacak? Mülteciler, yerinden edilen insanlar ne olacak? Yaşanan tüm bu kaos ne olacak? Ekonomi ne olacak? Yeniden imar nasıl bir süreç izleyecek? İran’ın işgali ne olacak? Tüm bunlar ancak Suriye’de kapsamlı bir uzlaşma olursa çözülür. Dökülen kanları durdurmanın zamanı gelmiştir. Siyasi geçişi sağlamanın ve Esed’in gitme zamanı gelmiştir”

İngilizlerin bahsettiği yeni mekanizmalar ne anlama geliyor?

Uluslararası çevrelerde uzlaşmanın nasıl olacağı konusunda görüşmeler devam ediyor. Mevcut mekanizmalar kullanılarak uzlaşmada Cenevre mutabakatı esas alınacak ve şu 4 ilkeye göre şekillenecek: Siyasi geçiş, Anayasa, Seçimler ve Terör. Tüm bunları gerçekleştirmek siyasi irade ister. Ayrıca yeni mekanizma dahi oluşturulsa siyasi irade olmaksızın başarılı olamaz. Yani bölgesel hatta ve hatta uluslararası uzlaşmayı kastediyorum. Bu uzlaşmayı talep etmemiz Suriye’deki siyaset kurumlarının hayata geçirilmesi içindir. Oluşturulacak yeni mekanizmalar da İran’ın Suriye’deki rolüyle ilgili olacak ve biz de bunun içerisinde yer alacağız. İran’ın Suriye’den çıkması gerekir. İran orada bulunduğu müddetçe çözüm olmaz.

İran’ın Suriye’de kalıcı olması gerçekçi mi?

İran ve milislerinin Suriye’deki kalması demek kaos demektir. İstikrarın sağlanamaması demektir. Mezhepçi gerilimlerin daha fazla tırmanması demektir.

İsrail’in Çarşamba akşamı Suriye’deki mevzileri hedef alması hakkında ne düşünüyorsunuz?

İran da İsrail de birer işgal devletidir. İran 8 adımda Suriye’deki nüfuzunu arttırdı:

1- Siyasi uzlaşmayı sekteye uğratmak, bu onun çıkarlarıyla çelişiyordu. Zira olası bir siyasi uzlaşma veya istikrar İran’ın oradan çıkması anlamına gelecekti.
2- Milislerini orada yerleşik hale getirerek Suriyelilerin mülkiyetlerine el konulmasını görmezden gelmek.
3- Binlerce yabancı savaşçıyı Suriye’ye getirmek.
4- Ülkedeki kurumların verdiği kararlara müdahale etmek.
5- Suriye’de Askeri üsler inşa etmek.
6- Silah tesisleri ve fabrikaları kurmak.
7- Stratejik mülkiyetler üzerinden ekonomik sözleşmeler imzalamak.
8- Savaş ekonomisinin verdiği zararlardan yoksullaşmış gençleri mezhebi söylemlerle savaşta kullanmak.

Tüm bunlar İran Devrim Muhafızlarının ülke dışındaki operasyonlarından sorumlu Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani’nin eliyle yapıldı.

İran son zamanlarda askeri gerginliği tırmandırarak şu üç şeyi hedefliyor: Suriye’deki iç karışıklıkları kamuoyunun dikkatinden kaçırmak, ABD Başkanı Donald Trump’ın aldığı son kararın ardından İran’a yeni yaptırımlar uygulayacağını ifade etmesi İran’ı sınır dışında çatışmaya itti. Ayrıca kendini tatmin etmek için sözde direnişi büyütmek.

Son olarak olayları bu noktaya getiren sorumlunun rejim olduğunu belirten Hariri konuşmasını şöyle bitirdi:

Suriye’nin uluslararası hesaplaşmaların görüldüğü bir arena olmasını istemiyoruz. Zira Suriye halkı kanıyla medeniyetiyle ekonomisiyle bunu bedelini ödedi. Bizi siyasi uzlaşmaya iten sebep de budur. Bu uzlaşma İran’ın ve yabancı milislerin ülkeden çıkmasını garanti altına alacak, siyasi geçişi gerçekleştirecek ve Süleymani’nin Suriye’den çıkışını garanti altına alacak. İki işgal devleti hesaplaşırken bunun bedelini ödeyen yine Suriye halkı oldu”