Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

NATO, İran, Suriye, Trump, İsrail ve Putin | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Tarih, yeni ekmek üretmek için unu ve hamuru bir araya getirerek politika fırınlarına yeniden yerleştirilebilir mi? Bu soru işareti, ABD Başkanı Donald Trump’ın Brüksel ve Helsinki’ye yaptığı gürültülü seyahatin sonuçlarını okumaya yönelik sakin bir alana girmemiz için geniş bir kapı açabilir. ABD Başkanı, söylemin, çatışma açılarının ve saldırı hatlarının içi içe geçtiği tüm alanlarda yeni bir iç ve dış politika tarzı oluşturdu.

ABD, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından uluslararası siyasetin haritalarında boylam ve enlem çizmede baş ressamdı. Trump, modern dünya tarihinin durduğu tüm bu istasyonları geri alabildi. Tahran’dan Kazablanka’ya, Potsdam’a ve Yalta’ya kadar müttefik liderlerin bir araya geldiği zirveler, etkileri bakımdan yıllardır uluslararası siyasetin itici gücü haline geldi.

Roosevelt, Truman’dan ve Eisenhower’dan bu yana ABD Başkanları, Batı Avrupa’yı insanlık tarihinin en büyük askeri gücü olan, yer ve zamanı aşan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) gibi devasa bir askeri halatla birleştirdiler. İdeolojik bir askeri güçle mücadele etme adına bir askeri-politik güç oluşturuldu. Bu ideoloji, Sovyetler Birliği tarafından yönetilen komünizmdir. Başkan Donald Trump, Amerikan yeraltından ortaya çıkan politik bir oldu değildir. Bilakis İki büyük siyasi oluşum, Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti arasındaki iktidarın geçişkenliğinin bir sonucu olarak Amerika’da uzun ve karmaşık bir sürecin birikmesinin sonucudur. Her bir parti, bir başkan tarafından yönetilen politika sunarken Trump, Amerikan halkının özlemlerini, umutlarını ve şikâyetlerini dikkate alan bir vizyon geliştirdi.

Gerçeğe, geleceğe ve Amerikan siyasal düşüncesinin dinamiklerine damgasını vuran başkanlar var.

Donald Trump, haritalarını hem ABD içinde hem de dışında canlı renklerle boyuyor, siyasi ürünleri rakamlarla hesaplıyor. Uluslararası kurumsal yapılardan peş peşe çekildi. Uzak ve yakın önceki bütün ilişkilerini yeniden tasarladı. UNESCO’dan, insan hakları örgütlenmesinden, uluslararası iklim anlaşmasından ve en önemlisi İran’la yapılan nükleer anlaşmadan çekildi. Meksika sınırında bir duvar inşa etmeye karar verdi. G7 ortakları ile ters düştü. Son olarak, NATO savaşını Brüksel bölgesinde başlattı. NATO surlarını birkaç eksende yıktı. Üye devletlerin NATO bütçesine mali katkıları da bunlardan biridir. Trump, kendi ülkesinin NATO bütçesinin yüzde 72’sini karşıladığını iddia ederek her ülkeden alınan katkının ulusal gelirin yüzde 4’üne yükseltilmesini talep ediyor.

Trump’ın rakamların dilinden konuştuğu doğru. Fakat sesinin katmanları arasında gerçek amaçlarının melodileri var. Şunu söylemek istiyor: Askeri bir yapı olan NATO’ya bütün varlık nedenleri ortadan kalktıktan sonra Amerika’nın milyarlarca dolar ödemesi makul müdür? Sovyetler Birliği’nin ve onun komünist bloğunun çöküşünden ve Varşova Paktı’nın kaldırılmasından sonra Avrupa’yı ve Amerika’yı tehdit eden bir tehlike kalmış mıdır? Bilakis bazı ülkeleri Batı’nın müttefikleri oldular. Bu ittifak, geçmişte Amerika’ya ne kattı ve bugün ne katıyor? Bunlar, Trump’ın kızgın ya da sakin hallerinde yaptığı açıklama ve yorumlardan elde edilebilecek sorular dizisidir. Bazı NATO liderleri, NATO’nun 11 Eylül saldırılarının ardından Amerika’ya Afganistan’a karşı savaşında yardım ettiğini ve daha önce Irak’ta olduğu gibi eski Yugoslavya’ya karşı savaşında da bu türden yardımların yapıldığını belirtti. Başkan Donald Trump bu dosyayı açtı. Bu dosya Brüksel’deki birkaç göz boyayan konuşma ve ifade ile kapanmayacaktır.

İkili ve kolektif bütün küresel zirvelerin masalarından hiçbir zaman eksik olmayan ateş bataklığı İran, Helsinki’deki iki liderin masasında büyük sıcaklığı ile mevcut olacak. Nükleer projesi, füzeleri, terörizmi ve sınır ötesi şiddet operasyonları… ABD Başkanı için İran dosyası, iki ülke arasındaki ilişkilerde hem kilit hem de anahtar konumdadır. Putin için İran dosyası, Suriye’de Rusya’nın uluslararası sahnede liderlik çemberine dönmek için kullandığı bir karttır. Ve bunu da başarmıştır. Rusya, kendisi ile güçlü ekonomik bağları olan Rusya ve ABD’de etkin bir lobi gücü olan İsrail ile yeni bir sayfa açtı. Putin, İran’ın Suriye’deki varlığı nedeniyle istediği her şeyi manipüle etti ve bugün aynı yöntemi kullanarak Amerika ile büyük bir anlaşma yapmaya çalışıyor.

Netanyahu’nun Helsinki zirvesi öncesinde Moskova’ya yaptığı ziyaret zirveye yeni dosyaların eklenmesini sağladı. İsrail Başbakanı, Rusya’nın nükleer dosya etrafında İran ile yapılan anlaşmaya dair tutumunu gözden geçirmesi gerektiği konusunda ısrar ediyor. Aynı şekilde İran’ın füze projesi ve sınır ötesi müdahaleleri konusunda, özellikle de bu konuda aynı fikirde olduklarını açıkça ifade eden NATO ülkelerinin tutumları ortaya çıktıktan sonra, konumunu netleştirmesi gerektiğini vurguluyor.

İran devrimi yüce rehberinin danışmanı Ali Velayeti’nin Moskova’ya yaptığı ziyaretin Netanyahu’nun ziyaretiyle aynı zamana denk gelmesi İsrail’e çok sayıda mesaj niteliği taşıyor. Bu mesajlardan ilki İran’ın Suriye’deki konumunu yeniden gözden geçirebileceğidir. İran’a uygulanan yaptırımları hafifletme konusunda ABD yönetimini etkilemesi karşılığında İsrail’e karşı Suriye’de düşmanca tavırlarından vazgeçebileceği mesajı verilmiştir. Hamaney’in Putin üzerinden Trump’a verdiği mesaj, İran’ın nükleer ve füze programını ve sınır ötesi faaliyetlerini gözden geçirme konusunda hazır olduğudur. Buna karşılık ABD’nin İran’a karşı sert tavrının yumuşamasını ve nükleer dosya etrafında altı tarafın katıldığı anlaşmaya geri dönmesini istiyor. İran, Suriye’den çıkışının Lübnan’daki varlığını doğrudan dumura uğratacağının bilincindedir. Hatta Irak’taki nüfuzunu dahi etkileyebilir. Bu durumun birikmiş ekonomik ve sosyal sorunlardan muzdarip İran’ın içişlerinde güçlü yansımaları olabilir. İran kartına ek olarak Suriye kartı, Avrupa ve ABD’nin Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımların yanı sıra Ukrayna meselesi ve bu yaptırımları nedeni olan Kırım dosyaları masaya konduğunda Putin’in elinde önemli bir müzakere unsuru olacaktır.

Başkan Trump liderlerle rahat işbirliği yapabiliyor. Putin’i ülkesindeki tek karar sahibi bir lider olarak görüyor. Onu bu konuda kıskanıyor ve Putin’in bazı güçlerinin kendisinde de olmasını diliyor. Bu yüzden onunla sıra dışı anlaşmalar yapmaktan çekinmeyecektir. Başkan Putin güvenliği önceleyen ve Sovyet genleriyle hareket eden bir liderdir. Bundan dolayı da demiri sıcakken dövmeye çalışacaktır.

Trump’ın NATO konusundaki tutumu, Avrupa’daki ve Ortadoğu’daki güvenlik sorunlarını, nükleer silahları ve Başkan Trump’ın Çin ve Avrupa’ya açtığı ticaret savaşını tartışmak için kapıyı aralayacaktır.

Helsinki Zirvesi, birçok uluslararası haritayı yeniden çizecektir. Trump’ın uluslararası sahnedeki eski alışkanlıklara sınırsız itirazları var. Ve onun taktiği savaşsız zaferler elde etmektir. Çünkü para ödemekten nefret ediyor. Buna karşılık Rus lider yara almadan siperler arasında hareket etmeye istekli görünüyor. Putin ve Trump, tam bir ittifak içinde olmasalar da uzlaşacaklardır.