Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Necefi: Irak’ta devlet yok sadece hükümet var | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve “el-Karar” koalisyonu lideri Usame Necefi, Irak ve Suudi Arabistan arasındaki hızlandırılmış ilişkilerin iki ülkeye de hizmet ettiğini belirtti. Necefi, iki ülke ilişkilerinin farklı alanlarda daha fazla gelişme göstermesi için çabalama çağrısında bulundu.

10 Nisan’da Bağdat’taki resmi bürosunda Şarku’l Avsat’a röportaj veren Usame Necefi, başta 12 Mayıs’ta yapılması planlanan parlamento seçimleri olmak üzere, ülkenin iç meselelerini ele aldı. Bu çerçevede Cumhurbaşkanı Yardımcısı, liderliğini yürüttüğü koalisyonun Başbakan Haydar İbadi’nin ikinci dönemini desteklemeye hazır olduğunu vurguladı. Bazı şartların olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Usame Necefi ile yapılan röportajın tamamı şu şekilde;

-“Hikmet Akımı” lideri Ammar el-Hekim ile dünkü (10 Nisan) görüşmenizden sonra siyasi çoğunluğa karşı olduğunuzu açıkladınız. Konuya dair korkularınızın ana sebebi nedir?

Siyasi çoğunluk, sağlam demokratik standartlara sahip bir ülkede normal bir başlık olabilir. Irak’ta mevcut olan ve olması gereken arasında büyük bir fark var. Yani Irak’taki muhalefet korunmuyor. Bu da bazı siyasi partiler tarafından savunulan siyasi çoğunluk kavramının tekilleşmesini ortaya koyarak, Sünni ve Kürt marjlarıyla Şii bir çoğunluk oluşturuyor. Bu durum ise çoğunluk adı altında yeni bir diktatörlük anlamına geliyor. Irak’ta hala farklıyız ve koşulların daha fazla olgunlaşabileceği bir gelecek aşamaya ihtiyacımız var. Demokratik ve anayasal kanunlar uyarınca rahat bir çoğunluk ve azınlık muhalefetinden oluşan ve şu anda var olmayan demokratik bir hükümet kurabiliriz.

-O halde şu an için ne gerekiyor? Durum nasıl ilerleyebilir?

Şu an için ihtiyaç duyulan şey sadece bir formalite değil, güçlü bir ortaklık. Önceki hükümetin tecrübelerine baktığımızda (eski Başbakan Nuri el-Maliki), bu tecrübelerin siyah renkli olduğunu görüyoruz, zira bu deneyimler mevcut hükümetle çok farklı. Bazı konularda göreceli bir iyileşme mevcut ve görüntünün daha da güçleneceğine dair bir umut var.

-Mesela yaklaşan seçimlere dair bir bahis mi oynanıyor?

Bir manada evet. Biz yeni bir gençlik enerjisi sunuyoruz. Siyasi arenada olduğu gibi seçim alanlarındaki mevcut zorluklara rağmen “el-Karar” koalisyonu olarak iyi bir sonuç elde edebileceğimize inanıyoruz.

-Durumun seyri konusunda sizin görüşünüz nedir?

İstediğimiz ve üzerinde çalıştığımız her şey anayasaya dönmek, devlet kurumlarını ve partizan kuruluşların kaldırılmasını sağlamak için çalışmak.

-Şu an Kürtler ve Sünni Araplar arasında egemenlik konumlarının paylaşılma olasılığı hakkında bir konuşma mevcut. Şu anın aksine Sünni Araplar için cumhurbaşkanlığı, Kürtler için de meclis başkanlığı üzerinde duruluyor. Özellikle de isminiz cumhurbaşkanlığına aday olarak anılmaya başlandığından beri, bu konuya nasıl yaklaşıyorsunuz?

Öncelikle cumhurbaşkanlığına bir prestij kazandırmamız gerekiyor. Çünkü maalesef ki cumhurbaşkanlığı pozisyonu saygınlığını kaybetmiş durumda. Anayasaya göre ise cumhurbaşkanlığı, yürütme organının diğer bir köşe taşı konumunda. Bu düşüncelerde Sünnilerin payı olduğu düşünülebilir. Irak çevresini Arapların oluşturması dolayısıyla, Sünni liderlerin Sünnilerden bir pay almak istedikleri de doğru. Ancak yetkisi olmayan bir pozisyonun ne faydası olabilir! Cumhurbaşkanlığının geniş yetkileri olmasına rağmen, bu durum gerçekleşmedi.

-Meclis ve hükümet oturumları şu an tamamlanmak üzere. Bu bağlamda son dört yıla dair düşünceleriniz nedir?

Birçok konuda belirgin bir iyileşme olmasına rağmen, tüm konuları ciddi bir şekilde incelememiz gerekiyor. Zira böylece gerçek bir kurum yapısı inşa edebileceğiz. Önemli olan biz veya başka birinin bu veya şu konuma sahip olmaması değil, aksine bu veya şu konum çerçevesinde bir vizyon ve hizmet sunma kabiliyetidir. Nihayetinde tüm bu pozisyon ve sorumluluklar aktive edilmelidir. Devlet, şu anda sadece bir başbakanlık konumunda. Başbakanlık, aynı şekilde Silahlı Kuvvetler Genel Komutanlığıdır. Ancak çözümün, başbakan ile değil bakanlar kurulu başkanıyla bağlantılı olduğu doğru. Diğer bir deyişle, kurul da bakanların geri kalanı gibi tek bir oy hakkına sahip ve Silahlı Kuvvetler Genel Komutanlığı’nın mutlak yetkileri tarafından yönetiliyor. Örneğin vekil atamaları da dahil, başbakan tarafından yayınlanan Divaniye emirlerini düşünün. Devlet şu an bir acente tarafından yönetiliyor. Bu tür şeylerin belirlenmesi gerekiyor. Öyle ki devletin sadece bir başbakanı olamaz.

-Parlamentonun aksine paylaşım açısından farklı bloklar içeren Bakanlar Kurulu da dahil meclis başkanlığı ve parlamento üyeleri arasında birçok sorun varken, her zaman bir uyum da mevcut. Bu durum, başbakanın geniş yetkilere sahip olabilmesi adına bir giriş niteliğinde sayılabilir.

Başbakanlık, parlamentonun aksine dar bir çembere sahip. Bu sebeple çoğu zaman bir uyum söz konusu. Ancak önemli bir mesele de mevcut; yani başbakan bakanların çalışmalarına müdahale etmiyor. Bu nedenle bir bakan, bakanlığında özgürce hareket ediyor ve meclis içerisinde yalnızca önemli işlere bakıyor. Nitekim başbakan, bakanları da hesaba çekemez. Konu parlamento için farklı olsa da problemler ve anlaşmazlıklar yaşanıyor.

-Siz, şu an “el-Karar” koalisyonuna liderlik etmektesiniz ve parlamento seçimlerine aday oldunuz. Şansınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle Şeyh Hamis Hancer’in geri çekilmesinde sonra bloğunuzda bir uyum var mı?

Beklentiler açısından gördüğümüze göre, en büyük Sünni bloğa sahibiz. Seçimlerin ardından bir sonraki siyasi sahnede de önemli bir rol üstleneceğiz. Uyumluyuz. Koalisyon tarafları arasındaki farklılıklar hakkında söylenenler doğru değil. Fakat taraflar bir rekabet içerisinde. Şeyh Hamis Hancer, asla bir anlaşmazlık dolayısıyla geri çekilmedi. Partisi de (Arap Projesi) koalisyona hala dahil. Sıra numaraları üzerinde farklılıklar vardı. Ancak bu meseleler kısa bir süre zarfında çözüldü ve ortaklık ilkesi için bir sorun teşkil etmiyor.

-Hem blok hacmi hem de hükümet seçimi açısından bütün gözler seçimlerin sonrasındaki süreçte. Gelecek ittifaklar çerçevesinde size en yakın blok hangisi?

Yaklaşım ve vizyon bakımından bize yakın bloklar mevcut. Kürtlerle, özellikle de Mesut Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokratik Partisi ve Berhem Salih ile görüşmelerimiz var. Bize en yakın Şii bloklar ise; Hakim, Mukteda el-Sadr ve İbadi

-İbadi’nin performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Nuri el-Maliki dönemine nazaran belirgin değişiklikler var. İbadi, bazı konularda başarıya ulaştı. Özellikle DEAŞ terör örgütüne yönelik savaşta, bölgesel ve uluslararası koşulların İbadi’ye çok fazla katkı sağladığını unutmayalım. İbadi’nin uygun koşullar sağladığını biliyorsun. Ancak genel açıdan kısmi bir başarı yakalayabildi. Siyasi alanda fazla bir ilerleme kaydetmedi ve ekonomi meselesinde de hala büyük bir eksikliği bulunuyor. İbadi, hala partizan kısıtlamalarla bağlanmış durumda. Fakat ulusal bir alana yeni bir unvanla girmek için büyük bir fırsat buldu. Aynı şekilde döneminde silahlı grupların büyüdüğüne de dikkat etmek zorundayız. Güvenlik meselelerindeki iyileşmelere rağmen, yine de bu konuyla ciddi bir şekilde ilgilenmedi. Güçlü ortaklara ihtiyacı var ve müfredatını iyi bir şekilde ayarlaması gerekiyor.

-İbadi’nin ikinci dönemini destekliyor musunuz?

Evet, ikinci dönemi için ona destek veriyoruz ama bazı şartlarımız var. Biz, açık bir eylem planı ve gerçek bir siyasi ortaklık istiyoruz. Fakat İbadi, potansiyel bir ortak olmaya devam ediyor. Bu durum, Hakim ve Sadr gibi diğer isimler için de geçerli. Başbakanlık konumu açısından saygın ve önemli isimlere sahipler.

-Geçmiş ve mevcut yıllarda, Irak ve Suudi Arabistan ilişkileri geniş bir şekilde büyüdü. İki kardeş ülke arasındaki iş birliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Irak ve Suudi Arabistan arasında önemli olan şey, kardeşlik ilişkilerinin düzeyi. Bunun, tüm bölgeleri kapsayacak ve daha fazla gelişecek şekilde devam edeceğini umuyoruz. Nitekim Suudi Arabistan’ın Irak halkının tüm bileşenlerine açılmış olması da önemli. Bu durumun devam etmesini ve Batıda felakete uğrayan bölgelerimizin özellikle yeniden yapılanma, ekonomi ve yatırım projeleri alanında bu açılımdan hak ettikleri payı almasını umuyoruz.

-Bağdat ve Erbil arasındaki ilişki, genellikle değişiklik ve engellere maruz kalıyor. Bu ilişkinin doğası ve düzeyine dair ne düşünüyorsunuz?

Kürtlerin daimi sorunu, Kürdistan devletini kurmak istemelerinden kaynaklanıyor. Son yıllarda birçok kazanımlarını kaybettiler. Bağdat ile Erbil arasındaki ilişkilerin genel çerçevesi, 2003 yılının ardından Şii- Kürt anlayışına bağlı kalmaya başladı. Biz Sünniler ise bir taraf olmadık. Bu durum, politik sürecin pahasına oldu. Kürtlerin gücü Bağdat’ın büyüyen gücünün karşısında zayıflamaya başladı. Nitekim referandum gerçekleşti. Kürtlerin sorunları diğerlerinden önce ortaya çıktı. Referanduma karşı geldik. Ancak bununla birlikte şu an gözlemlerimiz doğru değil. Kürdistan bir anayasal bölgedir. Kürdistan’ın bir eyalet olarak ele alınması için anayasa ihlal edilmemelidir.

-Ninova’dan aday oldunuz. En büyük bloğa ulaşabilecek misiniz?

Geçtiğimiz yıllarda DEAŞ işgalinden sonra büyük acılar yaşandı. Büyük sorunlar ortaya çıktı ve binlerce insan yerlerinden edildi. Hedef kitlemizden eminiz. Zorluklara ve rekabete rağmen inandığımız şeyi alacağız. Ninova’da bazıları silahlı çok sayıda taraf var. Ancak nihayetinde en güçlü Sünni cephe biziz.