Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Neden şimdi Kuveyt’e hakaret edildi? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Hizbullah’a bağlı Al Manar TV kanalı aracılığıyla siyasi bir yorumcu, Lübnan’a yakışmayan bir şekilde Kuveyt Emiri Şeyh Sabah el-Ahmed el-Cabir es-Sabah’a sözlü saldırıda bulundu.

Bu da Lübnan’ın siyaset ve medya dünyasında kınama dalgasına yol açtı. Ki bu kınama dalgası, tüm sosyal, mezhebî ve siyâsî oluşumlarıyla Lübnanlıların nezdinde Kuveyt’in nasıl bir yere sahip olduğunu göstermekte.

Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri, Hizbullah’ın müttefikleri arasından şiddetli kınamayı yapan en önemli kişiydi.

Bana Berri’nin daha önce beraber samimi pozlar verdiği genç yorumcunun bir daha ağırlanmaması için ekibine talimat verdiği bilgisi ulaştı.

Al Manar TV ise gelen tepkiler üzerine konuğun sözlerinin kurumu bağlamadığını ve kurumsal olarak konuğun ifadelerine katılmadıklarını açıklamak zorunda kaldı. Hatta Kuveyt ve Emiri hakkında övgü dolu bir program yayınladı.

Hizbullah’ın Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, 2015 yılında bir televizyon konuşmasında Kuveyt Emiri’ne askeri selam vermişti!

O dönemde Nasrallah, bu davranışıyla Kuveyt’te İmam Sadık Camisi’ne yapılan terör saldırısını kınama noktasında Kuveyt’in yanında yer aldığını belirtmişti.

Bu anlamda söz konusu hakaret, Lübnan merkezli politik çatışmaların bağlamı dışında meydana geldi.

Emel Hareketi’nin ve Hizbullah’ın nezdinde bu tepkiye yol açan şey ise, söz konusu iki partinin kendisini bilgi ve analizlerle destekledikleri ve televizyon programlarına önem verdikleri siyasi bir yorumcu tarafından istismara uğramalarıdır.

Ki bu son TV programı, Hizbullah’ın televizyon ekranları aracılığıyla iki partinin öncelikleri arasında yer almayan bir gündeme hizmet etti.

Hakaret eden yorumcu, Kuveyt Emiri Sabah’ın Washington ziyaretiyle ilgili yalan haberleri atlayıp Beşşar Esed’in 2006’da eski Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora’ya saldırmak için kullandığı hakaret ifadesinin aynısını özellikle kullandı. Böylece hakaret kasıtlı bir Esed mesajı olup kendisinden bu mesajın Kuveyt’e yöneltilmesi talep edilmiş olabilir.

Peki, neden şimdi?

Yaklaşık bir hafta önce şu anki dönem başkanlığını Kuveyt’in yürüttüğü BM Güvenlik Konseyi, İsveç’in Kuveyt’le koordineli olarak hazırladığı Suriye’de ateşkesle ilgili karar tasarısını görüşme toplantısında Kuveyt’in Birleşmiş Milletler (BM) Temsilcisi Mansur el-Uteybi ile Esed’in temsilcisi Beşşar Caferi arasında şiddetli bir tartışmaya şahit oldu.

Kuveyt temsilcisi, Husilerin Cenevre’deki Yemen müzakerelerine nedensiz bir şekilde katılmamalarının uluslararası kanuna ve uluslararası insan hakları hukukuna yönelik ihlaller dizisinin bir halkası ve Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarına bağlı kalmadıklarının bir göstergesi olduğunu ifade etti.

El-Uteybi, mevcut siyasi çözümü mutabık kalınan 3 dayanağın önüne geçirmeye çağırdı. Bu 3 dayanak ise, Körfez girişimi ve yürütme mekanizması, Yemen’deki ulusal diyalogun kararları ve Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarıyla 2216 nolu kararıydı.

2216 nolu karar ise Suriye, İran ve yandaşlarının her meselede ve krizde engellemeye çalıştıkları Körfez çözüm çerçevesine tam olarak uymak demekti.

Kuveyt Emiri Sabah’ın ABD Başkanı Trump’la görüşmesi sırasında Körfez krizini çözmek için Körfez ülkelerinin çözüm çerçevesi olarak belirlediği 13 şarta bağlı kalan önemli bir girişimi vardı.

Kuveyt’in bölgesel krizlere karşı kendine has siyasi tutumundaki bu kararlılık, belki de siyasi ve sosyal özelliğinden ve siyasi sisteminin niteliğinden dolayı Kuveyt’in Körfez’in merkezinde Truva atı olduğunu zannedenlerde mevcut değil.

Bu durumun, şu veya bu başkent için hayal edilmesi tuhaf değil.

Kuveyt’in tamamen ya da kısmen Katar’ın oynadığı rolü oynamaya sürüklenmesi mümkün. Bu beklenti ise, siyasi cehaleti gösteriyor ve sefillerin boş ümitlere tutunmasına benziyor.

Örneğin, bazı yorumcular, ekranlar ve makaleler vasıtasıyla büyükelçiliğin yeniden açılması ya da maslahatgüzarın tayin edilmesiyle Kuveyt’le Esed rejimi arasındaki ilişkilerin normalleşeceği tarihleri belirliyor.

Bu tür haberlerin arkası bir gün bile kesilmedi ve görüldüğü gibi hiçbiri de gerçekleşmedi.

Bu tür şeyler ve daha fazlası diğer Körfez ülkeleri hakkında da söylendi. Bazen istihbarat görüşmeleriyle bazen de kuru hayallerle ilgili haberler üretiliyor.

Suriye krizi konusunda krizin çözümüne fayda sağlayacak bütün çerçevelere ve mekanizmalara açık olmakla birlikte Körfez’in parametrelerinin değişmediğini öğrenmek için Körfez medyasını takip etmek yeterli.
Bu parametrelerin en başında da Suriyelilerin kendi kaderini tayin etme, onların ve Arapların İran işgalini bitirme hakları gelmektedir.

Kuveyt Emiri gibi önemli bir Arap lidere yapılan ucuz hakaretin yol açtığı son medya gürültüsünün en güzel yanı da Körfez ülkelerinin kararlarının parçalanmasına oynayanların ümitsizliğini, Suudi Arabistan’ın öncülüğündeki tutum birlikteliğini bozmaya yönelik girişimlerin sefilliğini ve Körfez ülkelerinin parametrelerini anlama acziyetini ifade etmesidir.

Hakaret eden kişi, Kuveyt’in sağduyusunun zaafiyet olmadığını anladığı zaman hakarete uğramaktan kaçamayacak.

Büyük Arap Şairi Ebu Tayyib el-Mütenebbi’nin dediği gibi:

“Aslanın dişlerini gördüğünüzde onun gülümsediğini zannetmeyin!”