Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Netflix: Eğlence devrimi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Netflix şirketinin meşhur uygulama üzerinden internet ve akıllı cihazlara uyarlanması ile meydana gelen devrim, dünyadaki film ve dizi endüstrisini etkiledi.

TV şirketlerinden biri, çalışanlarının yarısını işten çıkardı.

Geniş rağbet gören bu basit uygulama, televizyon eğlence sektörüne damgasını vurdu ve büyük küçük herkesi bağımlısı haline getirdi.

Netflix, 1997 yılından bu yana üretim ve dağıtım yapıyor. Sahibi Reed Hastings, klasik zamandan beri var olan teknolojik çekişmelere CD’ler üzerinden ayak uydurmayı başardı.

O kadar ki dünyada yüz milyon fazla insanın kullandığı evrensel bir uygulama kurarak öldürücü darbeyi o indirdi.

Sinema da insanlar gibi büyüyor ve endüstrisi bir asırlık tarihi ile gelişiyor.

Parıltısı, büyülü ve çekicidir.

Üstelik Berkeley ve Lizbon gibi üniversitelerde akademisyenlik ve yönetmenlik yapan sinemacı Jacques Aumont’un ‘Sinema Estetiği’ adlı eserinde de çok güzel bir şekilde ifade ettiği gibi teorik ve teknik devrimleri vardır:

“Sinemanın estetik yaklaşımları vardır ve estetik, sanatsal olgular olarak görülen anlam olguları üzerine düşünmeyi kapsar. Bir diğer deyişle sinema estetiği, onun sanatsal bakımdan okunması ve film okumasının sanatsal bir mesaj olarak ele alınması anlamına gelir. Sinema, güzelliğin hayalini içerir ve dolayısıyla kuramcının zevk ve eğlencesi için olduğu kadar izleyicinin de zevk ve eğlencesi içindir. Tüm sanatları ilgilendiren felsefi uzmanlık ise bu genel estetiğe bağlıdır”.

Yazar daha sonra sanatsal estetik hakkında şu eklemede bulunuyor:

“Sinema iki görüntü sunar: Biri sinemaya özgü estetik etki hakkında düşünen kamusal taraf ve diğeri belirli eylemleri analiz etmeye odaklanan niteliksel taraf. Bu, plastik sanatlarda ve müzik ilminde kullandığımız gibi kelimenin tam manasıyla film analizi veya eleştirisidir”.

Sinemanın teknik gelişimi, ekonomik temayüller ile bilimsel ve insani dönüşümlerden ayrı tutulamaz.

Filozof Edgar Morin, Sinemanın Yıldızları adlı kitabında sinemayı, “hayalin ekmeği’ şeklinde niteliyor. Sinema da estetik gıda özelliği ile ekmek gibidir. Sinema yapımcısı hakkında şöyle yazıyor:

“Hayallerin ekmeği, zorla olmadığı sürece satış fiyatı, maliyet fiyatının üzerine yükselmesi mümkün olmayan ekmekten farklıdır. Büyülü ve gizli bir değere sahip ürünlerin maliyetinin çok üstünde fiyatlarla satıldığını görüyoruz. Söz gelimi kozmetik ürünleri, diş macunu, domates, sanatsal eşyalar ve son olarak yıldızlar. Yıldız, altın gibi nadir bulunur ve ekmek gibi çeşitlidir. Biz biliyoruz ki yıldız, 1910 yılında şirketlerin film pazarı üzerindeki rekabetlerinin ardından doğdu ve sektörün gelişmesine yol açtığı kadar kapitalist sinema endüstrisinin de gelişiminin yolunu açtı”.

Sinema dünyasının en önemli filozofu ve ‘Sinema-Hareketin Görüntüsü’ adlı önemli tezin sahibi Gilles Deleuze, 1996 yılında yani Netflix’in kuruluşunun bir sene öncesinde aramızdan ayrıldı.

O, görüntüdeki zaman ve hareketi inceledi, dağınıklık filozofu ve veto kuramcısı namıyla göz oyunlarını takip etti. Bununla birlikte sinema ve onun gelişimi hakkında tam anlamıyla eşsiz bir felsefi eser kaleme aldı.

Kitabı eksik görenler, Philip Mang’ın Deleuze’nin kitabındaki zaman ve hareketin sinemasına dair kuramına yönelik açıklamasına başvurabilir.

Tüm dönüşümlere rağmen sinemanın ve endüstrisinin ortak temelleri vardır.

Nitekim Deleuze, kitabının ilk bölümünde buna şu şekilde işaret etmiştir:

“Görüntülerin tek bir türünden yapılmış hiçbir film yoktur. Montaj, görüntü-hareket düzenlemesidir. Yani görüntüler-anlayış-görüntüler-duygusal tepki-görüntüler arasındaki koordinasyondur.

Film, en azından en basit özelliklerinde daima görüntü tarzına öncelik verir. Biz, etkin ve kavramsal bir montajdan veya görüntülerin baskın modeline göre duygusal bir tepkiden söz edebiliriz.

Çoğunlukla Griffith’in gerçek montaj yarattığında montajı icat ettiği söylenir. Ancak Dreier, diğer kurallara eklenen atışların boyutunu belirleyen bir model ve tepkisel bir kontrol icat edecek ve böylece Jeanne d’Arc’ın Acıları adlı filmi, tam bir duygusal tepki filmine örnek olacaktır”. Deleuze, görüntüden, onun hareket ve zamansallığından ve sinemaya dair şu temel tanımından hareket eder: Görüntünün parıltısı, fark alanını yansıtır. Onun 20.yy’ın son yarısında felsefi farklılık alanının kurucusu olması da şaşırtıcı bir şey değildir.

Netflix uygulaması, sekiz milyar doları aşan geliri ile yalnızca mali bir başarıyı temsil etmeyip tüketicinin psikolojik düzeyinde bile etkili olmuştur. Bunun Skip Dine Young’un ‘Sinema ve Psikoloji: Sonsuz İlişki’ adlı kitabında öne sürdüğü şeyle bir ilgisi yoktur. Aksine hız, kolaylık ve ayrıcalıklı hizmet bakımından tüketicinin psikolojisi ile ilgisi vardır.

Bildiğim kadarıyla pek çok film uygulaması hatta film yapımcısı meşhur televizyon şirketi, Netflix’i yakalamaya çalıştı ama başarılı olamadı. Tabi sona gelinmiş değil.

Teknolojik ayaklanmalar dorukta.

Şirket, uygulama üzerinden tüketiciyi ikna ederek diğer onlarca uygulama arasında onu kazanabildi.

Bu sinema, büyü ve cazibe ile dolu bir dünya. Morin’in bir film analizinde bu dünyadaki hayata dair şu tanımlamasını anımsatıyor: Gürültülü veya karnaval tadında, ikna edici, geniş; görüntüler, fısıltılar ve haberlerle dolu, oraya buraya saçılmış çiçekler gibi, festivallerdeki efsanevi gelişmelerin en ileri derecesine varan bir hayat.