Donald Trump, Rex Tillerson engelini yolundan kaldırdıktan ve İran dosyası için ABD’li şahin, CIA Başkanı Mike Pompeo’yu seçtikten sonra Washington’un İran’la nükleer anlaşmayı düzenleme stratejisini uygulamak için çalışmaya başladı.
Düzenleme açık; Ya anlaşmaya dâhil olan Avrupalı devletler ile birlikte İran’ın balistik füze programlarını, Tahran’ın bölgesel faaliyetlerini, 2020’nin ortaları ile birlikte nükleer anlaşmaların bazı maddelerinin geçerliliğini bitirmesi ve Tahran’ın nükleer faaliyetlerinin BM tarafından daha ciddi bir şekilde kontrol edilmesini içeren tamamlayıcı bir anlaşma yapılacak ya da Trump’ın söz verdiği gibi anlaşma tamamen feshedilecek. Top Avrupa’da. Özellikle de Beyaz Saray İran’ın nükleer anlaşmadan çekilme yönündeki tehditlerini dikkate almıyor. Bu anlaşma İran ile yapılan müzakerelerin sadece bir parçası. Daha fazla değeri yok. ABD’nin yaptığı kendisine bir zararı olmasın diye İran’a baskı uygulamak. Ancak İran bunu biliyor. Anlaşmaya dâhil olan Avrupalı ülkeler (Londra, Paris, Berlin) biliyorlar. Bütün dünya biliyor. Obama balayı dönemi geri dönmeyecek şekilde yok oldu. Nükleer anlaşmanın sebep olduğu felaket hataları düzeltme vakti geldi. Nükleer anlaşma İran’a hayal edemediği bir bölgesel karışıklığı devam etmesine izin veren yeşil ışık niteliğinde idi. Son olarak, İran tehlikesi karşısında sözde değil fiili olarak kırmızı ışık yakma zamanı geldi.
Avrupalı devletler kutsal bir kitapmış gibi nükleer anlaşmaya dokunulmamasında direttiler. Ancak son zamanlarda Washington’dan gelen baskıya direnemediler ve ABD’nin anlaşmanın değiştirilmesi gerektiği doğrultusunda takip ettiği yola girdiler.
Reuters’in yayınladığı gizli bir belge de bunu ortaya çıkarttı ki İngiltere, Fransa ve Almanya AB’den, İran’ın balistik füze programları ve Suriye savaşındaki rolü nedeniyle ABD’nin nükleer anlaşmada kalmasının garanti altına alınması için İran’a yeni yaptırımlar uygulanmasını önerdi. Bu teklif, Avrupa’nın nükleer füze karşısındaki duruşunda türünün tek örneği olan yeni bir gelişme ve çarpıcı bir değişimdir. Bu değişim, İran oyunları ile mücadelede daha sert olunması ve aynı zamanda Trump’ın, İran ve altı büyük ülke arasında imzalanan ve yaptırımların kaldırılması karşılığında İran’ın nükleer programına belirli kısıtlamalar getiren anlaşmadan çekilmesi yönündeki tehdidini uygulamaması konusunda ikna edilmesi için geldi. Ancak anlaşma henüz düzenlenmedi. Öyle ki ABD Başkanı Donald Trump, 2015’te yapılan anlaşmada “eksiklikler” olarak nitelendirdiği bazı kısımların önümüzdeki mayıs ayının 12’sinden önce kaldırmasını istiyor. Yine Trump Mike Pompeo’yu Dışişleri Bakanı yaparak ABD’nin İran karşıtı yaptırımlarını gözden geçirme ihtimali için son tarihin yaklaşmasıyla birlikte ülkesinin tavrının daha da sertleşeceği yönünde açık bir mesaj verdi. O zaman Washington bu konuda kararlı ve nükleer anlaşma üzerinde önemli düzenlemeler yapılmadan bu yaptırımları hafifletmeyecek.
Tabi ki bu topal nükleer anlaşmanın düzenlenmesini engelleyen sadece Tillerson değil. Avrupalı devletler mutlak olarak bu anlaşmaya bağlı kaldıktan ve dosyaları birbirinden ayıran bu görüşe destek verdikten sonra nükleer anlaşma olduğu gibi kalması halinde de Trump’ın duruşunu hafifletebileceğini düşündüler. Ancak Avrupalı devletler 14 ay sonra teslim oldular ve nükleer anlaşmanın kalmasının tek yolunun onun düzenlenmesi olduğuna ikna oldular. Şuan ki anlaşmanın kalmasını isteyen Avrupalıların bazı şeyleri açıklayamayacağını düşünüyorum. Mesela İran’ın menzili 5 bin km olan füzelere sahip olması ki Tahran’ın savunma ihtiyaçları ile uyuşmayan balistik füze programları geliştirdiğini gösteriyor. Diğer taraftan 2231 sayılı karar İran’ın kendisine nükleer maddeler yerleştirilebilen füzeler geliştirmesini yasaklıyor.
Eğer 2017 yılı İran karşıtı siyasi duruşların serleştirilmesi yılı ise, Washington Tahran’dan gelen tehlike ile yüzleşmek için yeni bir siyasi gerçeklik ortaya koymayı başardı. İçinde bulunduğumuz 2018 yılı İran rejimini köşeye sıkıştırarak siyasi duruşların fiiliyata geçirilme yılı. Bu da nükleer anlaşmanın içerdiği ve İran’ın bölgedeki yıkımlarına sebebiyet veren korkunç eksikliklerin önünün kapatılması ile gerçekleşecek. Eğer yeni bir tamamlayıcı anlaşmaya fiili olarak varılamazsa, Trump’ın söz konusu nükleer anlaşmayı feshedeceğinden kimsenin şüphe duyacağını zannetmiyorum.