Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Önce göç, aptal! | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Yukarıdaki başlık, ABD başkanlık seçimleri aracılığıyla politika sözlüğüne giren ifadenin hafif değiştirilmiş halidir. Öyle ki bu seçimlerde Bill Clinton, Kuveyt’in kurtarılması için yapılan savaş sonrasında baba George Bush’un elde ettiği popülerliği yok eden ekonomik durgunluğu kullanarak 1992 yılında (baba George Bush’a karşı) zafer kazandı. Clinton’ın seçim kampanyası sırasında Bush’a ekonomik kriz üzerinden saldırması ve bu seçimlerde ekonomik krizin cumhuriyetçilerin zayıf noktası olmasından dolayı insanların dikkatini bu konuya çekmeye yoğunlaşması için “Önce ekonomi, aptal!” ifadesi temel slogan olarak ortaya atıldı.

Bugün göç meselesi, ABD’den Avrupa’ya Afrika’dan Avustralya’ya kadar siyaset ve medya platformlarında büyük bir tartışma konusuna dönüştü. Göç meselesi, politikacıların, zorlu ekonomik ortamda seçmenlerin oylarını kazanmak için seçim kampanyalarında bu sorunu bir silah olarak kullandığı, hassas bir konu haline geldi.

Seçimlerde göç krizinden en çok istifade edenler; popüler politikacılar, aşırı sağ ve ırkçı hareketlerdi. Bunlar, ırkçılığın ve İslamofobi’nin artmasıyla birlikte birçok kişiyi endişelendirecek şekilde çeşitli ülkelerdeki seçimlerde siyasi kazanımlar elde ettiler.

Örneğin; dün Macaristan’da parlamento, mültecileri ve göçmenleri hedef alan bir yasa paketi üzerinde oylama yaptı. Bu yasa paketi içerisinde Avrupa’da ve uluslararası düzlemde eleştirilere yol açan katı önlemler yer aldı. Şöyle ki söz konusu paket, bir göçmen veya mülteciye ülkeye girişine ya da ülkede ikamet etmesine yardım edenleri hapse atacak kanunları kapsıyor ve onlara vatandaşlık verilmesi hususunda sert şartlar getiriyor. Ayrıca bu paket, göçmenlere yardım alanında faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerini tamamen durdurmak amacıyla onlara yüksek vergiler de getiriyor.

İtalya’da yeni hükümet, Akdeniz üzerinden gelen göçmenlerle dolu bir geminin demir atmasını engellemeye yönelik kararın yol açtığı yaygaranın ardından göçmenleri hedef alan bir dizi yasa ve önlemler araştırıyor.

2015 ve 2016 yıllarında mülteci dalgasına karşı kapılarını sonuna kadar açan ve bununla göç konusunda tartışmalara yol açan Almanya’da bile göç meselesi, bugün iktidardaki koalisyonu ve Angela Merkel hükümetini tehdit eden politik bir çatışma konusu haline geldi. Hıristiyan Demokratik Birlik Partisi’nin de içinde olduğu koalisyonda ikinci taraf olan Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi’nin lideri ve İçişleri Bakanı Horst Seehofer, Merkel’e meydan okuyarak göçmen meselesini çözme konusunda önerilerini sunması için kendisine iki haftalık bir süre verdi. Daha önce de “İslam, Almanya’nın bir parçası değildir” şeklinde açıklama yapan Horst, sığınmayla ilgili kanunların sertleştirilmesini, her Alman eyaletine mültecileri kabul etmeyi reddetme hakkının verilmesini ve Merkel’in alacağı ters bir kararla bunun sınırlandırılmamasını istiyor.

Avrupa Birliği’ni sarsmaya başlayan göç meselesini kontrol etme ve hükümetini kurtarma girişimi içerisinde olan Merkel, göç konusunu görüşmek için önümüzdeki Pazar günü bir Avrupa zirvesi yapılması çağrısında bulundu. Bu çağrıdan önce aralarında göç ve sığınma meselesinin de bulunduğu birtakım meselelere öneriler getirmek ve tutumları koordine etmek için hafta ortasında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile bir görüşme yapıldı. Öyle ki bütün veriler, göç ve sığınma meselesinin yakın gelecekte ana sorunlar arasında yer alacağına işaret etmekte.

Aynı şekilde bu hafta ABD’de de büyük bir tartışma çıktı. Başkan Donald Trump yönetimi, medya organlarında illegal göçmenlerin tutulduğu merkezlerde anne babalarından uzaklaştırılan çocukların gösterildiği sahnelerden dolayı sert eleştirilere maruz kaldı. Medya organlarındaki bazı yorumlar, meseleyi ABD’nin “ahlak sınavı” çerçevesinde değerlendirerek Trump’ı, illegal göçe karşı kampanyasıyla uyumlu yasaların meclisten geçirilmesi amacıyla kongreye baskı yapmak için çocukları siyasi bir koz olarak kullanmakla suçladı. Ayrıca bu yasalar içerisinde Meksika sınırına duvar inşa etme projesini finanse etmek de bulunuyor. Adet olduğu üzere Trump, göçmenler hakkında küçük düşürücü ve kaba bir dil kullandığı zaman tartışmanın alevlenmesine neden oldu. Öyle ki Trump, ABD’nin göçmenlerle dolu bir yer haline geleceği ve kendisinin ABD’nin Avrupa gibi göçmen yurdu olmasına müsaade etmeyeceği sözlerini sarf etmişti.

Politik müzayedelere bakılmaksızın gerçek şu ki göç meselesi, büyük bir sorun teşkil etmekte olup yıkıcı sonuçlarından kaçınmak için bu sorunun köklerine inecek ciddi düzenlemelere ihtiyaç duymaktadır. Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği, bu hafta yayınlanan bir raporda dünyanın bir dönüm noktasıyla karşı karşıya kaldığını, sığınma ve zorunlu göç meselesine karşı koymak için daha kapsamlı yeni bir yönteme başvurması gerektiğinden bahsetti. Öyle ki mülteci ve göçmen merkezlerinde kaydedilenlerin sayısı, 2017’nin sonunda 68 milyonu geçti.

Sınırlara duvar inşa etme ve sert yasalar çıkarma politikası, şekil itibariyle politikacıları ve seçmenleri razı edebilir. Fakat bu politikalar, meseleyi çözmeyecek ve umutsuzların ilerleyişini durdurmayacak geçici önlemlerdir. Suriye, Libya ve Güney Sudan’daki krizleri gibi bu krizleri çözmeye yönelik çabaları yoğunlaştırarak sorunun köklerini düzeltmek için adımlar atılması, doğal felaketlere maruz kalan ülkelere yardım etmek ve yoksul ülkelerdeki yatırımlara teşvik etmek için kararlar alınması gerekiyor. Zira yoksul ülkelerdeki gençler, iş olanakları ve daha iyi bir yaşam aramak için kendi ülkelerinden kaçıyorlar. Gençler, bu olanakları Avrupa ve ABD’de kolay bir şekilde bulacaklarını zannediyorlar.

Bu önlemler, şu an maliyetli gelebilir. Fakat bu önlemler, popüler ve ırkçı akımların gelişmesiyle birlikte en önemli sorunlardan birisi haline gelmesi tahmin edilen zorunlu göç dalgalarının sonuçlarıyla yüzleşmekten daha az maliyetli olacaktır.