Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Batı’dan öğrendiklerimiz, onların bizden öğrendiği | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Batılılardan, kadın hakları ve kadın-erkek eşitliği olmak üzere, birçok adet ve sosyal normu almadık. Düşünce özgürlüğü konusunda tökezledik.

Ama Batılılardan yeme, içme ve yemek pişirme alanlarında çok etkilendik! Coca Cola ve Sinalco Cola zencefil şurubu, şerbet ve ayran yerine geçti. Arap yemek kültürü konusunda uzman İngiliz yazar Gell Benham’la bir sohbetimiz esnasında, Bizim, Arapların, Abbasi hilafeti döneminde, yemeklerde baharat olarak sık sık hardalı kullandığımızı ve İngilizlerin bu adeti bizden öğrenerek ve baharatın adını tahrif ederek ‘mustard’ olarak adlandırdığını söyledi ve neden bu baharatı bıraktığımızı sordu. Kendisine bizim hardalı kendilerine bırakıp kendilerinden HP sosunu ithal ettiğimizi söyledim.

Domates, günümüzde, mutfağımızın en önemli bileşeni sayılır. Yemeklerimizin sosunu domatesten elde ederiz. Közleriz, kebaplarımıza girer, yeşilliğin her türlüsünün yanında yer alır, bamya ve patlıcanla pişirilir ve kebabın yanında olmazsa olmaz sunulur. Ama aslında domates, kültürümüzde olmayan, ithal ettiğimiz bir bileşen. Rahmetli dedem domatese ‘Frenk patlıcanı’ derdi. Iraklılar domatesle tanıştıklarında bu adı vermişti.

Günümüzün olmazsa olmazı çaydır, domatesten dahi daha yaygındır. Halk nezdinde çay o denli yaygınlaştı ki, kültürümüzün parçası olan acı Arap kahvesi ve şekerli Türk kahvesinin kullanımı cenaze ve buluşmalarla sınırlı kaldı. Artık bir Iraklı veya İranlının gününü birkaç ince belli bardak çaysız geçireceğini veya kahvaltısını çaysız yapacağını düşünemiyorum. Fakirimiz çay ve ekmekle kahvaltı ederken, zenginimiz çayın yanında ekmek, kaymak veya peynirle kahvaltı yapar. Ama, işin aslına bakarsak, çay milli içeceğimiz olmamakla birlikte, Sri Lanka ve Hindistan’dan ithal ettiğimiz bir üründür.

Abbud el-Kerhi adındaki şairimizin şiir divanını gözden geçirirken halkın hurmayı bırakıp çay içmeye yönelmesiyle ilgili bir şiirini okudum. Belli ki o dönemler insanlar kahvaltılarını hurma, ekmek ve yoğurtla yapıyorlarmış. Irak, birinci dünya savaşı sonrasında İngiliz işgali altına girene dek çayı bilmiyorlarmış. İngilizler bu dönemde çayı Hindistan’dan getirtip halk arasında yaymışlar. Iraklılar, çayı sütle içme adetini benimsememiş ve küp şekerle içmiş.

Milliyetçi ve halkçı duygularıyla ünlü şairimiz halkın hurmayı bırakarak çaya rağbet etmesini ağır bir dille eleştirerek şunu söylemiştir:

Be ölesice adam
Hurma yemeyi neden bıraktın?
Hurmanın yararı çok fazla
Zararlısını gördün mü, hiç?
Be katır soyu, be eşek!
Hurma bırakılıp çaya şekere rağbet edilir mi?
Kardeş, hurmayı bırakmanla sen kaybettin
Başkası kazandı,
Eksik olasın, yüzün görülmesin
Ölesin, e mi!
Hurma ağacı dikilmesi bırakılır mı?
Açık seçik komplo, bu.
Batının oyunu, herkesin gördüğü
Hurma yemen için çarşaf çarşaf yazı mı yazalım?

Iraklıların iyi bildiği şair Kerhi hem kendi kendini hem milletini en keskin dille yerden yere vurduğunu hatırlamak hoş bir şey olur: ‘Eksik olasın, yüzün görülmesin, Ölesin, e mi! Hurma ağacı dikilmesi bırakılır mı?’