Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Ortadoğu… Barut kokusu | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Büyük Rus yazar Anton Çehov’un şu sözü en etkili sözler arasındadır, “Eğer bir romanın ilk bölümünde duvarda asılı bir tüfek olduğunu söylüyorsanız ikinci veya üçüncü bölümde o silah patlamalıdır.”

Çehov’un bu sözü, bölgenin coğrafi belki de demografik yapısını değiştirmesine neden olacak Ortadoğu’daki savaş ve olayları çağrıştırıyor. Amerika Birleşik Devletleri(ABD), Tahran’ın sömürgeci hedef ve amaçlarını gerçekleştirmek için nükleer anlaşmayı bir araç olarak kullandığını kesin bir şekilde anladı. Bunun için Pentagon’daki generaller anlaşmayı tamamen iptal etmek istemeseler bile anlaşmanın kapsamlı olarak yeniden gözden geçirilmesini gerekli görüyorlar.
İran, özellikle Suriye’nin İsrail ve Hizbullah cephesinde Ortadoğu’da kartları yeniden karıştırmak ve çabaları boşa çıkarmak için ateşi körüklemeye devam edecek mi?

Özellikle İsrail Savunma Bakanı Avigdor Liberman, Esed ve Hizbullah’la beraber bağımsızlığını kaybettiğini söylediği Lübnan ordusuyla savaşmak için hem Suriye hem de Lübnan cephelerinde cereyan edebilecek savaşla ilgili konuştuğu zaman gözlemciler birçok sahnede barutun kokusunu almaya başladılar.

ABD tarafı ise Hizbullah’la çatışma konusunu net bir şekilde konuşmaya başladı. Son zamanlarda ABD Terörle Mücadele Koordinatörü Nathan Sills, müttefiklerin çabalarını birleştirerek Hizbullah’a karşı ittifak yapmaya çağırdı.
ABD ve dünya, Hizbullah’ın İran’ın uzun bir kolu olduğunu iyi biliyorlar. İran, Yemen’de Husiler ve devrik lider Salih, Irak’ta ise Haşdi Şabi ile işbirliği yaparken Ortadoğu’da Hizbullah’la manevra yapıyor. Washington ve Tel Aviv’in tahminlerine göre Hizbullah’ın Rusya ve İran’ın yanı sıra Beşşar Esed rejimini desteklemekte büyük bir rolü bulunuyor.

İsrail ve Hizbullah arasındaki son çatışmanın üzerinden on yıl geçti. Bu çatışmadan sonra Hizbullah, İsrail’i rahatsız eden pek çok silah türlerinin olduğu askeri bir üs inşa etti. Belki de İsrail’in bağımsızlık yıldönümünü kutlamaya hazırlanması için son bir savaş araştırılmaya başlandı. Netanyahu, Yahudi devletinin dış tehditlerden uzak bir şekilde güven ve emniyet içerisinde olmasını ileri sürdü.
Kral Selman bin Abdülaziz, Rusya Başbakanı Dmitri Medvedev’le yaptığı görüşmelerde İran’ın yayılmacı politikalardan vazgeçmediği, iyi komşuluk politikasına bağlı kalmadığı, örf ve uluslararası kanunlara saygı göstermediği ve diğer devletlerin içişlerine müdahale etmekten vazgeçmediği sürece Ortadoğu’nun barışla tanışamayacağını açık ve net bir şekilde gündeme getirdi.
Fakat İran, mantıklı çağrılara karşılık vermiyor. Aksine barut kokusuyla karışması için denizde yaptığı son askeri manevralarla tozları kaldırıyor. Ayrıca İran, saldırı mesajları taşıyan balistik füze denemeleri yapıyor.
Ortadoğu barutu, büyük dünya savaşının fitilini ateşleyebilir mi?

Öyle görülüyor ki bu soru, kar topunun yuvarlandığını gören ve küresel bir çatışmadan endişelenen Amerikalı büyük siyasetçileri rahatsız etmeye başladı.

Birkaç gün önce ABD Cumhuriyetçi Parti içerisindeki üyelerden birisi Başkan Trump’a yönelik suçlamalarda bulunarak Trump’ın diğer devletlere karşı yürüttüğü politikaların ABD’yi Üçüncü Dünya Savaşı’na doğru götürdüğünü ve tasarruflarının televizyondaki şovlara benzediğini belirtti.

İnsan, cevap aramak için şöyle bir soru sorabilir: Ortadoğu alev çemberine döndüğü zaman geri kalan uluslararası tarafların tutumu ne olacak? Bu uluslararası taraflar, İsrail’in vekâletinde olsa bile savaşta Washington’un önder olmasına müsaade edecekler mi?
Bugün Ortadoğu’da aktif ve etkili olan Rusya’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra olduğu gibi Amerika nüfuzunun Ortadoğu bölgesinde yeniden ortaya çıkmasında bir çıkarı yoktur. Nitekim Rusya da İran’ın nükleer bir güç olmasını ve hatta bölgede egemen ve askeri bir nüfuza sahip olmasını istemiyor. Nispeten var olan siyasi uzlaşmanın yanı sıra taraflar arasında köklü ve dogmatik anlaşmazlıklar bulunuyor. Bundan dolayı Rusya, gelecekte Washington ve Tel Aviv tarafından saldırırlara maruz kalmaları halinde kendisine daha çok ihtiyaç duymaları için İran ve Hizbullah’ın rolünü zayıflatmayı uygun bir seçenek olarak görüyor.

Çin ise büyük bir ihtimalle Washington’la açık bir şekilde çatışmaya girmeyecek. ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford, ABD Senatosu Silahlı Hizmetler Komitesinde soruları yanıtlarken 2025 yılında ABD için en büyük tehdidin Çin olacağını dile getirdi. Ancak bu durum, ABD’nin Çin’e karşı bir tavır alacağını yalanlamıyor. Açıkçası gelecekte kutuplar çatışması kaçınılmaz olacaktır.
Karl Marx, şiddeti tarihin ebesi olarak tanımlıyor. Doğum sancısı çeken Ortadoğu, ateş ve barut kokusundan geçecek yeni bir olguyla mı karşı karşıya?