Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Özgür basının size ihtiyacı var | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Yazının başlığı, geçen Ağustos ayında New York Times gazetesinin baş yazısından alıntılanmıştır.

Yazıya göre özgür basının kendisini destekleyecek ve koruyacak kimseler kadar yanlış yaptığında onu eleştirecek kimselere de ihtiyacı vardır.

İronik olan şu ki aynı gazetenin, Katar basını ve Katar’ın hisselerinin önemli bir bölümünü elinde bulundurduğu basın kuruluşları tarafından uydurulmuş ve yalan olan bilgilerin tuzağına düşmüş olmasıdır.

Bu bilgilerin güvenilir olup olmadıklarını araştırmadan ve mesleki ilkelere riayet etmeden dünyanın önde gelen gazetelerinden New York Times twitter hesabından, Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan tarafından kaçırıldığını iddia eden bir haber yayınladı.

Ama daha sonra bu hatasından dönerek haberi düzeltip iddianın kaynağına işaret etti.

Eğer New York Times gibi gazetecilik ilkelerine bağlı ve sağlam bir itibara sahip bir gazete bile dedikodu ağına düşüp daha sonra hatasını düzeltmek zorunda kalıyorsa, özgür basın gerçektende tehlikede demektir.

Resmi bilgilerin azlığı göz önüne alındığında kaybolan bir kişi hakkında manipüle edilmiş haberler yayınlamak çok kolaydır.

Böyle bir ortam; yalan haberler uydurmak, dedikodular yaymak ve fırsatçılık için elverişli bir ortamdır.

ABD’de ikamet etmek için kendi seçimi ile ülkesinden ayrılan, Washington Post gazetesinin kendisine tahsis ettiği köşeyi, Suudi Arabistan’da yaşanan dev ekonomik, kültürel ve sosyal reformlar ve büyük değişimler hakkında şahsi görüş ve gözlemlerini kaydetmek için kullanan Suudi vatandaşı gazeteci Cemal Kaşıkçı olayında tam olarak bunlar yaşanmıştır.

Cemal Kaşıkçı muhalif şapkasını takmayı seçti ama gerçekte hiçbir zaman sert ve katı bir muhalif olmadı.

Ünlü bir gazetede yayınlanıyor olsa da yazıları ne yaklaşık iki yıldır Suudi Arabistan’da başlatılan değişimleri hedef aldı ne de Suudi Arabistan’ın dünyadaki itibarına zarar verdi.

İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nu ziyaretinden sonra hakkında bir bilgi alınamayan Cemal Kaşıkçı’nın kaybolmasının üzerinden bugün itibariyle iki hafta geçti.

Bu tür olaylarda genellikle takip edilen rutin bir işlem oalrak Türk güvenlik güçlerinin olay hakkındaki soruşturması sürüyor.

Ama kendisi Suudi vatandaşı olduğu için kendisini devre dışı bırakmak isteyen ülkesi tarafından düzenlenen bir komplo neticesinde kaybolduğunu iddia edenler oldu.

Bu tür kişiler varlığında kendisine göstermedikleri saygıyı yokluğunda da ondan esirgiyorlar.

Kaybolma nedenleri hakkında olmadık şeyler anlatarak ve yalanlar uydurarak onun kişiliğini ve itibarını zedeliyorlar.

Bu da hala soruşturmanın sonuçlarını bekleyen ailesine olumsuz bir şekilde etki etmekte ve acı vermektedir.

Onursuzluğa varacak derecede haberlerin ardından ailesi bir açıklama yapmak zorunda kalarak, Suudi Arabistan hükümetine güvendiklerini ve hükümetin olayın ayrıntılarını ve kayıp evlatlarının başına neler geldiğini ortaya çıkarana kadar elinden gelen her şeyi yapacağına inandığını söyledi.

Bu açıklama, bir akıl tutulması yaşanan ve dedikodu dalgasının başını alıp gittiği bir ortamda yapılacak en akıllıca açıklamaydı.

Eğer ona en yakın olan, onu seven ve güvenliği için en çok endişelenen ailesi bile Suudi Arabistan hükümetine güvendiğini ve resmi soruşturma sonuçlarını beklediğini söylüyorsa bu kritik zamanda hiç kimsenin ailesinden ve yaşadığı acıdan çıkar sağlamaya hakkı yoktur.

Suudi Arabistan her ülke gibi yurt dışında muhalifleri olan bir ülkedir. On yıllardır onu eleştiriyor ve ona saldırıyorlar ama hala ikamet ettikleri ülkelerde aileleri ile istedikleri gibi yaşamayı sürdürüyorlar. Hatta ülkelerine dönme talebinde bulunan muhaliflerin bu talebi tüm içtenlikle kabul edildi.

Gerçekte Suudi Arabistan hükümetine muhalif olanların, önemli uluslararası çevrelerin karar alma mekanizmalarında politik bir ağırlıkları ya da etkileri bulunmuyor.

Onlar İranlı ya da Kübalılar gibi düzenli, etkili bir ekonomik ve politik merkeze sahip değiller. Kaşıkçı da kendisinden önce birçok kişinin yaptığı gibi kendi tercihi ile ülkesini ve ailesini bırakarak yurt dışında yaşamayı seçti.

Yalan haberler kampanyasının başını çeken, olaya odaklanan ve kendini buna adayan Katar basını, kaybolma olayının gerçekleşmesinin hemen ardından adeta hazır ol durumunda bekliyordu.

Vakit geçirmeden daha sonra yalanlanan bir dizi uydurma haber yayınladı.

Katar Basını, Libya, Suriye, Lübnan ve Irak’taki radikal gruplar ile derin deneyiminden olsa gerek, öldürme ve işkence teknikleri hakkında soruşturmayı etkilemeye çalıştı.

Doha, küresel alanda Suudi Arabistan’ın itibarını kötülemek için gazetecinin öldürülme şekli ile ilgili çirkin yorumlarda bulundu. Katar basını, özgür uluslararası basının uzak durması gereken çürük elma gibidir.

Tarihe baktığımızda Suudi Arabistan’ın kuruluşundan itibaren düşmanlarının önüne koyduğu kayalara çarpmadan uluslararas ıdeğişim denizlerini aşmayı başardığını görürüz.

Bunlardan bazıları kolaylıkla bir kenara çekilip atılacak kadar küçük taşlar olsa da bazıları dikkat, ihtiyat ve sakınma gerektiren mayınlı tuzaklar gibiydi. Ama her halükarda Suudi Arabistan, 88 yıl boyunca bunları aşmayı başardı.

Birçok ülke, kurumlar, basın kuruluşları ve radikal gruplar Suudi Arabistan’ın istikrarını bozmak için var güçleriyle çalıştı. Üstüne bir de iki dünya savaşı ve ekonomik krizler eklendi.

Tüm bunlar zor aşamalardı ama dikkatlice aşıldı. Bugüne baktığımızda ise Suudi Arabistan’ın sadece kalkınma alanında değil askeri, güvenlik ve medyanın temsil ettiği yumuşak gücü kullanmada tarihinin en iyi dönemini yaşadığını görürüz.

Tüm dünyanın, Suudi Arabistanlı Aramco şirketinin hisselerini halka arz edeceği anı sabırsızca beklemesi bile yeterince açık bir kanıttır. Çin ve Rusya’dan ABD’ye kadar küresel mali merkezler bu hisselerde pay sahibi olmak için yarışıyor.

Bana göre, Kaşıkçı’nın kaybolmasından itibaren atılan en iyi adım, Suudi Arabistanlı yetkililerin soruşturmaya katılmalarıdır.

Türkiye-Suudi Arabistan hükümetlerinin soruşturmanın gelişmeleri yakından takip edebilmesi ve karşılıklı deneyim paylaşımı için Suudi Arabistan’ın tarafından atılan bu adım çok önemlidir.

Dört yıl önce okumak için devlet tarafından yurtdışına gönderilen ve İngiltere’de ırkçı bir cinayete kurban giden Nahed El-Mani cinayetinde de Suudi Arabistan hükümeti buna benzer bir adım atmış ve bir yıl süren soruşturmanın ardından suçlu tutuklanmıştı.