Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Pakistan’daki seçimlerde kazananın üzerine düşen nedir? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Pakistanlı konuşmacıma sordum:

-İmran Han, ordunun ‘gözde oğlu’ mu?

Şöyle yanıt verdi:

-Asla! İmran 18 sene boyunca mücadele etti ve sonunda Pakistan halkını uyandırdı. İmran Han, Pakistan’ın gözde oğludur!

-Öyleyse, ordu İmran’ı desteklemiyor mu?

Dedi ki;

-Ordu iki sebepten ötürü İmran Han’ı destekliyor:

Birincisi “Düşmanımın düşmanı dostumdur” stratejisiyle öncelikli düşmanını uzaklaştırma,

İkincisi de tüm partilerin ve liderlerinin kontrol altında kalmalarını sağlayacak zayıf bir koalisyon hükümeti.

Ordu, Pakistan’da Türkiye’de olduğu gibi siyasette işlevsiz kalmak istemiyor. Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’de tek sivil otorite kendisi kalmak üzere sistemi yeniden şekillendirdi, ordunun ve istihbarat birimlerinin egemenliğinden aşamalı olarak kurtulmayı hedefledi ve bunu başardı. Nevaz Şerif’in yapmak istediği şey de buydu. Pakistan askerî kurumları, demir pençelerini muhafaza etmek istiyor. Sonra Pakistan, coğrafi konum olarak da Türkiye’den farklıdır.

Dün (Çarşamba günü) Pakistan halkına, Navaz Şerif’ten sonraki dönem kiminle devam edileceğini ifade etme fırsat sunuldu: eski kriket oyuncusu meşhur İmran Han ve partisi İnsaf Hareketi Partisi (PTI) mi başa geçecek yoksa Bilavel Butto Zerdari ve partisi Pakistan Halk Partisi (PPP) mi? Yoksa eski Başbakan’ın ‘son kurtarıcısı’ olabilecek kardeş Şehbaz Şerif başkanlığındaki Pakistan Müslüman Birliği-Navaz Partisi (PML-N) ile mi devam edilecek?

Sonuç ne olursa olsun Pakistanlılar, Pakistan ekonomisinin başa çıkmaya çalıştığı zorlu şartlar altında tercihlerini yaptılar.

Temel adayların yer aldığı listeyi değerlendirilmesi esnasında sunulan aile bilgilerini fark etmemek zordur. Navaz’ın kardeşi olan Şehbaz Şerif, PML-N’nin başkanlık koltuğunda oturuyor. Navaz, bu koltuk için kızı Meryem’i hazırlıyordu zira kendisi 2017 yılında ‘Panama Belgeleri’nin ortaya çıkardığı yasadışı aile serveti sebebiyle siyaset hayatından men edilmişti. Ancak Navaz Şerif’in destekçilerinden yeterli bir sayı, Pencap’ta katılım oranını önemli ölçüde artırmaya karar verse de Pakistanlı siyaset mühendislerini desteksiz hisseder bir halde bırakarak hesaplarını değiştirebilir.

İkinci aday, 2007 yılında Perviz Müşerref zamanında suikasta uğrayan Başbakan Benazir Butto ile oğlu Bilavel, Oxford Üniversitesi’nden mezun olana kadar Halk Partisi’ne başkanlık eden Vasıf Zerdari’nin oğlu ve 1973-77 yılları arasında Pakistan Başbakanı olup önceki Başkan Ziyaülhak tarafından idam edilen Zülfikar Ali Butto’nun torunu olan Bilavel Butto Zerdari.

29 yaşındaki Bilavel’in gençliği ona acımıyor aksine Butto sülalesinin varisi olması sebebiyle ona beklentiler barındıran ağır bir yük yüklüyor. Bu, onun katıldığı ilk genel seçim. PPP’nin temennisi, yaşının küçüklüğünün seçim sürecine gençleri dâhil etmek suretiyle diğer adaylar karşısında ona yardımcı olması. Zira Pakistan nüfusunun yüzde 64’ünden fazlası, 30 yaşın altında. Anketler, Bilavel’in partisini üçüncü sıraya yerleştirdi.

Son olarak kriketten siyasete geçiş yapıp PTI’den aday olan İmran Khan var. Partisinin zaferi, Pakistan siyasetini değiştirebilecek en büyük olasılıklardan biri olarak görülüyor. Zira Han, Pakistan’ın belli başlı ailelerinden birine mensup değil. Yani seçmenin, Şerif ve Butto arasındaki bitmez ‘döngü’ karşısındaki bıkkınlığından fayda devşirebilir. Dış politika açısından Khan, Hindistan ile daha sıkı ilişkiler kurmak ve önceden var olan Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde Keşmir sorununa bir çözüm üretmek için bir atılım gerçekleştirdi. Aynı şekilde Pakistan’ın Çin ile olan sıkı ilişkilerini genişletmek istiyor; ABD ile ‘karşılıklı çıkarlara dayalı’ ilişkileri devam ettiriyor; Pakistan Taliban’ı ile barış teklifi öne sürüyor. En önemlisi de seçimler öncesinde Islah Hareketi’nden çıkan açıklamadır. Nitekim söz konusu açıklama, Pakistan’ın ‘İslamcı refah bir devlete’ dönüştürüleceğinin sözünü veriyor (Avrupa’yı sürükleyen halkçı dalganın yankısı). Bu yankının Pakistan halkının çekeceği sıkıntıları tekrarlaması muhtemeldir.

Pakistanlı seçmenin gözünde en önemli mesele, yolsuzluktur. En alt seviyede kamu hizmeti personelinin aldığı rüşveti kapsar ki bu Pakistan’ın tümünde yaygındır. Ancak bir de üst seviyede yolsuzluk var ki bu, ülkedeki üst düzey politikacıların ailelerini semirtmek için makamlarını kötüye kullanmasıyla kendini gösteriyor. Bu olay, Nevaz Şerif’in hikâyesinde tam anlamıyla ete kemiğe büründü.

Pakistan, cari hesaptaki önemli açığın, Forex piyasasındaki düşük rezervlerin, artan borçların ve nihayet enflasyonun yükselmesinin tetiklediği ekonomik bir krizle boğuşuyor. Bu durum, bir sonraki başbakanın kim olacağına bakılmaksızın Çin’den acil borç talep etmekle sonuçlanabilir. Nitekim yeni lider, ödemelerin aksamaması için yeni bir finans kaynağının güvencesine ihtiyaç duyacaktır.

Bir de işsizlik krizi var. Sonra da elektrik üretimi geliyor. Pakistan, elektrik üretiminde büyük bir eksiklikten muzdarip. Son senelerde durum, önemli ölçüde iyileşti ve bu, Çin-Pakistan ekonomik koridoru kapsamında yer alan projelere büyük ölçüde yarar olarak geri döndü ise de yine de yaz aylarında belirgin hale gelen büyük bir boşluk söz konusu. Farz edelim İmran Han başbakan oldu; peki, sonra ne olacak? Yalpalayan ekonomi ve değeri düşen rupi ile başa çıkması gerekecek. Halk yanlısı vaatleri ile ekonomik planında bir ustalık ortaya koymamakla birlikte Han, önümüzdeki 5 yılda 10 milyon iş fırsatı yaratacağının sözünü verdi. Yolsuzluğu bitirme sözü gibi bu da pek inanılası bir söz değil.

Doğrusu başa gelecek herhangi bir başbakanın ekonomiyi düzeltmek için zorlu kararlar alması gerekecek. Bu da daha fazla ithalat gerektirecek ve petrol fiyatlarının küresel düzeyde yükseldiği bir zamanda yakıt giderlerini artıracak. Pakistan, yabancı rezervlerini desteklemek için Çin’den bir milyar dolarlık yeni bir acil kredi talep etmek zorunda kalabilir. Sonra uluslararası diplomasi, yeni başbakana, Han’ın son zamanlarda yaptığı gibi muhalifleri eşek olarak nitelemenin kabul edilemez olduğunu hatırlatabilir. Yolsuzlukla mücadele gibi tek bir gündeme takılıp kalmış olan İmran Khan, ilgisini ve siyasi sermayesini talep edecek daha başka önceliklerin olduğunu görecek.

Aynı şekilde şiddet meselesi de var. Bu, son senelerde Afganistan’ın komşu aşiret bölgelerindeki silahlılara karşı yoğun askeri operasyonların sonucunda gözle görülür bir şekilde azaldı. Ancak analizciler, uzun bir süredir Pakistan’ın aşırılığın kökenlerine inmediği ve aşırılık yanlılarının olağanüstü saldırılara başlama potansiyelini koruduğu konusunda uyarıyorlar. Ordu da seçimlerden önceki tehlikelere karşı uyarmış ve seçim günü 370 binden fazla askerin konuşlandırılacağını söylemişti.

Askeriye, koalisyon hükümeti istediği için PPP, bu ihtimali defalarca reddetse de İmran Han koalisyonunun muhtemel ortağı olacak. Ancak siyaset, kendi havasını yaratır. Siyaset mühendisleri bu yıl iki partiyi, kimliği belirsiz Beluç kökenli bir politikacıyı senato başkanlığına getirmeye mecbur etti. Bundan dolayıdır ki kafaların yeniden vurulması mümkün değildir.

Bilavel Zerdari, Han’a karşı zorlu bir kampanya yürütecek. Nitekim Khan’ın Pakistan’daki ilk görevine ne kadar hevesli olduğunun farkında. Sonra Zerdari, zeki biri ve manevra yapacaktır. Ayrıca, etkinlik ve ayrıcalık isteyen partisinde onu destekleyenler olacaktır ki bu ikisi, bakanlık çantasıyla birlikte gelir. Zerdari’nin rolü hâkim koalisyonda küçük bir yol göstericilik de olsa bu rol ona, yolsuzluk soruşturmalarından korunmak için yüksek bir derece satın alır.

İşaret ettiğimiz gibi yeni başbakanın ekonominin düzeltilmesi için zorlu kararlar alması gerekecek. Selefi Navaz Şerif gibi İmran Han da, kendisine destek olan medyanın oklarını şahsına yöneltmesi gibi bir durumla karşılaşabilir. Özellikle de bazı çevreler, onun iş birliği yapmadığını düşünürse.
Her şeyden önemlisi, ‘görünürde’ onu Başbakan yapan kimselerin, kendi paylarına düşeni istemeleri ve onu kendi paylarına düşene yaklaştırmamaları ile yüzleşecek.
Öyle ya bu, Militarist Pakistan!