Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Paris’te kimyasal silah saldırılarının sorumlularından hesap sorulması için uluslararası ortaklık | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Fransa’nın başkenti Paris’te 29 ülkeden insan hakları kuruluşları temsilcileri ve “Uluslararası Kimyasal Saldırı Suçlularının Yargılanmaktan Kaçmasını Engelleme Ortaklığı” bakanlarının katıldığı toplantı, dün başladı. Fransa Dışişleri Bakanı Jean Yves Le Drian, yılbaşı münasebetiyle yaptığı konuşmada, “Kimyasal silahlara başvuranlar BMGK devre dışı kalsa da bir gün yargılanacaklarını bilmeliler” demişti. Le Drian’ın bu açıklamasıyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK), BM ve Uluslararası Kimyasal Silahları Yasaklama Komitesi’nin (OPCW) ortaklaşa kurduğu Suriye’de Kimyasal Silah Kullanımını Soruşturma Komitesi’nin (JİM) görev süresinin uzatılmasını veto eden Rusya’yı kastettiği biliniyor. Bu yüzden, Moskova yönetimi, Paris’teki toplantıya da katılmadı.

Tillerson, Doğu Guta’ya dikkat çekti

ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, konuya dair yaptığı açıklamada, Suriye rejimini kimyasal silah kullanmaya devam etmekle suçlayarak, Şam’ın Doğu Guta bölgesinde meydana gelen kimyasal klor gazlı saldırıya işaret etti. Paris’teki toplantı sonrası yaptığı açıklamada, “Dünkü saldırıda 20’den fazla sivil öldü. Bunların çoğu çocuklardan oluşuyordu. Bu kişiler öyle görülüyor ki yine bir kimyasal saldırıya kurban gitti” diyerek, “Doğu Guta’daki saldırılar, Beşşar Esed rejiminin kendi halkına karşı kimyasal silah kullanmaya devam ettiğine dair kaygılarımızı artırıyor. Rusya’nın Suriye’ye askeri müdahale gerçekleştirmesinden sonra meydana gelen ve sayısız Suriyeli sivilin ölümüyle sonuçlanan bu kimyasal saldırıların sorumluluğu, nihayetinde Esed rejimine destek veren Rusya’nın omuzlarındadır” şeklinde konuştu.

Paris’te gerçekleştirilen toplantı sonrası yayınlanan sonuç bildirgesinde, Suriye’deki kimyasal silah kullanımı hakkında malumat toplayan ve bu malumatları ilgili ülkelerle paylaşan JİM’in çalışmalarına destek verileceğine işaret edildi. Bildirgeye imza atanlar, kimyasal silah kullanan kişi ve hükümetlerin isimlerinin dün açılan bir internet sitesinde yayınlamayı üstlendi. Buna paralel olarak, söz konusu kimyasal silah sorumlularının ulusal bazda yargılanması için gerekli mekanizmaları kurmayı da üstleniyor.

Tek taraflı ambargo

Fransa ve ABD’nin girişimleriyle düzenlenen toplantının, resmi olarak sadece Suriye’yi ele alan bir toplantı olmamasına rağmen toplantının ana gündemini Suriye’deki durum oluşturdu. Paris yönetimi de toplantı esnasında, Suriye rejiminin kimyasal silah programına destek veren 25 kişi ve kuruluşlar ile Suriye, Lübnan, Fransa ve Çin’den bazı şirketlerin isimlerini içeren bir liste sunarak bu isimlere tek taraflı bir ambargo uygulama kararı aldığını ve katılımcı ülkelerin de bu karara katılmasını umduğunu belirtti. Liste, Fransa resmi gazetesinde de yayınlandı. Fransa Ekonomi Bakanı Bruno Le Mar, konuya ilişkin olarak, dün yaptığı açıklamada, “Terörün ve kapsamlı tahrip gücüne sahip silah üretiminin finans kaynakları kurutulmalıdır” dedi.

130 kimyasal saldırı düzenlendi

Suriye’de 2012-2017 yılları arasında 130 kimyasal saldırı gerçekleştirildi. BM ve OPCW’nin Suriye’deki kimyasal saldırıların soruşturulması için ortaklaşa kurduğu JİM, Suriye’de gerçekleştirdiği soruşturmaya dair yayınladığı raporda, 4 Nisan 2017 tarihinde İdlib’in Han Şeyhun kasabasına yönelik düzenlenen en az 80 kişinin öldüğü kimyasal saldırının Esed rejimine bağlı güçler tarafından gerçekleştirildiğini açıklamıştı.

ABD’nin Suriye stratejisi

ABD Başkanı’nın kimyasal silah dosyasını yeniden açması, ABD’nin geçmişte DEAŞ terör örgütüne karşı olduğu gibi sadece askeri anlamda değil siyasi anlamda da yeni bir stratejiyle Suriye’de ağırlığını koyacağı değerlendirmesine yol açtı. Tillerson ve Le Drian’ın katılımcı ülkelerin temsilcilerinin yer almadığı baş başa bir toplantı gerçekleştirmesi bu değerlendirmeleri destekliyor. Bu toplantıdan önce Tillerson ve Le Drian, başta Suriye ve İran olmak üzere sıcak bölgelere dair ABD’nin stratejisini istişare etmek üzere sabah saatlerinde bir araya geldi. Bu toplantı sonrası gazetecilere bir açıklama yapan Le Drian, “Tillerson ile Suriye ve İran ile alakalı son yaptığı açıklamaların Başkan Trump’ın tavrıyla uyumlu olup olmadığını görmek istedik” dedi.

ABD, Suriye’de İran’ın gücünü kırmak istiyor

ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’un, Rusya ile gerçekleştirilecek Suriye görüşmelerine dair destek toplamak için resmi olmayan bir metnin ilan edilmesi bekleniyordu. Diplomatik yetkililer ve yayınlanan raporlardan edinilen bilgilere göre, Tillerson tarafından sunulması beklenen metnin Viyana ve Soçi görüşmelerinin temelini oluşturacak anayasal değişiklikler, BM gözetiminde yapılacak parlamento ve başkanlık seçimleri ile Beşşar Esed’in akıbetine dair bir takım öneriler içeriyor. Ancak, toplantıya yakın kaynakların Şarku’l Avsat’a verdiği bilgilere göre, Paris yönetimi ve Paris’te düzenlenen toplantıya katılan temsilciler için asıl önemli olan Suriye’de siyasi olarak var olmayan ABD’nin bu ülkedeki boşluğu doldurup doldurmayacağı meselesi. Tillerson, Stanford Üniversitesi’nde 17 Ocak günü gerçekleştirdiği konuşmada, ABD’nin yeni stratejisine dair bazı detayları vermişti. Tillerson, konuşmasında, ABD’nin Suriye’de askeri, diplomatik ve siyasi varlığını sürdüreceğini ve 30 bin kişiden oluşan bir sınır muhafız tugayı kuracağını bildirerek, bu stratejinin hedefini, “DEAŞ’ın yeniden güç toplamasını engellemek, İran’ın bölge üzerindeki nüfuzunu kırmak ve Beşşar Esed’in Suriye’nin tamamına yeniden hakimiyet kurmasını engelleyerek siyasi tablonun dışına çıkmasını sağlamak” şeklinde açıklamıştı.

Washington, Esed’in akıbeti konusunda sabırlı

Tillerson, söz konusu konuşmasında, Beşşar Esed’in akıbeti konusunda sabırlı olunması gerektiğine işaret ederek, ABD’nin Beşşar Esed’in geçici olarak iktidarda kalmasını kabul ettiği yorumlarına sebep oldu. Fransız kaynakların verdiği bilgiye göre, ABD’nin yeni stratejisinde sürpriz yok. Paris yönetiminin istediği Washington ile koordinasyon kurarak bu stratejiyi BMGK’nın beş daimi üyesine de kabul ettirmek. Ancak, bu teorik girişim, Türkiye’nin Afrin operasyonu nedeniyle Suriye sahasına giren yeni bir mücadele olan Türk-Kürt savaşı nedeniyle bozulma tehdidiyle karşı karşıya.